Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ G ] / Gır

Gır перевод на португальский

63,785 параллельный перевод
Bu sırada umarım gırtlaklarınızın pasını silmeye hazırsınızdır.
Espero que estejam prontos para usar as vossas gargantas.
Beni değersiz pısırığın teki sanıyor ama öyle değilim artık!
Ela acha-me um fraco, mas não sou assim!
Stevie'yi çok sevdiğini biliyorum ama o köpek, kalp kırıklığının hatırlatıcısı sadece.
Sei o quanto adora o Stevie, mas o cão só o lembra da dor.
Nişanlısını aldattığını anlatması mesela. Meğer yıllardır aldatıyormuş.
Como quando ele me falou em trair a noiva, e mais tarde descobri que o faz há anos.
Çıktığında bornozun hazır olacak.
Tenho isto preparado para quando quiseres sair.
Bunun nereden çıktığını anlamadım. Bu konuda bastırılmış bir kızgınlığın var sanki.
Não sei onde queres chegar, pareces ter muita raiva reprimida neste assunto.
Kendimi yakalamayı. İşler çığırından çıkmadan önce.
Como me segurar antes de voltar à corda bamba.
Tabii, sonuçta Picasso şaheserlerini yaptığı zaman bütün övgüyü fırçayı ve boyayı yapan adam alır değil mi?
Sim e nas obras de Picasso, os créditos iam para o gajo das tintas.
Yani beş yüz bin... yarım milyon dolarlık yatırımımı, başladığım yere gelmek için mi yaptım?
Então teria investido 500 mil, meio milhão de dólares para acabar onde comecei.
Jack, Hooli / Endframe kutusunun başındaki insan olarak yaptığın her şey için sana teşekkür ediyorum. Ama bence seni başka bir yere taşırsam şirketin ihtiyaçları daha iyi karşılanacaktır.
Agradeço tudo o que fez à frente da caixa Hooli / Endframe, mas acho que será melhor para a empresa se o mudar de posto.
Greyjoylar hükümdar olma hakkı için tahta karşı ayaklandı ama hatırladığım kadarıyla çok ağır bir yenilgi aldınız.
Os Greyjoy revoltaram-se contra o trono pelo direito de serem monarcas mas, se bem me lembro, foram totalmente derrotados.
Ama söylemezsem içimde kalır, ilk hatta saldırıp insanları kesmeye başladığında büyülendim.
Mas devo dizer que quando correstes pela praia e começastes a ceifar as pessoas... Foi glorioso.
Sanırım ilk tanıştığımız zaman... O turnuva mıydı?
Acho que a primeira vez que nos conhecemos foi naquele torneio...
Sağlığıma gizli gizli kadehler mi kaldırıyorlar?
Fazem brindes secretos à minha saúde?
Evet, bu taraftan mutlu olduğunu görüyorum ama yanlış taraftan ve mutlu olmadığım için içerlemiş olabilirim sanırım sana değil, sadece içerlemiş olabilirim.
Vejo que estás feliz. Desta perspetiva, a errada. E acho que me sinto magoada por não estar.
- Hayır, şu an itibarıyla değilsin ama tartıştığımız bu işte.
Neste momento, não. Mas é isso que estamos a discutir.
Yaşlandığında ve hayatında hiçbir şey yapmadığın konusunda endişelendiğinde düşüneceğin edepsiz küçük bir sır olarak.
Como um segredo perverso, algo que recordarás quando fores velho e achares que não fizeste nada da tua vida.
Ağzını açtığın anda yalanlar fışkırıyor.
Abrias a boca e só dizias mentiras.
Ağır kalbin, son bıraktığın yere seni bir taş gibi çekip batırdı.
Esse peso no coração levou-a ao fundo, até ao ponto de partida.
Her mezarlığın yanında bir otel vardır.
A seguir a cada cemitério há um motel.
Belki ağına fok derili bir deniz kızı takılmıştır ve kızı, batan gemilerden topladığı ganimeti vermesi için ikna etmiştir.
Talvez uma sereia com pele de foca tenha ficado presa na rede e ele a tenha convencido a entregar o seu saque dos navios naufragados.
Yaptığını görüyor musun H.R.?
Viste o que fizeste, HR?
"Şehir hâlâ goril saldırısının açtığı hasarı onarıyor."
"A cidade ainda se recupera de ataque do Gorila."
Hayır, demek istemiştim ki demek hızcı tarihindeki en büyük hayal kırıklığının yaşanacağı güne geldik.
- no outro lado da cidade. - Quis dizer que é isto, o dia da maior derrota na história dos velocistas.
Pekala H.R., canını bana emanet ediyorsun yani büyük oynamaktan hoşlandığını biliyorum.
HR, colocaste a tua vida nas minhas mãos, agora sei que gostas de apostar.
