In a while Çeviri Türkçe
12,270 parallel translation
Every once in a while.
Ara sıra olur.
But not in a while.
Bir süredir değil.
We have one every once in a while.
Arada bir oluyor böyle.
Miss Young Ae has convulsions once in a while.
- Bayan Young Ae arada bir konvülsiyon geçiriyor.
Eh. She complains every once in a while, but secretly, she's happy.
Bir süre şikayet eder ama içten içe mutlu olur.
I haven't in a while, but that doesn't mean I'm never gonna do them again.
Bir süredir, ama bu bir daha yapmayacağım anlamına gelmez.
Once in a while, she used to read the villagers'fortunes and my sister's mother-in-law couldn't stand that at all.
İşi bırakalı çok uzun zaman olduğundan eminim. Siz muhtemelen pek iyi bilmezsiniz.
April hasn't had a date in a while. She can use some wingwomen.
April ne zamandır biriyle çıkmadı.
She's sensitive once in a while.
Arada bir alınganlık ediyordu.
Haven't seen you in a while.
Uzun zamandır gözükmüyorsun.
You don't think there's value in looking back once in a while?
Arada bir dönüp geçmişe bakmanın bir kıymeti yok mu sence?
Cole, we haven't seen you in a while.
Cole, seni bir süredir görmüyoruz.
You know what? Mm-hmm? Maybe you'd be happier if you played with my pogo stick once in a while.
Var ya ara sıra sen de pogo çubuğumla oynasaydın daha mutlu olabilirdin.
You know, I haven't seen Brett in a while.
Bir süredir Brett'i görmedim.
In a while.
- Bir süre sonra.
These two haven't seen each other in a while. Probation.
Bu ikisi, uzun zamandır görüşmemişti.
I guess it still comes up once in a while.
Sanırım, bazen hâlâ karşıma çıkıyor.
It's good for you to get out of that little house every once in a while.
Arada bir o küçük evden dışarı çıkmanda yarar var.
I know we haven't spoken in a while but I was actually calling because I've actually got some really great news.
Bir süredir görüşmediğimizin farkındayım ama gerçekten süper bir haberim var diye aradım.
We used to have this little joke, every once in a while, I'd ask her..
Eskiden arada bir yaptığımız ufak bir şakamız vardı.
I'm coming to las Vegas in a while for business.
Bir süredir iş dünyası için Vegas'a geldim.
You know, I... I ain't seen her in a while, so, you know, I wrote her...
Bir süredir görmemiştim, şiir yazmıştım.
You haven't flown a fighter in a while, so I figured...
Uzun zamandır savaş uçağı kullanmamıştın, sandım ki...
Once in a while you just need to make one that's worth it, worth the hour and a half of someone's life it's gonna cost them to see it.
Bir süre sonra sadece buna değecek bir şey yapmanız yeterlidir, Birinin hayatının bir buçuk saatine değerse onları görmeleri pahalıdır.
I, uh, haven't done this in quite a while, so I'm a, I'm a little rusty, but, uh, would you like to have dinner with me?
Bunu yapmayalı oldukça uzun zaman oldu, biraz paslanmış olabilirim,... benimle bir akşam yemeği yemek ister misiniz?
Is there a chance that while you, in fact, made tert-Butyl whatever, you were trying to make GHB?
İşin aslı, GHB yapmaya çalışırken tert-bütil mi adı her neyse... -... onu yapma ihtimalin var mı?
You think if you feel bad for a while and drink some wine and take in strays, it will wipe away the... are you blind, Olivia, or do you refuse to see, or do you really not know what you are?
Kötü hissettiğinde gelip biraz şarap içmek ve kendinden geçmek istiyorsun. Kör müsün yoksa görmeyi mi reddediyorsun Olivia? Yoksa nasıl biri olduğunu gerçekten bilmiyor musun?
You thought that getting rid of me would cause lilies to sprout while mankind locked arms in a collective embrace and sang joyously to never-ending world peace.
Benden kurtulmanın sonucunda insan ırkı kucaklaşıp birbirlerine kenetlendiği sırada zambakların filizleneceğini ve neşeli bir hiç bitmeyen dünya barışı şarkısı söyleneceğini sandın.
A third party jumps in there too after a while.
Bir süre sonra üçüncü bir parti de dahil oluyor.
But the truth is, he smoked two packs a day in his car for 20 years while his wife and children slept.
Fakat işin aslı, karısı ve çocukları uyurken 20 yıl boyunca arabasında günde iki paket sigara içmişti.
In fact, she negotiated a better deal than you would've... 10 years while her brother serves none.
Aslında, senden daha iyi bir anlaşma yaptı bile... 10 yıl aldı ve kardeşini kurtardı.
But I may be able to accompany you for a short while since we're headed in the same direction.
Amma velâkin yolumuz aynı olduğu için kısa bir süre sana eşlik edebilirim.
When a senator dies while in office, it falls to the governor to appoint a replacement for the remainder of the term.
Ne zaman ofisten bir senatör ölürse kurallara göre geride kalanı atamak valinin görevi.
In 1989, a university of Texas student was murdered by a satanic gang while on spring break.
