Not often Çeviri Türkçe
1,366 parallel translation
'Hilter's Child'shows sparks of originality not often seen in thrillers. "-" In the thriller mode ", he said.
Hitler'in Çocuğu bir nebze orginalde sıksık heyecan göstericek değil. 'Sık sık heyecan biçimi göstericek değil, " İnanıyorum.
- Not often.
Sık değil.
- Not often, really.
- Çok sık değil, gerçekten.
But not often enough.
Ama yeterince çok değil.
It's not often you get something that's both romantic and thrifty.
Her zaman böyle romantik ve tutumlu bir şeyle karşılaşmıyorsunuz.
Due to the nature of our geography, it's not often that we receive visitors.
Coğrafyamıza bağlı olarak çok sık ziyaretçimiz olmuyor.
Does not often happen with me, that these old ones get away with something.
Bu genelde başıma gelmez, yaşlılar paçayı kurtaramaz.
No, not often...
Hayır, çok sık değil mi...
They only come when they feel like it, which is not often.
Onlar sadece istedikleri zaman gelirler ki bu da pek sık değildir.
Not often.
Hayır pek sık okumam.
Not often, two or three times a week, and then my Blaz goes downstairs and turns off the electricity in the whole building.
Daha sonra Blaz aşağıya inip şalteri indirerek tüm binanın elektriğini keser.
sometimes... not often, but sometimes it happens for example i give them one pill not looking just reading the name of the medicine but later i check the prescription,
Yani bazen, her zaman değil tabii... Ama bazen sorun oluyor... Mesela onlara bir hap veriyorum ama tutar, farklı olabiliyor.
Human skin not often, thankfully!
Normalde insan derisine bu yapıImaz.
It's not often I find a third-grader lost in profound thought on their lunch hour.
Öğle yemeği vaktinde derin düşüncelere dalmış bir öğrenciyi pek görmem.
Not often, but just there, I had some serious going.
Ama şu an ciddiyim.
Rinse your mouth more often, not just when my cock makes you puke.
Ağzını daha sık temizle, sadece kustuğun zamanlar değil.
So... we simply ask a question and the subject responds, but often what is not said... is far more important than what is said.
Öyleyse... biz basit bir soru sorarız, hasta da cevaplar. Ama genelde söylenmeyenler... söylenenlerden çok daha önemlidir.
I do not understand, you know. How often can a guy be deducted?
Erkeklerin ne kadar mastürbasyon yaptıklarını gerçekten çok merak ediyorum.
How often have I told you not to stand at the window!
Sana kaç defa söyledim pencerenin önünde durma diye?
You're not gonna believe this. Often it is the simplest things that seem so difficult.
Bazen en basit şeyler çok zor görünür.
- Not often.
- Pek sık olmaz bu.
Not to mention the depression that a child his age often goes through after something so traumatic.
Onun yaşındaki bir çocuğun böyle ağır bir olaydan sonra gireceği bunalım da var, tabii.
Not as often as I should.
Görüşmem gerektiği kadar sık değil.
Grown children often secretly wish for an aged parent to die and it's not necessary for the parent to be a witness for the prosecution.
- Yetişkin evlatlar sıklıkla içten içe yaşlı ebeveynlerinden birinin ölmesini dilerler. Ve ebeveynin bir davada tanık olmasına da gerek yok.
- I'd like to hear "Why not?" more often.
- "Neden olmasın?" ı daha sık duymak isterdim.
During droughts scavengers often do well but in the long run the hoofed predators will not adapt quickly enough to changes in the climate.
Kıtlık boyunca leşciller sık sık böyle davrandılar fakat uzun koşularında toynaklı avcılar, iklim değişikliklerine yeterince çabuk adapte olamayacaklardır.
And often as not, this reflected the social mores of the time.
Fakat çocuklar uyum sağlamazsa, egoları zayıf kalacaktı.
Parents often see their children as they want them to be and not as they are.
Evlatlar oldukları gibi değil, olmaları istenildiği gibi görünürler.
We stay in touch by phone every couple of weeks... and she comes out for the holidays sometimes... but not as often as we'd like.
Birkaç haftada bir telefonla konuşuyoruz. Bazen de tatillerde ziyaretimize gelir. Ama istediğimiz sıklıkta değil.
We moved away from Holdrege... when I was not much older than you... and I've often wondered... what our old house would be like today.
Ben senin yaşlarındayken Holdrege'den taşındık. Sık sık, eski evimizin şimdiki durumunu merak etmişimdir.
Oh, not very often.
Pek sık değil.
She's at our place all the time, so I said not to come so often.