Güçlerimi ilk kazandığımda sende de olmadığı için aşırı üzgündün.
Quando ganhei os meus poderes, estavas tão desolado por não teres os teus.
Barry ile ilk tanıştığımızda... - H.R.
Quando conheci o Barry...
Linda Blair'imizi bağladığımız zamandan Savitar'ın uzay frekansı duruyor. Yani sanırım taşsız çalışabiliriz.
Temos a frequência de quando o Savitar possuiu a "Linda Blair", acho que podemos trabalhar sem a pedra.
Attığınız her adım, yaptığınız her şey beni özgürlüğüme daha da yaklaştırıyor.
Cada passo, cada jogada que fazes, deixa-me mais perto.
Sanırım J'onn'un sadece yakışıklı bir surattan ibaret olmadığını göreceksiniz.
Vocês vão descobrir que o J'onn é mais do que um rosto bonito.
Evet, Millie, baban kaçırıldığını sanıyor.
Millie, o teu pai pensa que foste raptada.
Sanırım Abra Kadabra'nın o aletleri neden çaldığını buldum.
Acho que sei porque é que o Abra Kadabra tem roubado a tecnologia.
Onu hayal kırıklığına uğrattım.
Falhei com ela.
Cisco bana uzun zamandır bir takım olmadığınızı anlattı ve gösterdi.
O Cisco contou-me, mostrou-me, que há muito tempo que não são uma equipa.
Göreceli kuantum mekaniği çalışman ve uzay teorisine olan etkisi ile maddeleri atom altı seviyede kontrol edebilmesi çığır açıcı.
O teu trabalho em mecânica quântica e a aplicação em teoria inter espacial para manipular matéria em nível sub-atómico é inovadora.
Bakın, bu tanığı aşırı koruma olayına hiç gerek yok.
Essa super protecção à testemunha é totalmente desnecessária.
Baksana Julian, Caitlin hiç Ronnie ile Parçacık Hızlandırıcı üzerinde çalıştığımız zamandan söz etmiş miydi?
Julian, a Caitlin contou-te sobre a época que trabalhamos - no acelerador com o Ronnie?
Bir sürü şey gördüm ama yarı insan, yarı köpekbalığı biri ödülü kesinlikle kazanır.
Já vi muitas coisas, mas uma criatura meio tubarão e meio homem ganha em termos de esquisitice.
Çoğu köpek balığı soğukkanlıdır ama büyük beyaz köpekbalığı tıpkı buradaki dostumuz gibi, yarı sıcakkanlıdır.
A maioria dos tubarões têm sangue frio, mas o grande tubarão branco, como este nosso amigo, é parcialmente sangue quente.
Bana güvendin ama ben seni hayal kırıklığına uğrattım.
Confiaste em mim, e eu decepcionei-te.
Beni dinle! - Hayal kırıklığına.
Escuta-me!
Beni asla hayal kırıklığına uğratamazsın.
Não há como tu me possas decepcionar.
Hatırladığımız şeylerin yıllar önce olması komik bir şey. Bana senin için hazır olduğumda sen de benim için hazır olacaksın dediğini hatırlıyorum
É engraçado das coisas que lembramos de há tantos anos. tu estarias pronto para mim.
Dan arada olabilecek başka bağlantıları araştırırken biz de yattığın insanlarla konuşmalıyız.
Enquanto o Dan procura outras ligações entre as nossas vitimas, nós deverimaos conversar com qualquer uma com que tu tenhas dormido.
Hayır, erken ayrıldı çünkü onunla seks yapmadığım için mutsuz oldu.
Não, a razão pela qual ela saiu tão depressa foi porque ela ficou triste por eu não fazer sexo com ela.
Uber şoförü olarak çalışan masum bir üniversite öğrencisi ölürken kendisi üzerinde dört yıldır çalıştığı tezini kurtardığı için.
Porque o pobre desgraçado se salvou a si próprio? Correção. Porque ele salvou a disertação na qual ele esteve a trabalhar durante quatro anos enquanto um aluno inocente que trabalhava como motorista da Uber morreu.
- Umarım dünyada yarım bıraktığın iş kalmamıştır.
Espero que não tenhas deixado - assuntos inacabados na Terra...
Sanırım onun da bulmaya çalıştığı bu.
Bom, acho que é isso que ele anda a tentar descobrir.
Evet. Hayal kırıklığı için üzgünüm.
Detesto dizer-te isso.
Hayır sadece biliyorsun yaptığımız bazı şeylerin yükü üzerimizde.
Não, apenas, de como... por algumas coisas que fizemos, do peso que temos sobre nós...
Her krallığın müttefiklere ihtiyacı vardır, cehennemin bile.
Cada reino precisa de aliados, até mesmo o Inferno.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]