Kârına перевод на португальский
348 параллельный перевод
Yani Brewster çifliğimi ucuza alıp Medford'a kârına sattı, öyle mi?
Então o Brewster ficou com a minha quinta por tuta e meia, E lucrou vendendo-a ao Medford?
Ya bizim için ne var? Haklısın. Bizi kârına ortak etmeyen bir adam için neden kahvaltı hazırlayacakmışım ki?
Não me recordo do nome dela mas os miúdos chamam-na de "mãe".
Kârına satma niyetindeyim.
Quero vendê-la para obter lucro.
Diğer her şey, sermaye ve getireceği kâr banka tarafından oğlunuz Charles Foster Kane adına yönetilecek 25 yaşına geldiğinde de... hepsi onun olacak.
Tudo o mais, a herança e todo o lucro adquirido... será administrado pelo banco curador de seu filho... Charles Foster Kane, até ele completar 25 anos... momento no qual... ele terá posse total.
Bu yaptığın yanına kâr kalmayacak, anladın mı?
- Não, não te deixo ir. - Já percebeste que não te deixo ir?
Bu deliyi şehrimizde tutmak akıl kârı mı?
Será realmente sábio ter Este cão louco na nossa cidade?
Yani çocukları kaçırabilirler ve bu da yanlarına kâr mı kalır? Nedir bu!
Isto lhes dá o direito de raptar crianças?
Buraya nasıl Gestapo gibi girebilirsiniz.... Çünkü bu yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması lazım!
Como pode chegar aqui, no meio da noite, como se fosse a Gestapo...
Sonuçta yanlarına kâr kalmayacak mı?
Porque não devemos deixá-los escapar depois do que fizeram. Acha que realmente não escaparão ao final de tudo?
Hayır, güzellik bir fahişenin kariyerinde önemli bir faktör olmasına rağmen, fiziksel çekiciliğin kârın en önemli kaynağı olması pezevenginin onun üzerindeki baskısını artıracaktır.
A beleza não é indispensável a uma prostituta. É o seu físico que a classifica na hierarquia da prostituição e sobretudo que atrai sobre ela a atenção do chulo, já que as suas características físicas lhe podem trazer lucros avultados.
Memnuniyetle duyuruyorum ki 12 milyon dolarlık gider azalması artı 7,5 milyon Alman markı geri ödeme ve 3,75 milyon tercihli hissenin 7,5 milyonluk yönetim yedeğine eklenmesi artı 11.500 liret yükselen harcama marjı ve 10 milyon sterlinlik sermaye yatırımı sayesine firma geçen yıl tam bir şilin kâr etmiştir.
É com prazer que anuncio que devido a um corte nos gastos de 12 milhões de dólares mais um reembolso de sete milhões e meio de marcos alemães e acrescentando as obrigações preferenciais de 3.75 milhões à preferência do director da moeda corrente de 7.5 milhões mais uma subida na margem de consumo de 11.50 liras devido ao aumento de investimento de capital de 10 milhões de libras, esta firma, o ano passado teve um lucro de um xelim.
Eğer yaptığı Aguirre'nin yanına kâr kalırsa, kim bilir daha neler yapacaktır?
Se não o punires, quem sabe o que fará da próxima vez.
Kâr payı almak için. Çok fazla almışım, beni söğüşlediler.
Apostei na margem, apostei demasiado e tramaram-me.
Alman Matilda şampiyon bir sürücüydü. Kimse rotacımdan puan yapıp yanına kâr kalmasını bekleyemez.
Escuta querido, Mathilda era uma... experiente motorista, mas ninguém atropela o meu copiloto... e fica tão calmo.
Haber departmanının hiçbir zaman kâr amacı gütmediğini biliyorum. Ancak bu zarar bizim felsefemize tamamen aykırı ve tereddütsüz reddediyoruz.
Sei que historicamente se sabe, que a Divisão de Notícias dá prejuízo, mas na nosso entender, esta filosofia é uma afronta fiscal injustificável, que deve ser combatida com determinação.
