Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Y ] / Yani

Yani перевод на португальский

209,573 параллельный перевод
Evet yani, işe girdim çünkü dünyayı gezmek istiyordum. Ben de.
Decidi ser hospedeira, porque queria ver o mundo.
Bunu yüz yüze söylemek istedim... bildiğimi yani.
Só lhe queria dizer olhos nos olhos... que sei tudo.
Yani istemen gerek ama yok işte.
É preciso querê-lo, mas não.
Ve yani... Şey... Yakın zamanda bir bakarsın uzun zamandır bu iştesin ve'İşim bu.
E depois, sabes, num ápice já o fazes há muito e dizes a ti mesma :
Ve... Yani ben ve tatlışkom, ben ve cancağızım, ben ve Bay Güzel Yüz Hindi Popolu'm bu işin altından kalkabiliriz çünkü iyi zamanlarımız oldu.
E significa que eu e o meu fofo, eu e o meu ursinho, eu e o Sr. Cara-Linda Rabo-de-Peru, temos uma hipótese, porque já passámos da euforia.
Annen, 45 yıldır bana gelen mektupları açıyor, yani suç işliyor. "
A tua mãe abre o meu correio há 45 anos, o que é um crime federal.
İsimsiz şehitler anıtındaki mum gibi yani. Yani ölen şehitler kim, bilmiyoruz ama bak, ateş yanıyor.
Como aquela vela no Túmulo do Soldado Desconhecido, nem sabemos quem está arrumado ali dentro, mas mantemos a chama acesa.
Böylece, hayal kırıklığına uğrattığımda, yani şu an size yaptığım gibi, yeterince can alıcı şaka olmaz.
Assim, quando voltarmos a dececionar alguém, tal como vos dececiono agora, não há remates suficientes para as piadas.
" Her pazar ikiden dörde kadar, yani hiçbir şey yapmak istenmeyen zamanda.
Todos os domingos, das duas às quatro, justamente quando não queremos fazer nada.
Yapılandırılmış iletişimi severim, yani stand-up gibi.
Gosto de comunicação estruturada, como a comédia ao vivo, sabem?
Yani bitişi kesin olmalı.
Gosto de uma saída nítida.
Yani iyi miydi yoksa kötü mü? "
Foi bom ou mau?
" İki çocuğum var, tam zamanlı bir iş yani.
Tenho dois filhos e trabalho a tempo inteiro.
" Yani bir düşününce, öylesine söylediğim bir şeydi herhâlde.
Quando penso nisso, devia ser algo que estava a dizer.
Yani illaki ticarete atılmak istemem. "
Não quero, necessariamente, entrar nas vendas a retalho.
'Yani sürekli titriyor.'
Ela é assim, toda tremeliques.
Ama o adamın sesinde iğrenme vardı. Yani bu benim vatandaşlık görevim mi?
Mas o nojo na voz daquele homem, sabem, meu Deus, será meu dever cívico?
Yanında durduğum insanın emlak değerini düşürmemek için kendimi sıkı, şişkin ve ıslak mı tutmam gerekiyor yani?
Preciso de me manter elegante, carnuda e húmida para não diminuir o valor imobiliário da pessoa ao meu lado?
Bir de yani, sanki Richard Pryor olduğumu söylemişim gibi...
Eu não disse que era o Richard Pryor.
Ayrıca bunu iddia etsem... yani geçmiş yüzyılın en yetenekli komedyenlerinden olup 1979 yılındaki meşhur Long Beach stand-up'ından bir parça sahneleyebilsem veya biraz daha garip olacak ama, beyaz kadınlarla siyah kadınları dövme farkını anlattığı daha az bilinen işlerinden alıntı yapabilsem...
E se tivesse afirmado ser um dos melhores comediantes do século passado e pudesse desempenhar qualquer parte do seu espetáculo essencial de 1979 em Long Beach, ou, talvez, mais estranhamente, citasse algum do seu material menos conhecido,
Ama yine benim başıma patladı çünkü psikiyatr bana sakinleştirici verdi ve ilacın bilişsel yan etkileri vardı. Yani düşünmek veya konuşmak neredeyse imkânsızdı.
