How about the truth Çeviri Türkçe
196 parallel translation
- For a change of pace how about the truth?
- Giden bozukluklara karşılık gerçekleri anlatmaya ne dersiniz?
How about the truth?
Gerçeği söylemeye ne dersin?
How about the truth?
Peki ya gerçek?
How about the truth?
Gerçeğe ne dersin?
How about the truth?
Gerçekleri söylemeye ne dersin?
Okay, why don't we try this again, and how about the truth this time?
Tamam, neden yeniden denemiyoruz ve bu sefer doğruya ne dersin?
I wished you'd give me the real cotton-picking truth about how you feel on the subject of more and more and more social security.
Bana, önemi giderek artan sosyal güvenlik konusundaki en samimi düşüncelerini belirtmeni isterdim.
- Tell the truth, brother! Listen, Apollo. How do you feel about your challenger?
Rakibiniz konusunda ne hissediyorsunuz?
He wants to see where you got to cook and if you're telling the truth about how many people you got living there.
Yemek yaptığın yeri ve evin içinde yaşayan... kişi sayısı hakkında doğru söyleyip söylemediğini görmek ister.
When I think of how he suffered when he learned the truth about her and Rodin!
Rodin'le Camille arasindaki iliskinin aslini ögrendigi zaman babasinin ne kadar aci çektigini düsündükçe!
and secondly, and most important of all, to ensure that I would never learn the truth about how this murder was committed.
ve ikincisi, ve en önemlisi, bu cinayetin nasıl işlendiğini asla bulamamamı garanti altına almak.
No matter how the times change, nothing about our truth ever will.
Zaman nasıl değişirse değişsin gerçeğimiz baki kalacak.
Oh, Kevin, you can go on and on about how you don't want kids and it sounds- - lt sounds really nice but the truth is, I don't know if you mean it or not.
Bak Kevin, sürekli bana ne kadar çok çocuk istemediğini söyleyip duruyorsun.. ... ve bak biliyorum... Kulağa çok güzel geliyor bu gerçek şu ki, bilemiyorum ama bunda samimi değil gibisin.
But how do people treat you now that they know the truth about your innocence?
Artık insanlar masum olduğunu öğrendiğine göre, şimdi nasıl davranıyorlar?
But... the truth is, you don't know how you feel about me.
Ama... gerşek şu ki, sen benim hakkında ne hissettiğini bilmiyorsun.
I need to know the truth about how you feel.
Sadece gercek duygularini bilmek istiyorum.
- How about I start at the truth.
- Gerçekle başlamaya ne dersin.
I didn't mean to overwhelm you last night... but I was telling the truth about how I feel.
Niyetim seni altüst etmek değildi dün gece ama ne hissettiğim ile ilgili söylediklerim doğruydu.
This is the story of mankind's struggle to see behind the glare and glimpse the truth about the sun and how we came to understand its power and its role in the universe.
Bu, insanoğlunun Güneş'in parlaklığının arkasına bakma çabasının, Güneş hakkındaki gerçekleri gücünü ve evrendeki rolünü ne kadar kavradığının hikâyesidir.
If you guys don't remember a thing about last night how do you know they were telling the truth?
Hani siz dün gece hakkında hiçbir şey hatırlamıyorsunuz gerçeği söylediklerini nasıl bildiniz?
The truth is, no matter how we feel about it, if it's illegal, it is our business.
Gerçek şu ki ne hissedersen hisset olay yasadışı.
FROM ANYONE. OR HOW HE TELLS YOU THE TRUTH ABOUT YOURSELF,
Ya da yüzüne seninle ilgili bir gerçeği vurmasını da,
I feared the truth... about how... and why.
Nedeninden... nasılından.
You crack me up, Dawson because you stand here and you say these incredibly noble self-aggrandizing things about how you don't want to play the game when the truth is you brought me home for Christmas.
Beni güldürüyorsun Dawson. Karşımda dikilmiş oyunu oynamak istemediğine dair kendini yücelten asil bir nutuk atıyorsun. Ama gerçek şu ki beni Noel için evine getirdin.
Hey, here's a crazy thought. How about you tell your mom the truth and insist that she lets you play with the band and rehearse in Stars Hollow loudly as long as your schoolwork doesn't suffer?
Aklıma çılgın bir fikir geldi Annene derslerin kötüye gitmedikçe grupta çalacağını ve Stars Hollow'da yüksek sesle prova yapacağını söyle.
If she didn't tell the truth about that, how can you believe...?
Eğer bu konuda sana gerçeği söylemediyse, ona nasıl inanabilir...
Telling her the truth about how I feel.
Hissettiklerimi söyleyememekten.
No, you don't have to lie, it's all about how you present the truth.
- Yalan söylemek zorunda değilsin. Gerçeği nasıl sunduğun önemli.
Morales is worried you're going to tell Brass the truth about how his ankle got cut.