Hatta bunu da aşabilir. Kanalımız, bu şirketin bünyesinde bulunan tüm kuruluşlar arasında en fazla kâr eden yer haline gelecektir. Yatırılan sermayenin öngörülen getirisine bağlı olarak bir ittifak olsa da olmasa da kanal kompleksimiz tüm CCA imparatorluğunda aşırı kârlı ve büyük bir merkez haline gelecektir.
Além disso, esta emissora talvez seja o centro de lucro mais significativo, do complexo de comunicações e baseado na taxa projectada de retorno do capital investido e se a fusão for feita o complexo de comunicações talvez se torne o mais importante e mais lucrativo centro,
Kinikse bu, Amerika'da gücü elinde tutanların kâr güdüsü olmadan bu savaşa girmeyeceğini düşünen vatanseverlerin kinizmi midir? Gerçi Alman militarizminin yayılmasını istemeyen- -
E se são cínicos, é o cinismo de patriotas... que pensam que sem o desejo de lucro, a elite da estrutura de poder do país não entrará na guerra... ainda que lhe pareça que conter... o militarismo alemão seja necessário para...?
Bu, hiçbir ürünün uygun kâr ile toplanamayacağı ve bu da, çok para kaybedeceğimiz anlamına gelir Cross.
Significa que não se fará nenhuma colheita por um lucro decente, e isso implica muito dinheiro perdido, Cross.
Durduk yere şiddet uyguluyorlar ve yaptıkları yanlarına kâr kalıyor.
Eles recorrem à violência sem qualquer provocação... e safam-se com isso.
Üretimini Meksika'ya taşıyarak elde ettiğin kârı kullanarak teknoloji ve silah üreten şirketleri satın al.
Agarra no dinheiro que se poupa na mão de obra no México e utiliza-o para comprar outras empresas... preferencialmente empresas de alta tecnologia e de armamento.
Yani Quinn'in yanına kâr kalacak.
Então o Quinn sai livre de tudo?
Yaptıkları asla yanına kâr kalmayacaktı tabi. Sevgili Başmüfettiş, neredeyse kalacaktı.
- Meu caro Inspector-chefe, ela quase escapou!
Hissedarlarına % 100 kâr payı söz verilmişti. Tamamen çakıldılar.
Prometeu aos accionistas 100 % de dividendos e foi à falência.
Kâr etmek için kendi vücudunu sömürmekle başkasının bunu senin adına yapması arasında ne fark var?
Existe alguma diferença entre explorar o próprio corpo por dinheiro e ter alguém que o explore por ti?
"Olsa da gelenin yanına kâr kalmaz nasılsa!"
E mesmo que houvesse, eles não iam querê-Io.
Bu olay yanlarına kâr kalmayacak.
Eles não vão safar-se com isto.
Bu asla yanına kâr kalmayacak.
Não te safas desta.
Albuquerque yamaçlarına konuşlanmış olan... Wrenwood Merkezi, kendisini... kâr amacı gütmeyen, kişilerin iyileşmesine... adanmış bir komün sistem olarak tanımlıyor.
Assente nas colinas de Albuquerque... o Centro de Wrenwood descreve-se... como não tendo lucro, uma povoação comum... dedicada ao indivíduo que se cura.
Grimley, kâr eden bir maden, madendi. Burada yazdığına göre.
Dois Grimley é, foi uma mina lucrativa, é o que aqui diz.
İçtiğin çorba, kırdığın kalpler yanına kâr kalsın.
Os estragos limitam-se a umas malgas de sopa e uns corações destroçados. Não quero que vão mais além.
Silahlı kadına büyüklük taslamak pek akıl kârı değil, Sidney.
Não é prudente irritar uma mulher que está armada.
Anladığım kadarıyla onunla yüzleşmekten kaçınma arzunuza rağmen, yaptıklarının yanına kâr kalmasını da istemiyorsunuz, Kendinizi bizim ellerimize bırakın.
Eu pressinto, apesar de querer evitar confrontos que não quer que ele se safe com isto. Ponha-se nas nossas mãos.
ve kârınızın yüzde % 100 civarında hakkına sahipleriyiz.