Mas a idiota fui eu, porque o psiquiatra me receitou um estabilizador cujos efeitos principais são cognitivos, tornando pensar ou falar quase impossível.
Bir buçuk yıl sonra nihayetinde işe dönmüştüm ve herkes iyi karşılıyordu, yani dönüşümü.
Voltei ao trabalho ano e meio mais tarde e toda a gente foi muito simpática quando voltei.
Yani belli gruplar dışındaki gösterilerden korkmaz mısın? "
Nunca te assusta atuar fora de certos círculos?
Annenin dikkati dağınıktı ama sırf orada olmak, bebeğin ilk gülüşünde yani...
A mãe estava distraída, mas foi só para aparecer. Fazer o bebé rir pela primeira vez.
Çünkü var ya, ne olmuş yani?
Sabes que mais? Que importa?
Beyler, işimiz yok ama lütfen yani. "
Pessoal, não trabalhamos, mas caramba!
Yani normalde biz de sizin gibiyiz.
Normalmente, somos como vocês, sabem?
Çığlık sesi duyarsanız... zevkten yani.
Se ouvirem ganir, é só prazer.
25 yıl içinde gözle görülür bir değişim yaşamadım, yani demek oluyor ki çok uzun ve aşırı eğlenceli bir oyun oynuyordum.
Não mudei discernivelmente em 25 anos, o que quer dizer que tenho jogado um jogo muito longo e divertido!
Duygusal Sudoku yani.
De sudoku emocional.
Mahşerin dört atlısını her bir ilişkinde arıyorsun, yani eleştiri, aşağılama, savunmaya geçme ve iletişim kurmama.
Estamos atentos aos quatro cavaleiros do Apocalipse nas nossas relações, que são a crítica, o desprezo, a atitude defensiva e a obstrução.
Yani mesela arkadaşın
Imaginem que o vosso amigo diz :
Yani gerçek hayatta rol yapmak. Annelerimizin rolünü yapıyoruz.
Fazemos de conta que somos as nossas mães.
" Yani... Linda, kendini birazcık şımartmalısın.
Bom, Linda, tens de te paparicar.
" Yani, Linda, şey, çocuk, yani şey, evet.
Sabes, Linda, o que conta, rapariga, o que conta, pois.
Çok uzun süredir bu işle ilgileniyorum yani.
Quero dizer que faço isto há muito tempo.
- Yani...
- Bem...
Söylediği malzemeleri söylediği ölçülerde kullanmanı yani.
Use os ingredientes certos na medida certa.
Bunca zamandır aileme çöp yedirdiğimi mi söylüyorsunuz yani?
Está a dizer-me que sirvo porcaria? Não... Haley, querida, eu sirvo porcaria para vocês?
Şimdi de salak mı oldum yani?
E também sou estúpido?
İmzalamayacak mısın yani?
- Não vais assinar?
Yani... Tamam. İşte böyle.
Por isso, sim...
Bu kadar mı yani? Sadece sosislileri mi tanıyor?
Só funciona com cachorros?
Yani, temel kodu çok sağlam. Sadece geliştirilmesi lazım.
A tecnologia de base é válida, só precisa de treino.
Yani, sosisli için yaptıklarını var olan bütün yemekler için yapması mı gerekiyor?
Então o que fez para os cachorros terá de ser feito para toda a comida?
Yani interneti ayıklama işini de sen yapacaksın. Sen, hem de tek başına.
E então vais pesquisar muito pela internet, tu e só tu.
Yani, bu çok garip. Ama bizi ilgilendiren bir durum yok.
É estranho, mas não temos nada a ver com isso.
Parmak izinden yani.
A tua impressão digital?
Yani, kızı telefonumla başbaşa bırakmak kötü bir fikir mi sence?
Então... deixá-la mesmo sozinha com o meu telefone... seria mau?
Yani, sıçıp batırıp, beş parasız kalana kadar, hayatın böyle.
Por isso, até estarmos falidos, esta é a tua vida.
- Hayır, hayır. Sorun yok. Telefonunda da teknoloji var, iki taraftan da öğreniyorsun yani.
Não faz mal, o teu telefone tem tecnologia lá dentro, por isso estás a aprender.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]