Işte olan bu перевод на португальский
593 параллельный перевод
Sevgi yitimi, işte olan bu!
Por alienação de afeto, eis a razão!
Aptalım ben, işte olan bu!
Acontece que sou um burro! Não percebes isso?
Ben bir kurbanım, işte olan bu.
Sou uma vítima, é o que sou.
Elbette, olan bu işte.
Claro que é isso que acontece.
- İşte önemli olan bu.
- É isso mesmo.
İngiliz ordusundan bir generalin dört yıllık bu sıkıntılı dönemde yer almış West Riding'li hemşireler yararına bir balo düzenlediğini ilk kez duyduğumda, kendi kendime "İşte kalbi doğru yerde olan bir adam." dedim.
Ao saber que um general do exercito britânico... promoveu um baile em benefício das enfermeiras... que tomara parte em quatro anos de luta, eu pensei...'eis um homem cujo coração está no lugar certo'.
Bu kadar utanç verici olan bu işte.
Era isso que me fazia sentir envergonhada.
Bilseydin, seni o kadar incitecek olan şey bu işte bu kadar yoğun duygular hissedebilmem senden uzakta, bir yabancıyla.
Era isso que te magoaria se soubesses, o facto de eu poder sentir com tanta intensidade, longe de ti, com um estranho.
İşte yazılması güç olacak olan şey de bu.
É a parte difícil de escrever.
Konuşmaya değmez. Ama o ıssız ve soğuk bataklıktayken... bir çocuk, açlıktan ölmek üzere olan bir mahkûma yardım etti. İşte bu çocuk, kaybettiği evladının yerini aldı.
Mas quando estava naqueles pântanos ermos e gelados um rapaz foi simpático para um condenado meio esfomeado, esse rapaz tomou o lugar da criança que tinha perdido.
İşte bu yeşil mendille olan durum da benim için aynısı.
Pois é isso que se passa comigo e este lenço verde.
Bu, banker Lord Ascoyne D'Ascoyne'in oğluydu. Daha saygın bir kariyer için bana yardımı reddeden şu anki yüz kızartıcı işte bulunmama sebep olan adamın oğlu.
Este era o filho de Lorde D'Ascoyne, o banqueiro, cuja recusa em ajudar-me levara à minha actual ocupação desonrosa.
Belki bu işte üzülecek olan sen olacaksın.
Talvez seja você quem vai lamentar isto.
işte bu kutsal olan ailemin evinin... ve kutsal mezarlarının tapusu.
Aqui está a escritura da casa dos meus pais... e do túmulo que pensavam que lhes daria a imortalidade.
İşte evli erkeklerde harika olan şey bu.
É o que tem de bom estar com homens casados.
İşte size ve ailenize olan sevgim sönecek olursa, Tanrı'dan dileğim bu.
É o que eu imploro a Deus... quando meu amor tiver arrefecido para vós e para os vossos.
- Önemli olan bu işte.
- Sim, claro. - É o principal.
İşte olan bu.
É assim que acontece
Enseye su dökmek, işte ihtiyacımız olan şey bu ve bir de şifre.
Um pouco de água na nuca é o que precisamos, e do código.
Benim buraya gelmeme neden olan bu işte.
No fim das contas, isto é o que me trouxe aqui.
Bilinen ve bilinmeyen tüm aşk sözcüklerinden güçlü olan bu duygulardı işte.
Sentimentos mais forte do que todas as palavras de amor conhecidas... e desconhecidas.
İşte her şeye sebep olan bu aşağılık herif.
Foi este o sacana que provocou tudo isto.
İşte, bana olan aşkın bu kadar!
Que grande amor tens por mim!
İşte bu 15 yıl önce, cebinde olan 85 dolar.
Aqui estão os 83 dólares que tinhas no bolso há 15 anos atrás.
İronik olan bu işte.
Essa é a ironia.
Bu işte gerekli olan da bu.
Neste trabalho, é isso que conta.
Aslında burada önemli olan da bu, anla işte.
É disso que se trata. Isto é o mais importante.
Teorim bu, benim olan, bana ait, sahibi benim ve böyle işte.
Esta é a minha teoria, é minha, pertence-me. Sou detentora dela.
Şu anda ben sizinle konuşurken çatımın altında olan işte bu.
É o que se está a passar debaixo do meu tecto neste momento.
İşte olan bu.
É muito ano.
- İşte önemli olan nokta da bu.
- É por isso mesmo.
Bizi üzen şey bu işte anlamaya karşı olan bu direniş.
É isto que nos entristece, esta recusa em compreender.
ve bu da onun Howard Hughes ile, Irving'in dediklerine dayanarak,... meksika piramitlerinde yaptıkları gizli toplantının tasviri. İşte bu da onun, Irving'in - aslında hiç gerçekleşmemiş olan -... gizli toplantılarına dayanarak görünüşü.
E esta é a sua impressão baseada no relato de Irving sobre aquele encontro secreto na pirâmide mexicana com Howard Hughes.
Olan bu işte.
Mais nada.
Lazım olan bu işte!
Isso é tudo o que necessito!
İşte bu kanalın sahibi olan CCA, diğer şirketleri de böyle satın alıyor.
Foi assim que a CCA tomou o controlo da companhia que é dona desta emissora.
İşte ben de o yüzden yakın ve ucuz olan şehirlere gidiyorum. - Bu sadece bir başlangıç.
claro, isso explica que vá a essas cidades primeiro, são as mais próximas e as mais baratas, é o começo.
Kapalı bir kutu insana neyi hatırlatır? Kapalı bir tabut ; işte uygunsuz olan bu.
O que é que te recordas num caixão fechado?
İşte sıkıcı olan da bu. Gergin oluyorum. Rahat davranamıyorum.
E a coisa mais aborrecida é que fico tenso e as coisas ficam aniquiladas.
İşte bu olduğunda... .. senin baban olan o iyi adam öldü.
Quando isso aconteceu... o homem bom que era o teu pai, foi destruído.
İşte, teslim olan asi bu.
É o rebelde que se rendeu.
İşte bu! Eksik olan bu.
Era isso que faltava!
Ve bu... benim sahnede geçmiş olan çocukluğum o geyik işte.
A minha infância, é esse alce no palco.
İşte bu fakir ve aç insanlar, problemi olan insanlar.
Era gente pobre, com fome. Tinham sérios problemas.
Elinden bir şey gelmez. En acı olan da bu işte.
Sim e é isso o que custa mais, penso eu.
- İşte olan bu.
- É o que isto é.
İşte bütün olan bu.
Esta mulher está a sofrer lá por dentro, é o que é.
- İşte zekice olan kısmı da bu.
- Bem, esta é a parte brilhante.
Donald, önemli olan onların kısıtlamalarını kabul etmemek. İşte bu yüzden Soweto'daki çocuklar Afrikaan'lardan eğitim almayı istemiyorlar.
Donald, o importante é não aceitar as restrições que te impõem.
İşte bu ihtiyacımız olan notaları sağlayacak.
Isto deve dar-nos os tons que precisamos.
İşte gerçek bu ve gerçekten olan bu.
Há o que está certo e o que certo está.