E como tal temos direito a uma percentagem dos teus lucros. Algo como... 100 %?
Bu ülkede neler oluyor böyle, yani böyle bir döl emici doktoralı bir gazeteciye kazık atınca yaptıkları yanına kâr mı kalacak?
Mas o que vem a ser isto, neste país, em que um brochista daqueles dá o golpe a um doutor de jornalismo?
- Nasıl yanlarına kâr kalıyor?
- Como se conseguem safar?
Ticari kârıma inanırım.
Acredito na minha percentagem.
Dr. Evil. Eğer kaynaklarımızı kötülük imparatorluklarından Starbucks'a yönlendirirsek kârımızı beşe katlayabiliriz.
Se desviarmos os nossos recursos do império do mal e os investirmos na Starbucks, podemos quintuplicar os nossos lucros!
Onun gibi adamların yaptıkları yanlarına kâr kalır.
Tipos como ele se safam até com assassinato.
- Fark etmez. Biri bana gelip de garajıma yasa dışı mallarını koymak istediğini söylerse o kişi ya en yakın dostumdur ya da benim de bir kârım olacaktır.
Se alguém me pede para guardar coisas ilegais na minha garagem, é porque é meu melhor amigo ou eu ganho algo com isso.
Yanına kâr kaldığını sanıyor.
Ele acha que se safou.
Yanına kâr kalmamalı bu!
Não posso deixá-la impune.
Kimse Neil Goldman'ı çiğneyip, yanına kâr kazanamaz.
Ninguém se atravessa no meu caminho e fica impune.
Bu, onun yanına kâr kalmayacak.
Não se pode safar com isto.
Harika olduklarına eminim. Ama kârın % 90'ınını bardan çıkartıyoruz. Ve onlar hiç içmiyor.
De certeza que são pessoas fantásticas mas fazemos noventa por cento dos nossos lucros no bar e eles não vão beber.
Şanslı günündesin. Yaptığın yanına kâr kaldı.
Então sorri. é o teu dia de sorte.
Kâr etmeyecekse neden bu ikisini başına bela etsin?
Porque se meteria em problemas desses se não tivesse benefícios?
Kâr ile zararın eşitlenmesi iyi bir iş değildir. Ayrıca, dostlarına içki verirken binlerce dolar zarar getirdikten sonra, ortağımın...
Uma sociedade a meias não é o meu ideal de um bom modelo empresarial, e duvido do discernimento de um sócio que causa milhares de dólares de prejuízo...
Güney Amerika yolunu yarılamıştım ama bu yaptığının yanına kâr kalmasına izin veremezdim. Çünkü biz kardeşiz ve az da olsa birbirimizi seviyoruz.
Estava a caminho da América do Sul, mas não pude deixar que te escapasses, somos irmãos e até gostamos um do outro.
Yayından sonra dağıtım işi garantilenirse bunun karşılığında İnanç Mirası Yardım Fonu'na kârın % 5'ini vermeye hazırız.
Em troca, pretendemos dar a Faith Heritage Charities 5 %... dos lucros brutos caso a distribuição seja assegurada... pela vossa difusão televisiva.
Yani Amerikan savunma harcamaları arttıkça Bin Ladin Ailesi, Carlyle aracılığıyla kâr ediyordu.
Ironicamente, isso significou que o aumento do investimento dos EUA na Defesa, levou a um lucro correspondente para a família Bin Laden, devido ao investimento feito através do Grupo Carlyle.
Bu kadar yakından takip edecekse bari Bay D'nin tavanına tutunsun, benzin parasından kâr etsin.
E, se vai seguir tão perto assim... não seria melhor se jogar na frente e economizar a gasolina?
karina 16
karın 129
karin 119
karın var mı 18
karın ağrısı 18
karınız 52
karın nerede 32
karın nasıl 41
karınız mı 21
karıncalar 18
karın 129
karin 119
karın var mı 18
karın ağrısı 18
karınız 52
karın nerede 32
karın nasıl 41
karınız mı 21
karıncalar 18