Neredeyse her gün bize geliyor, Ben de o kadar sık gelmemesini söyledim.
[Man] When people think about war, they quite often think of D-Day as being Normandy and Utah Beach,'cause those are the ones that got the most play in the media. But there were at least 40 in the Pacific, some of them just as bad, if not worse, than the D-Day casualties in Normandy.
İnsanlar savaşı düşündüğü zaman, genelde akıllarına Normandiya Çıkarması ve Utah Sahili geliyor çünkü bunlar medyada en çok yer alanlardı ama Pasifik'te en az kırk çıkarma yapıldı, bazılarındaki kayıplar Normandiya'dakinden çok oldu.
I'm not sure we're demonizing black and Hispanic people, uh... particularly. I don't think we show black and Hispanic people as being criminals. I'd like to say not more often, but probably they are more often.
Suçlu olarak daha çok zencileri ve Hispanikleri göstermiyoruz demek isterdim ama daha çok onları gösteriyoruz.
Not very often.
Pek sık değil.
Often it is not easy, but you should never give up.
Bazı zamanlar kolay olmayacak ama pes etmemelisin.
Not that it happens that often, of course.
Çok sık olan bir şey değil aslında.
Only not quite as often.
- Sadece, eskisi kadar değil.
Generally, between you and me, it's not something I do that often...
Genelde, laf aramızda, sık sık yaptığım bir şey değil bu.
Well, more often than not, it tends to be somewhat abbreviated.
Genelde biraz kısa sürüyor.
Well, she's not here that often- - every other Christmas, Thanksgiving, a birthday here and there.
Buraya pek sık gelmiyor. Sadece her Noel'de, Şükran Günleri'nde herkesin doğum gününde.
He tries to get home as often he can, but it's not easy for him.
Elinden geldiği kadar sık gezegenine gidiyor, ama onun için pek kolay değil.
People often criticize string theory for saying that it's very far removed from any direct experimental test, and it's... surely it's not really, um, um, a branch of physics, for that reason.
İnsanlar sıklıkla bu teorinin herhangi bir doğrudan deneyle test edilebilmekten çok uzak olduğunu söylüyorlar ve - ben buna katılmıyorum ama - bu yüzden fiziğin bir dalı olamayacağını iddia ediyorlar.
I have seen death so often that it is not fearful or strange to me.
... çok sik gördügüm ölüm, benim için tuhaf veya korkutucu degil.
And when you wanted to go to beauty school as boys who lose their fathers early in life often do I did not snivel at your intentions, did I?
Ve sen güzellik okuluna gitmek istediğinde küçük yaşta babalarını kaybeden bütün çocukların yaptığı gibi senin isteklerine hiçbir zaman karşı çıkmadım "
And obviously concluded that it's because they're not used very often.
O perdeleri pek açmam.
Ireland gets surf as good as Indonesia, Tahiti or Australia, just not as often.
İrlanda sörfü en az Endonezya, Tahiti ya da Avustralya kadar iyi yapıyor sadece o kadar sık değil.
It's windy so often that if you don't learn to take advantage of the wind, you're gonna be a real sourpuss of a surfer, because it's not that good over here very often.
O kadar çok rüzgâr vardır ki, eğer rüzgarı kullanmayı öğrenemezseniz gerçekten çok mızmız bir sörfçü olursunuz ve bu burada çok hoş karşılanan bir şey değil.
Unless I am convinced by Scripture and by plain reason... and not by Popes and councils who have so often contradicted themselves... my conscience is captive to the word of God.
Kutsal Kitap ve saf mantık tarafından ikna edilmediğim sürece... çoğu kez kendi kendileriyle çelişen Papalar ve konseyler tarafından değil... vicdanım, Tanrı'nın sözünün tutsağıdır.
I don't know if you often do this But, Don't kill them, It's not a good thing
Bunu çok sık yapıyor musun, bilmiyorum ama onları öldürmemek lazım, bu hiç iyi bir şey değil.
Often not wisely, but governed nonetheless.
Erdemlice olmasa da yönetilmeleri gerekir.
often 203
oftentimes 22
not on my watch 160
not okay 100
not only that 217
not one bit 68
not on your own 16
not out 28
not ours 163
not once 292
oftentimes 22
not on my watch 160
not okay 100
not only that 217
not one bit 68
not on your own 16
not out 28
not ours 163
not once 292
not out here 16
not one 244
not on your life 98
not on my account 16
not on purpose 75
not one of them 22
not only 29
not on 18
not on the phone 38
not on me 58
not one 244
not on your life 98
not on my account 16
not on purpose 75
not one of them 22
not only 29
not on 18
not on the phone 38
not on me 58