Fark ettim ki перевод на португальский
1,015 параллельный перевод
- Hesaplarınıza bakınca fark ettim ki, bu sütunlar...
Estou a folhear os seus livros e notei... 28 segundos.
Birlikte olunca her yer daha güzel geliyordu. Bir anda fark ettim ki boşluk gitmiş ve dünya tekrar yaşamaya değer bir yer haline gelmiş.
Todos os lugares a que fomos eram melhores porque estávamos juntos... dei-me conta que o vazio havia desaparecido... e o mundo era um lugar em que valia a pena viver.
Fark ettim ki kızlarınızdan bazıları hava saldırısı eğitiminde erkeklerin siperlerini kullanıyorlar.
Oficial de Secção Harvey, reparei que algumas das suas raparigas... andam a usar as trincheiras dos homens durante os exercícios de ataques aéreos.
Birdenbire fark ettim ki... muayenehane dışındaki hayatınız hakkında hiçbir fikrim yok.
E de repente percebi que não faço ideia... de como é a sua vida fora do consultório.
Fark ettim ki, ikisi arasında şu kadar var.
Acho que a distância entre eles foi mais ou menos essa.
Falanca lort, filanca dük, bilmem ne kontu idi. Sayfaları çevirdikçe odanın küf kokulu köhneliği içinde birdenbire fark ettim ki ellerimde tuttuğum bu şey İngiliz erkekliğinin şanını dünyaya yayarak bir imparatorluk yaratmıştı ve pekala benim için de küçük bir imparatorluk yaratabilirdi.
Era Lorde isso, Duque aquilo, Conde não sei das quantas... e, com o virar das páginas, naquele quarto úmido e sombrio, de repente percebi... que tinha em mãos o tipo de "material"... que, solto no mundo, seria capaz de criar impérios.
Tüm bunlara bakarken fark ettim ki kendimi iyi hissetmiyordum.
Agora, sempre que via coisas destas uma estranha e desagradável sensação.
O seni kendi babası gibi görüyor. Bu gün, sonunda fark ettim ki, bir yapımcı olarak geçirdiğim bütün o yıllar, ben bir domuz pastırması ile bir turtaya yem olmuşum. Öyle değil mi, Lilly?
- Você é como um pai para ela!
Yoldayken birden fark ettim ki kadeh kaldıran bir tek benmişim.
E algures ao longo da linha ocorreu-me que eu era o único a erguer o meu copo.
Sonra liseye başladım ve okuduğum kitapta... fark ettim ki...
Quando, na escola secudária eu lí o livro. E entendi que...
Her geçen gün, o erken gelişmiş bilgeliğimle fark ettim ki, Roma'nın kaderi tek bir bıçak darbesine bağlı olabilir.
Na minha precoce sabedoria, ia percebendo que o destino de Roma poderia depender de um só golpe de faca...
Burada otururken fark ettim ki... sana Renoir'ımı hiç göstermedim.
Bem, eu estava aqui sentada e pensando... pensando que eu nunca te mostrei o meu Renoir.
Bekledim ve fark ettim ki.
Todos sabem que o J.B. gostava de se cercar de admiradores bajuladores.
Her zaman kadınlar hakkında ne bildiğimizi merak etmişimdir,... ve sonra fark ettim ki tüm bilebileceğin bir erkeğin zaten bildiklerinden öte bir şey olmayacağı.
Não ouvi. Dizia que sempre me perguntei o que sabíamos sobre a mulher e tenho descoberto que não se pode saber mais que o que um homem já sabe dela.
Ve dün geceki konserde fark ettim ki...
- E reparei ontem no concerto...
Fark ettim ki ben seni, sen de beni fark ettin.
Não pude deixar de reparar em ti e de reparar que reparavas em mim.
Fark ettim ki kendi payından fazlasını alıyor bana da para bu kadar diyordu.
Acabei por descobrir que ele ficava com mais do que a parte dele, apesar de me dizer que só lhe tinham pago aquilo.
Corvette'imi çarptım. Ama fark ettim ki... böylece dışarı çıkıp halkın arasına karışabiliyorum.
