Most of the time Çeviri Türkçe
2,732 parallel translation
Most of the time.
Çoğunlukla.
And most of the time he moved his hands in the ways that the teachers suggested.
Çoğu zaman ellerini öğretmenlerinin gösterdiği şekilde hareket ettiriyordu.
We get it right most of the time.
Çoğu zaman bizler doğruları saptarız.
Most of the time.
Çoğu zaman öylesin.
He's here most of the time anyway, so you can have his place as long as you need it.
Yani sen evde istediğin kadar kalabilirsin.
Actually, you're a peach most of the time, but you're a big peach.
Aslında çoğu zaman şeftali gibisin, ama büyük bir şeftali.
I mean, yes, there were a couple of times after big meals I wish I had waited and taken a walk, but most of the time, I thought it was pretty neat.
Yani, evet, birkaç kez fazla hamburger yedikten sonra keşke biraz yürüyüp bekleseydim dedim, ama çoğu zaman, gayet muntazam olduğunu sanıyordum.
They nap most of the time.
Nöbetlerinin büyük bir kısmını uyuyarak geçirirler.
Most of the time, it sounds really sexy, but sometimes I want to scream.
Genelde seksi geliyor ama bazen haykırmak atmak istiyorum.
I... I was drunk most of the time.
Çoğu zaman sarhoştum.
Most of the time, the rivers here are barely ankle deep.
Zamanın çoğunda, nehirler neredeyse ayak bileğini geçmez.
Most of the time, I walk around, and in my head, I'm 40.
Çoğu zaman kendimi 40 yaşımda sanarak geziyorum.
But most of the time, what I find is lots and lots of...
Ama en çok şey buluyorum ;
For most of the time it's hidden from our senses.
Çoğu zaman algılarımızdan saklıdır.
The thing about expectations is most of the time, someone else sets them for you, yet you feel like they've been there all along and you can't wait to live up to them.
Beklentilerle ilgili bir şeyde çoğunlukla, başkasının sizin yerinize onları ayarlaması, yine de başından beri hep oradalarmış gibi hissetmeniz ve onları yaşamak için sabredememenizdir.
- Most of the time.
- Çogu zaman diyelim.
Not most of the time.
Çoğu zaman, hayır.
It's infected most of the time.
Çoğu zaman iltihaplıdır kendisi.
Most of the time, these women are just after attention and money.
Çoğu zaman bu kadınlar sadece para ve dikkat çekmek ister.
Life... life and marriage, you know, sometimes, you know well, most of the time it doesn't work out how you promise, you know? But love...
Hayat... hayat ve evlilik bazen, iyidir, çoğu zaman söz verdiğiniz gibi olmayabilir ama aşk...
You know, you... you got her better than I did most of the time so...
Sen onu çoğunlukla benden daha iyi anladın. Yani...
I mean, she hates me most of the time.
Yani, çoğu zaman benden nefret eder.
Most of the time, cases like this...
Çoğu zaman böyle durumlarda...
Due to time limitations and the fact that most people would not tolerate a twenty-hour movie, we will explore four of these premises, and accompany them with real-life examples.
Zaman kısıtlamasından ve çoğu insanın 20 saatlik bir filme tahammül etmesi mümkün olmadığından, bu maddelerin dördünü inceleyecek ve bu maddeleri gerçek yaşamdan kesitler sunarak anlatmaya çalışacağız.
All I want to do is provide my Vimi with the most spectacular bone-a-thon of all time.
Tek istediğim, Vimi'me tüm zamanların en şairane mala vurmasını yaşatmak.
" The moon on the thirteenth night... the most beautiful time of the moon
Ayın on üçüncü gecesi Ayın en güzel zamanı
the most beautiful time of ladies
Kızların en güzeli zamanı
The most beautiful time of the moon
Ayın en güzel zamanı
When we were on the DL, we spent most of our time in the whirlpool getting rubbed down.
SL'de iken vaktimizin çoğunu havuzda masaj yaptırarak geçirirdik.
This is the most profound property of time.
Bu, zamanın en önemli özelliğidir.
Now, along with that deeper understanding emerged what is probably the most important law of physics for understanding the evolution of the universe and the passage of time.
Daha derin bir düşünceyle beraber kainatın ve geçen sürenin evrimini anlamada muhtemelen en önemli fizik kanunlarından biri ortaya çıktı :
And this is the most profound consequence of the arrow of time.
Ve bu zamanın akış yönünün en temel sonucudur.
Black holes are the most extreme example of warped space-time.
Kara delikler, uzay-zaman eğrisinin en uç örnekleridir.
Near a black hole, space and time do some very strange things, because black holes are probably the most violent places we know of in the universe.
