Half an hour Çeviri Türkçe
5,728 parallel translation
I can be there in half an hour.
Yarım saate orada olurum.
Give me half an hour.
Yarım saat ver bana.
You have half an hour.
Yarım saatin var.
Looks like the half an hour is up.
Yarım saat'e kadar sorun çözülmüş olacak.
I didn't spend more than half an hour there, and I never went back.
Orada bir buçuk saatten fazla kalmadım ve bir daha da oraya geri dönmedim.
Walking for a half an hour a day reduces the risk of anxiety, arthritis, depression, things like dementia and diabetes.
Günde yarım saat yürümek endişe, depresyon kireçlenme, bunaklık, diyabet riskini azaltıyor.
I mean, I could... I could finish this in a half an hour.
Bunu bir buçuk saatte bitirebilirim yani.
Usually after about half an hour.
Ki bu da yarım saat sürüyor zaten.
- Half an hour late.
- Yarım saat geç.
Follow the path for about half an hour until you get to an A-road.
Ana yola ulaşana kadar yaklaşık yarım saat ara yolu izle.
But as a concerned citizen, I'm going to ask Anthony to escort you back to school. School ended half an hour ago.
Endişeli bir vatandaş olarak Anthony'den okula kadar sana eşlik etmesini isteyeceğim.
This meeting was supposed to start half an hour ago.
Toplantının yarım saat önce başlaması lazımdı.
We were supposed to meet in my office a half an hour ago.
Yavım saat önce odamda buvuşacaktık.
They'll be up here with dogs and all within a half an hour.
Bir saate kalmaz köpekleriyle filan gelirler.
We've been waiting for half an hour.
Hocam, yarım saattir bekliyoruz.
He was in a park about two miles away from the crime scene, walking around in circles and taking pictures of everybody and everything, for over half an hour.
- Olay mahallinden 3 km kadar uzakta bulunan bir parktaymış. Yarım saatten fazla süre daireler çizerek, oradaki herkesin ve her şeyin fotoğraflarını çekmiş.
We'll be back in half an hour.
Yarım saat içinde döneriz.
This spectacular gathering, unseen by outsiders until now, happens for just half an hour each morning and for just a few weeks in the year.
Yabancıların daha önce görmediği bu muhteşem buluşma... her sabah yalnız yarım saat... ve yılda yalnız birkaç hafta oluyor.
We're eating in half an hour.
Yarım saat sonra yemeğe oturacağız.
Half an hour later Mosca was dead.
Yarım saat sonra Mosca öldü.
Egan's the manager of the factory. He found the body about half an hour later.
Egan, fabrikanın yöneticisi yarım saat kadar sonra cesedi bulan o.
Half an hour later, Mosca was dead.
Yarım saat sonra, Mosca öldü.
- It's been only half an hour.
Sadece yarım saat oldu.
- Half an hour now... 2hours..
Yarım saat! Evet, yarım saat...
I'll meet you in my car in half an hour.
Seninle yarım saate arabamda buluşalım.
Won't take you more than half an hour.
Yarım saatten fazla sürmez.
Sorry, I don't know if you're busy this weekend, but my family has a cabin it's, like, half an hour drive north of here.
Özür dilerim. Bu hafta sonu meşgul müsün bilmiyorum ama ailemin bir kulübesi var. Buranın kuzeyinde bir buçuk saatlik mesafede.
I'm letting you all off half an hour early to view the documentary, so you can make it up to me by working an extra half an hour tomorrow or a minute extra for the rest of the month.
Hepinizi, belgeseli izleyebilmek için yarım saat erken bırakıyorum. Telafi etmek için yarın yarım saat fazla kalabilir ya da bir ay boyunca her gün bir dakika fazla çalışabilirsiniz.
You know, mass starts in half an hour.
Ayin yarım saate başlıyor biliyorsun.
I've got half an hour before college.
Okuldan önce biraz zamanım var.
At first his parents came to see him now and then, but only for half an hour at a time, they were very, very busy.
Başlangıçta anne babası ara sıra ziyaretine geliyordu. Ancak yarım saat kadar kalıyorlardı. İşleriyle çok meşgullerdi tabii.
I ran out of tape half an hour ago.
Kaset yarım saat önce bitti.
They'll be knocking off and going home in, like, half an hour.
Bir yarım saate kadar paydos edip eve gidecekler.
Stefan and his men will knock off in half an hour due to council regulations because they can't burn bitumen lights after 10 : 00.
Stefan ve adamları meclis yönetmeliği nedeniyle yarım saat içinde paydos edecek çünkü katran ışıklarını saat 10'dan sonra yakamazlar.
And, in a half an hour, I am getting married over there to the most perfect man in the world.
Ayrıca, yarım saat içinde bu dünyadaki en müthiş insanla burada evleneceğim.
Meet me in my office in a half an hour.
Yarım saat içinde ofisimde ol.
It takes half an hour.
Yarım saatimi aldı.
For being a half an hour late tonight.
Bu gece yarım saat geç kaldığın için.
I wasn't half an hour late.
Yarım saat filan gecikmedim.
They finally got her about half an hour after we left.
Biz ayrıldıktan yarım saat sonra nihayet onu yakalamışlar.
- Give me half an hour.
Yarım saate gelirim.
I mean, can't this snafu just be something we laugh at, like, in an hour and a half, hour and 45 minutes?
Bu yaklaşık bir saat ya da 45 dakika öncesi gibi gülüp geçtiğimiz bir sorun olamaz mı?
- I've been here for, like, an hour and a half.
Nereden baksan bir buçuk saattir buradayım.
And now a half hour late, Maeby went back to her plan of seducing an undercover cop.
Ve bir buçuk saatlik gecikmeden sonra Maeby bir sivil polisi baştan çıkarma planına geri döndü.
You've got an hour and a half left.
Bir buçuk saat süren vardı.
An hour and a half if he was drunk. Exactly.
Sarhoşsa 1.5 saati buluyordu.
We won't hear from him for an hour and a half.
1,5 saat sesini işitmeyiz daha.
He said Jimmy called about an hour and a half after we left the crime scene.
Biz olay mahallinden ayrıldıktan bir buçuk saat sonra Jimmy'nin aradığını söyledi.
At first, I'd black out for ten minutes, and then it was 1 / 2 hour, and then an hour, and slowly, over time, it was half of my life.
İlk önce, on dakika baygın kalıyordum, sonra yarım saat, sonra bir saat, ve yavaş yavaş, zamanla, hayatımın yarısı oldu.
The first time he waited there for an hour and a half.
İlk seferinde bir buçuk saat kadar beklemişti.
I'm in the car now and... it will be about an hour and a half, unless there's traffic.
Şu an arabadayım trafik olmazsa gelmem bir buçuk saati bulur.
half an hour later 22
half an hour ago 51
half and half 23
an hour ago 223
an hour later 63
an hour 634
an hour and a half 32
an hour and 22
hours 6338
hour 409
half an hour ago 51
half and half 23
an hour ago 223
an hour later 63
an hour 634
an hour and a half 32
an hour and 22
hours 6338
hour 409
hours ago 400
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hour ago 73
hours away 26
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hour ago 73
hours away 26
hours now 24
hours of community service 33
hours a day 443
hours and 143
hour and 17
hour shift 40
hours or so 21
hour drive 72
hour flight 49
hour surveillance 22
hours of community service 33
hours a day 443
hours and 143
hour and 17
hour shift 40
hours or so 21
hour drive 72
hour flight 49
hour surveillance 22