English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ A ] / All that crap

All that crap Çeviri Türkçe

807 parallel translation
Where did you get all that crap?
Tüm bu saçmalıklar nereden çıktı?
We buy cocaine with it, morphine, heroin, opium, whatever you call all that crap.
Onunla kokain alırız, morfin, eroin, afyon hangi pislikten istersen.
About last night, it was because of all that crap you told me.
Dün geceye dönersek söylediğin zırvalar yüzünden öyle davrandım.
Aspirin, Mentholatum, all that crap.
Aspirin, Mentholatum, vesaire.
Don't believe all that crap about your tin star.
Teneke yıldızınla ilgili bütün o pisliklere inanma.
It's good for you. High quantities of phosphorous protein and all that crap.
Ayrıca yüksek protein barındırır.
Insurance, prejudice, all that crap.
Sigorta, ön yargı, tüm o saçmalıklar.
All that crap you gave old Doppler... about the gentry losing gracefully. Jesus.
Yaşlı Doppler'e anlattığın seçkinlerin zarafeti yitirmesi hakkındaki saçmalıklar.
And go through all that crap changing assignments?
Bir de görev değişikliği için mi uğraşayım? Hayır.
No, it wouldn't have been useless... because in the face of certain things you've got... to say no, and instead, I said yes... to MussoIini, to duty, and to all that crap.
Hayır, boşuna olmazdı.. bazı şeyler adına "hayır" demeliydik.. ama biz "evet" dedik.
All that crap!
Hepsi saçmalık.
You're the reason I got out of my room, that I was able to sing... and get more in touch with my feelings and all that crap.
Benim kabuğumdan çıkmamı sen sağladın. Şarkı söyledim, insanlarla tanıştım. Yani bütün o tantana...
It's not easy hearing how you made her laugh, what you eat, all that crap.
Onu nasıl güldürdüğünü, ne yediğini falan dinlemek kolay değil.
Do you mind if we don't go into all that crap right now?
Şu an tüm bu saçmalıklara girmesek nasıl olur?
You soft-soaped me with all that crap!
Sırtımı hep bu zırvalıklarla sıvazladın!
- I don't know enough about... economic trends, inflation and all that crap.
- Ekonomik gidişat, enflasyon... ve diğer şeyler hakkında pek bilgim yok.
They're supposed to guess what all that crap is worth?
Fiyat mı tahmin ediyorlar?
Get all that crap off your face, by God,
Tanrım, çıkar yüzünden hepsini şu saçmalığın.
What do I care about politics and all that crap?
Neden politika ve o saçmalıklar umurumda olsun ki?
Christ, Woodstock, you don't believe in all that crap?
Tanrım, Woodstock, bu saçmalığa inanmıyorsun değil mi?
Burial at sea and all that crap.
Denizde cenaze töreni falan gibi.
It's all that crap you've been stuffing yourself with!
Yediğin bütün o pislikler!
When you bring home the contracts, 300,000,000 bucks your associates will be proud, your country will be proud balance of payments, jobs, all that crap.
300.000.000 dolarlık kontratı eve götürünce ortakların ve ülken seninle gurur duyacak ödemeler yapılacak, işler falan filan.
I just didn't want to get caught up in a funeral, inquests and all that crap.
Ben cenaze, soruşturma gibi saçmalıklarla uğraşmak istemiyordum.
Talk like you're interested in all that crap they go on about.
Onlara, yaptıkları şeyle ilgilendiğini söyle.
You're carrying all that crap around in your purse. Either you really wanna run away, or you want people to think you wanna run away.
Onca ıvır zıvırı çantanda taşıyorsun ama gerçekten kaçmak mı yoksa insanların kaçmak istediğini sanmasını mı?
After all the crap that he's pulled?
Yaptığı tüm o saçmalıklardan sonra?
The boys all around the pool halls are spending their money on the numbers instead of dice, and when a colored boy stops crap shooting, that's something.
Bilardo salonundaki çocuklar paralarını lotoya harcıyor zar yerine. Siyah çocuklar zarı bırakıyorsa, bu iyiye işaret.
Will you cut all that "sir" crap? This isn't the army. Yes.
Böyle konuşma orduda değiliz.
He ain't gonna play so good, all stretched out on that crap table.
Şu rulet masasının üzerine bahse varım ki o kadar iyi çalmıyordur.
Where Daddy lost all that money at the crap...
Babamın tüm parayı o döküntülerde kaybettiği yer -
A LITTLE DISCOMBOOBERATED, WITH A LIFE THAT POSSESSES ALL THE SECURITY OF A FLOATING CRAP GAME. BUT THIS CAN BE SAID OF OUR MR. BEVIS :
Doldurulmuş hayvanlara, zither müziğine futbola, Charles Dickens kitaplarına geyik kafalarına, karnavallara, köpeklere, çocuklara ve genç bayanlara ilgi duyuyor.
He doesn't care about all that respectful crap.
Saçma sapan saygı kurallarına takmış bir tip değil.
I was lucky, all right, in that crap game.
Zarda şanslıydım, doğru.
What is all this holier-than-thou crap that they hand us?
Bize anlatılan "Sizden kutsalı yok." saçmalığı da nedir?
In New York, no rich lady with any class at all buys that cowboy crap anymore.
Artık zengin karılar kovboy bozuntularına bakmıyorlar...
I'm fed up with all that smile crap!
Bana gülme numarası çekme.
By the by, how are you on tortillas and frijoles and all that kind of crap?
Bu arada, tortillo ve fasulye türünden şeylerle aran nasıI?
Pick Antonelli, he likes all that military crap.
Antonelli'yi al, tüm bu askerlik saçmalığına bayılıyor.
And don't you give me any of that one-set-all, it's-enough-to-take-part crap.
Ayrıca, sadece bir oyun, katılmış olmak yeterli saçmalıklarını anlatma bana.
Why don't you just put that thing down and come and fold yourself up in my arms and I'll make all this crap go away, like it's never been.
Neden elindekini bırakıp kucağıma gelmiyorsun? Sanki hiç yaşanmamış gibi, tüm bu saçmalıkları unutalım.
Now, old Kananga, he believes in all that card crap.
Yaşlı Kananga, bütün bu kart saçmalıklarına inanır.
He ain't gonna play so good all stretched out on that crap table.
"Her sey o masanin üstündeyken o kadar da iyi çalamayacak!"
You're gonna stand there all night giving us that "no comment" crap?
Bütün gece burada dikilip bize "Yorum yok" saçmalığını mı söyleyeceksiniz?
Go over there and do the tiger claw and the crane stance and the chicken wing and all that other crap in the corner.
İçeri dön, Kaplan Pençesi yap Turna kuşu duruşu, Tavuk kanadı hatta bildiğin bütün zırvaları yap.
'And they all got orders'to shoot you'and that rattling'piece of crap'full of holes, unless you pull over.
Ve hepsi de durmadığın takdirde seni de kamyon dediğin metal çöplüğünü de vurma emri aldı.
It's better than that "all in the same boat" crap.
"Hepimiz aynı teknedeyiz" saçmalığından daha iyi.
- That's all crap to me.
- Bunların hepsi benim için saçmalık.
All that horror crap.
Hepsi korku saçmalıkları.
That's all crap.
Bunlar zırvalık.
They were listening to all that scientific crap about you.
Senin hakkında bir sürü boktan bilimsel zırva dinliyorlardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]