Kara deliğin yakınında uzay ve zaman çok garip şeyler yapar. Çünkü kara delikler evrende bildiğimiz... en şiddetli yerlerdir.
I got caught in the most intense dialogue, all morning with Levi... And we just completely lost track of time.
Levi ile sabaha kadar sohbet ettik ve zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız.
So the interpretation of the fact that the most distant galaxies appear red is that the space in between them and us is stretched during the time it's taken the light to journey over that vast distance.
Bu yüzden, en uzak gezegenlerin kırmızı görünmesi gerçeğinden ortaya çıkacak yorum bizimle onlar arasındaki boşluğun genişlemiş olmasıdır. Bu süre boyunca ışık çok geniş mesafeleri aşmıştır.
His view of time grows out of one of the most mathematically dense ideas in science - - string theory.
Onun zaman görüşü fizikteki matematiksel olarak en karmaşık fikirlerden biri olan sicim teorisinden geliyor.
We've been hired to test the security of what might be the most treasured document of our time.
Bizi, günümüzün belki de en önemli dökümanının güvenliğini test etmemiz için tuttular.
If our most detailed knowledge of reality, from fundamental particles to ripples in space time, is really best described in maths, could it be that the ultimate definition of reality is staring us in the face?
Eğer gerçeklik ile ilgili en detaylı bilgilerimiz, temel parçacıklardan uzay-zamandaki dalgalanmalara kadar, en iyi matematik ile tanımlanıyorsa, gerçekliğin gözümüzün önünde duran nihai tanımı bu olabilir mi?
- Most of them don't. - Well, the neighbor said this isn't the first time he'd heard yelling.
- Komşularının söylediğine göre... bu ilk değilmiş.
He, too, spends most of his time trying to escape the dimensions that normally confine us.
Ayrıca, zamanının çoğunu da normalde bizi sınırlayan boyutlardan kaçmaya çalışmakla geçiriyor.
There are rocks like this that formed literally all over the world at this time, and it shows us that there was glacial ice at sea level at the equator. In fact, much of the Earth - - perhaps most of the Earth - - was covered with ice, sometimes called a snowball Earth.
Buna benzer kayalar hemen hemen aynı zamanda oluştular ve bu bize buz devrinde su seviyesinin ekvator kuşağında iken aslında dünyanın bir kısmı belki de çoğu buzla kaplıydı.
The only thing was, Is that most of us were asleep at the time.
Ama ne yazık ki onca şeye rağmen bizi yok saydınız.
Then let us make the most of the short time we have lef So this is more important than waiting for Jenna's cable guy?
O zaman geriye kalan zamanımızı en iyi şekilde değerlendirelim Peki bu kablocuyu beklemekten daha mı önemli?
I spent most of my time on the move.
Hayatımın çoğunu sürekli hareket halinde geçirdim.
♪'cause the beat don't stop, you're on top of the world ♪ This is the most black people I have ever seen at one time in Minnesota.
Minnesota'da aynı anda hiç bu kadar siyahi insan görmemiştim.
It's just that most kids we pick up at the time of night aren't just out walking.
Gecenin o saatinde aldığımız çoğu çocuk sadece yürüyor olmuyorlar.
It's one of the most spectacular cars I've driven in a long time.
Uzun zamandır kullandığım en etkileyici araba.
And that's quite a special feeling because, even though it rose to fame because of all that Swinging'60s stuff, the Mini is actually the most iconic rally car of all time.
Mini kullanmak çok özel bir his çünkü sallantılı 60'larda ralli dünyasında bu araba gerçek bir ikondu.
- Not quite time to celebrate yet, for the most treacherous part of the journey lies just ahead.
- Kutlamanın sırası değil. Yolculuğun en tehlikeli bölümü hemen önümüzde uzanıyor.
And now I'm writing the score for the Broadway adaptation of, uh, the most beloved television show of all time, "The Facts of Life."
Şimdi de tüm zamanların en beğenilen dizilerinden "Hayatın Gerçekleri" nin Broadway uyarlamasına müzik yapıyorum.
most of them 115
most of us 33
most of all 127
most of it 102
most of my life 16
most of' em 17
of the time 135
the times 79
the time is now 61
the time has come 121
most of us 33
most of all 127
most of it 102
most of my life 16
most of' em 17
of the time 135
the times 79
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
most wanted 16
most people don't 23
most people 94
most definitely 69
most days 56
most interesting 19
the time 110
the time masters 23
the time is 69
most wanted 16
most people don't 23
most people 94
most definitely 69
most days 56
most interesting 19
most important 37
most impressive 32
most people do 23
most recently 37
most times 18
most kind 19
most likely 309
most probably 17
most nights 17
most importantly 190
most impressive 32
most people do 23
most recently 37
most times 18
most kind 19
most likely 309
most probably 17
most nights 17
most importantly 190