1989'da Teksas Üniversitesi'nden bir öğrenci bahar tatilinde satanist bir çete tarafından öldürüldü.
Well, you said go to the library, but on the campus map you gave me, there were 12 libraries, so I just went and stood in front of each one for a little while.
Sen kütüphaneye git dedin, ama bana verdiğin kampüs haritasında 12 tane kütüphane vardı, ben de her birinin önünde bir süre seni bekledim.
You were in there a while.
Orada baya durdun.
So, I'm gonna go stay with Steph for a while.
Özellikle de senin. Bir süre Steph'in evinde kalacağım.
Uh, prospective women weed themselves out in a battle of wits until only one champion remains, she shows up at my door flush with the thrill of victory, and then sits quietly by my side while I watch Daredevil.
Tek şampiyon kalana dek potansiyel kadınlar fikir çatışmasında birbirlerini yenecek kazanan zafer heyecanıyla kapıma dayanacak sonra da ben Daredevil izlerken yanımda sessizce oturacak.
He beats me up, he tries to steal my wife while he's got a bun in Erica's oven.
Beni yumrukluyor, karımı çalmaya çalışıyor hem de Erica'yla mercimeği fırına verirken.
Probably gonna be a while in this weather.
Hava durumu yüzünden uzun sürebilir.
Since Mother died, I have been expected to take her place, running the house, while you seem to be left to do as you please without a care in the world.
Annemin öIümünden bu yana, sen dünya umurunda olmadan istediğin gibi at koştururken, ben annemin yerini doldurmayı ve evi geçindirmeyi dert ediniyordum.
It took a while... everyone in Everywhere likes to argue...
Biraz sürdü... Everywhere'deki herkes tartışmayı seviyor.
Last time we had a barbecue, he brought that thing over, and he starts flipping burgers while I'm in the house getting the buns.
Son mangalda o spatulayı getirdi ve ben evde pineklerken o etleri çevirmeye başladı.
He has some chronic illnesses and I have asked him to stay in Jinling for a while for his health.
Müzmin bir hastalıktan muzdarip. Tedavi maksadıyla kendisini Jinling'e davet ettim.
What we learn is that while Steven Avery is sitting in prison now for a decade... a telephone call comes in to the Manitowoc County Sheriff's Department from another law enforcement agency, which at least one of the officers involved in that process,
Öğrendik ki, Steven Avery hapse girdikten 10 yıl kadar sonra Manitowoc İlçe Şerif Departmanına bir diğer emniyet teşkilatından bir telefon gelmiş. Sürece tanık olan memurlardan birinin söylediğine göre telefon, Brown İlçe Şerif Departmanından geliyormuş.
And putting all that aside, by the way, in terms of your own professionalism, there's a guy out there raping and beating women while the guy that you put in prison is sitting in a cell.
Hepsini bir kenara koy, mesleki açıdan bakarsan dışarıdaki adam kadınlara saldırıp tecavüz etmeye devam ederken senin içeri tıktırdığın adam hapiste çürüyor.
On this shoot, got a Cine flex, which lets you get stable shots while flying around in a helicopter.
Bu çekimde, helikopterdeyken sabit görüntüler almanıza olanak tanıyan "Cineflex" imiz var.
In a little while, I'll- -
Kısa bir süre içinde güverteyi temizleyeceğim.
While we're on Steven Avery and your reports about him... that phone call, the phone call where a detective from another law enforcement agency told you you may have the wrong guy in jail? That one? Yes, sir?
Hazır Steven Avery ile ilgili yazdığınız raporlardan bahsetmişken şu telefon, hani başka bir emniyet teşkilatından bir dedektifin arayıp size yanlış adamın hapse atılmış olabileceğini söylediği telefon görüşmesi?
She waited in a outer waiting area of the police department while we conducted the interview.
Biz görüşmeyi yaparken Emniyet Müdürlüğü binasının bekleme salonunda bekledi.
Three months from now, he'll get killed in a tragic grenade accident while giving an impromptu sermon on the back of a Humvee.
Üç ay sonra da, bir askeri aracın üstünde vaaz verirken trajik bir el bombası kazasına kurban gidecek.
in a sense 166
in a row 31
in another life 66
in any case 862
in a nutshell 86
in an hour 114
in a few days 103
in and out 206
in a way 872
in a week 88
in a row 31
in another life 66
in any case 862
in a nutshell 86
in an hour 114
in a few days 103
in and out 206
in a way 872
in a week 88
in any event 133
in a good way 122
in a few minutes 93
in addition 208
in advance 48
in africa 59
in a meeting 17
in an ideal world 29
in a moment 128
in a minute 428
in a good way 122
in a few minutes 93
in addition 208
in advance 48
in africa 59
in a meeting 17
in an ideal world 29
in a moment 128
in a minute 428
in a second 81
in all likelihood 54
in all 68
in a month 82
in a 180
in a year 54
in any way 55
in america 213
in a few hours 80
in a word 105
in all likelihood 54
in all 68
in a month 82
in a 180
in a year 54
in any way 55
in america 213
in a few hours 80
in a word 105