Morales, bileğinin nasıl kesildiğini Brass'a söyleyeceksin diye endişeleniyor.
Well, to tell you the truth I don't know how I feel about this.
Açıkçası şu anda ne hissettiğimin farkında değilim.
I actually got very interested in studying... this whole topic of the brain and spirituality... because it had to do with the questions I was asking since I was a child... about reality and how we understood truth and what was real.
Kitapları "Soy Gelişimi ve Yeni Ortaklık Kenti" ( Pennsylvania Ünv. Hastanesi Radyoloji ve Nükleer Tıp Bölümü )
I just want the truth about Vanessa, how she died.
Sadece Vanessa'nın ölümü ardındaki gerçeği istiyorum.
When you've been cruelly denied the truth about the core of your identity... how could you not have doubt?
Kimliğinle ilgili gerçekler, zalim bir şekilde senden gizlenirken... sen nasıl şüphelenmezsin?
I know your mother hates the fact that you're a lesbian, and I know how you feel about the Murphy kid thing, but she was telling the truth.
Annen lezbiyenlikten nefret ediyor, biliyorum, ve Murphy çocuk yüzünden neler hissettiğini de biliyorum, ama sana gerçeği söylüyor.
- How about tell the truth?
- Gerçeği söylemeye ne dersiniz?
In truth, we know very little about how specific animals may "feel", except that they must also submit to the universal law that causes every organism dying by unnatural means to suffer greatly before that final release.
İşin aslı, belirli hayvanların nasıl hissettiği hakkında çok az şey biliyoruz. Sadece onların da doğal olmayan şekillerde ölen tüm organizmaların ölmeden önce çok acı çektiğini belirten evrensel kanuna tabi olmaları gerektiğini biliyoruz.
How about I tell them the truth?
Onlara doğrusunu söylemem yetmez mi?
How about a truth serum... in the veins?
Doğruyu söyleten serumdan alsam. . damardan?
And I want the truth, not some lame line about how you want to help me find my brother.
Gerçeği duymak istiyorum sırf kardeşime yardım etmek istediğinizle ilgili basit bir söz değil.
I guess we didn't get the truth just yet about how you and Ellie ended.
- Ellie ile senin nasıl bitirdiğiniz konusunda tam doğruya henüz ulaşmadık sanırım.
How about the fucking truth?
Lanet olası doğruları söylemeye ne dersin?
Some day the kids are gonna need to know the truth about how I really was.
Günün birinde çocuklar benim gerçekte nasıl biri olduğumu bilmek isteyecekler.
Look, Harry, how could this jury be sure you're telling the truth about me breaking the law... when half the time you were high from shooting'drugs?
Ama tüm bu detaylardan... ortak bir güç ortaya çıktı. Eğer bu 22 aydan tek bir intiba çıkartırsanız... bu da şu olacaktır :
It made me think about how some people don't wanna just open the door, walk in, and see the truth.
Bu bana, bazı kişilerin kapıyı açıp, gerçeği görmek istemediğini düşündürdü.
I didn't exactly tell you the whole truth about how I handled the Curly situation.
Sana Curly meselesini nasıI hallettiğimi tam olarak anlatmadım.
Just look into the author of "A Million Little Fiyabers" and you'll discover the truth. And how do I go about that?
"Bir Milyon Küçük Fiber" adlı kitabın yazarına bakın, ve gerçeği göreceksiniz.
I should have told you the truth about how old I am and who I am but... We met and we went out and I liked you.
kim olduğum ve kaç yaşında olduğum hakkında sana doğruyu söylemeliydim... ama randevulaştık, dolaştık ve ben senden hoşlandım.
- the truth about how she met him.
-... Katie'nin tanışmaları konusunda doğru söylediği
But how would I find out the truth about her?
Ama onunla ilgili gerçeği nasıl öğrenecektim?
Well, how about the truth?
Gerçeği söylemeye ne dersin?
He wanted the truth to come about what he had done and how he had hurt you.
Seni nasıl üzdüğü ve sana neler yaptığı hakkındaki gerçeğin açığa çıkmasını istedi.
how about you 1902
how about that 1165
how about 1055
how about this 1088
how about yours 27
how about yourself 26
how about lunch 22
how about tomorrow 70
how about now 231
how about some coffee 28
how about that 1165
how about 1055
how about this 1088
how about yours 27
how about yourself 26
how about lunch 22
how about tomorrow 70
how about now 231
how about some coffee 28
how about a drink 98
how about here 31
how about right now 32
how about the 33
how about a cup of coffee 26
how about a hug 17
how about you guys 33
how about tomorrow night 39
how about a beer 31
how about her 35
how about here 31
how about right now 32
how about the 33
how about a cup of coffee 26
how about a hug 17
how about you guys 33
how about tomorrow night 39
how about a beer 31
how about her 35