Dei cabo do meu Corvette, mas achei que... isso me dava a hipótese de sair e conhecer pessoas normais.
Son faturada fark ettim ki... kitapçının sahipleri "B. Marks ve M. Cohen" miş.
Reparei que a vossa última factura diz : " B. Marks. M. Cohen.
Sizin yapmamıza izin verdiğiniz işler için seçilmeye çalışan bir öğrenciyken, bir gün fark ettim ki, sadece iyi işler "beyaz" değildi.
E um médico liberal e branco a fazer o mesmo, não vos servia? Quando era estudante, a formar-me para os empregos que vocês nos deixam ter, de repente percebi que não eram só os bons empregos que eram para os brancos.
Burnuna tüp sokulunca insanın düşünecek vakti oluyor. Fark ettim ki ben bu dünyada yalnızım. Kimse beni ziyarete gelmedi.
Um homem tem muito tempo livre, quando tem um tubo no nariz, e cheguei à conclusão de que estou sozinho neste mundo.
Sara, sokakta durdum ve fark ettim ki işte bu.
Parei lá na rua... e percebi... que é o que quero.
Ve fark ettim ki, eski günahkârlar çetesini soruşturuyordu.
Rapidinho percebi que se tratava do antigo gangue dos Pecadores.
Şunu fark ettim ki bir şeyi ne kadar çok istesemde, bazen elde edemezsin.
Apercebi-me que não posso ter sempre o que quero, por mais que o queira.
Asıl tuhaf olan ne biliyor musun? Gördüğümde fark ettim ki, bir şekilde atlatmıştım artık.
Sabe, o engraçado disto, ver-me assim, faz-me sentir que ultrapassei uma etapa.
Fark ettim ki, Rose Teyze de şişiyordu ve yeni bir düğme açma vakasının yaklaştığını hemen anladım.
Notei com surpresa que a Tia Rose tinha inchado, por sua vez, e imediatamente concluí um desabotoar muito próximo.
Ben hâlâ Lili'nin işaret ettiği patikayı izliyordum. Ama birden korkuyla fark ettim ki, bu avcı kuş tepemde daireler çizerek uçuyordu.
Segui a direcção de Lili, mas constatei que esta ave de rapina descrevia agora um círculo em que era eu o centro.
Öfkem tepeme çıkmıştı, ama gururla fark ettim ki annem tepelerimi eleştirmiyordu.
Eu estava no alto da minha indignação, quando constatei com orgulho que minha mãe não blasfemava contra as minhas colinas.
Ama sonra birden fark ettim ki New Essex'i seviyorum avukat bey.
Mas depois penso. Adoro New Essex, defensor.
Allopatide ( geleneksel tıp ) hastaları tedavi etmek için çok az şey yaptık. Sonra fark ettim ki ve yalnız değildim Tedavi konusunda yeterli bilgiye... -... sahip değildik
Os meus colegas alopatas faziam tão pouco por dar saúde aos doentes que logo suspeitei - sem ser o único, aliás - que nada tinha aprendido na faculdade que me tornasse capaz de curar doentes.
Sanki dünyanın tüm güzelliği bir kadında vücut bulmuştu ve ona bakıyordum. O zaman ani ve şaşkınlık verici bir kesinlikle fark ettim ki.
Via toda a beleza do universo encarnada num único corpo feminino e senti, com uma certeza tão súbita como cega, que aquilo é que era.
Fark ettim ki Kolomp gibi ben de ucuz kolonyanın olduğu dünyada yaşamalıydım. Amerika'nın bir kez daha keşfedilebileceğinden emin değildim.
E percebi, tal como Colombo, que tinha que viver num mundo de colónia barata, e não tinha a certeza se seria possível mais alguma descoberta na América.
Ama inceledikçe şunu fark ettim ki... bu çürüme çok daha yukarılara uzanıyordu.
Mas ao começar a investigar vi... que a corrupção ia muito mais alto.
Fark ettim ki artık bir büyükbabayım. Ve torunumu hiç görmedim.
Apercebi-me de que já sou avó e que nunca vi a minha neta.
Beş parasızdım ve 12 kişiyle aynı odada kalıyordum... sonra fark ettim ki... beş parasızım ve 12 kişiyle aynı odada kalıyorum.
Que estava falido e que partilhava o quarto com 12 pessoas desconhecidas... apenas para descobrir... que estava falido e que partilhava o quarto com 12 pessoas desconhecidas.
- Yere inerken, fark ettim ki...
- Enquanto pousava, dizia a mim mesmo...
Fark ettim ki kitabım, bu şiir kitabı onu koyduğum rafta değildi.
Eu notei que este meu livro, um livro de poesia... não estava na prateleira onde eu guardava.
Bunun yanında, fark ettim ki eğer sadece bir makineysem asla başka bir şey olamazdım.
Porém, eu percebi que se eu simplesmente fosse uma máquina, Eu nunca poderia ser outra coisa.
Sonradan fark ettim ki aradığım adam o değilmiş.
Afinal, não era o homem para mim.
Fark ettim ki, Doña Julia'nın suratındaki gülümseme gitmiş yerini gülümsemeden bile daha hoş bir üzüntü almış.
Percebi que o sorriso sumira do rosto de Doña Julia. Fora substituído por uma tristeza ainda mais doce.
Sabah kahvemi içerken fark ettim ki. geceyi Elaine adında çok güzel bir kadınla geçirmiş.
Como muitos sabem, o meu pai de 63 anos, passou a viver comigo, e esta manhã descobri que ele passara a noite no quarto com uma criatura deliciosa chamada Elaine.
Ama fark ettim ki pek anlamı olmayan şeyler söylüyorum.
"Mas acabo por dizer coisas que não fazem sentido."
Mükemmel bir Fransız porseleni sos tabağıydı. Ve birdenbire fark ettim ki...
Era uma molheira de Limoges lindíssima, quando de repente...
Kepler şöyle yazıyor : "Bu 8 dakikayı neredeyse görmezden gelip, hipotezime uygunluğunu görecektim, taa ki bu 8 dakikalık farkın astronomide, kökten bir değişikliğe sebep olacağını anlayıncaya kadar da ısrarımda devam ettim."
Kepler escreveu :'Se tivesse acreditado que podíamos ignorar estes 8 minutos, teria refeito a minha hipótese de modo correspondente. Mas uma vez que não era admissível ignorá-los, esses 8 minutos apontavam o caminho, para uma completa reforma da Astronomia.'
Okumaya hazırlanıyordum ki bunu fark ettim.
Ia começar a ler e reparei numa coisa.
Arabanın yanına henüz varmıştım ki sigara tablasını yemek odasında unuttuğumu fark ettim.
Uma noite jantei em casa dos Barclay. Foi só ao chegar ao portão da entrada que me apercebi ter esquecido a cigarreira na sala de jantar.
Tam çorba yapmaya başlamıştım ki defneyaprağının kalmadığını fark ettim...
Tinha posto a sopa ao lume e como não tinha louro fui pedi-lo á vizinha.
Öyle çok paranın içine ettim ki, 38 bin ne fark yapacak.
Desbaratei tanto dinheiro que pensei que $ 38.000 não faziam diferença nenhuma.
Ne kadar süre uyuduğumu bilmiyorum. Ama yastıklardan biri düşmüş olacak ki birdenbire yeniden başka bir ses duymaya başladığımı fark ettim.
Não sei ao certo quanto tempo terei dormido, mas um dos almofadões deve ter escorregado, porque fui-me tornando a pouco e pouco consciente duma voz.
İyi olan şu ki, zararı önlemek için bunu zamanında fark ettim.
Mas descobri a tempo de minimizar os estragos.
Hatırlarsın ki Hastings, hırsızlığın olduğu gece Mösyö Saunders'ın kol yeninde beyaz bir toz fark ettim.
Deve recordar-se, Hastings, que na noite do roubo, eu reparei num pó branco na manga do Sr. Saunders.