Point made Çeviri Türkçe
1,285 parallel translation
Point made.
Demek istediğim de bu.
Okay, Sirk, point made.
Pekala Sirk, anlaşıldı.
You made your point.
İstediğini elde ettin.
He made his point, he feels better.
Anlattı, düzeldi.
He has withdrawn his case, but he's made his point indelibly.
Davasını düşürmüş fakat sabit bir noktaya temas etmiştir.
WENDY : OK, you've made your point.
- Tamam, amacınıza ulaştınız.
So, I made a point, so I should shut up.
Fikrimi söyleyince susmam gerekiyor.
You've already made your point.
Vince. Görüşünü belirttin.
You've made your point!
Anladım tamam!
Bill Gates of the recently formed Microsoft, wrote an open letter to the community where he made a point by point argument for the relatively new concept of proprietary software up to that point, the practice of computer users had been to freely pass around software
Yakın zamanlarda Microsoftu kuran Bill Gates birliğe açık bir mektup yazdı gerçek tescilli yazılımın ne olduğunu nokta nokta vurgulayan bir mektup. çünkü bilgisayar kullanıcılarının alışkanlıkları değişmişti yazılımlar özgürce dolanıyordu.
You fixed the transmission, made it look like it was Russek, by altering the signal's point of origin and changing the message content.
Bağlantıyı sen değiştirdin. Russek'in sinyal kaynağını değiştirip,... mesajın içeriğiyle oynadın.
He made a good point about state of mind at the time of the wedding.
Düğün esnasındaki ruh hali ile iyi bir noktaya temas etti.
He punctured my momentum and made a good point to close.
Hızımı kesti ve kapanış için iyi bir nokta yakaladı.
In fact, while I was there, I made a point to study a number of them.
Orada iken, aslında, onlarla ilgili bir ders aldım.
But that limerick made a point, as all good limericks do.
Fakat, bütün iyi hicivler gibi, bu hiciv de bir gerçeğe işaret ediyor.
The point is, my natural charisma has made him fail his midterm.
Sonuç olarak benim çekiciliğim yüzünden vizeden kalacak.
Doug, you may have never made a better point. Hmm. Yeah.
Hayatında bundan daha haklı hiç olmamışsındır, Doug.
ALL RIGHT, ALL RIGHT, YOU MADE YOUR POINT.
Kan vermek de öyle... - Tamam tamam anladık.
Okay, okay, you've made your point. It's really not that funny.
Tamam, tamam, ne demek istediğini ifade ettin.Komik değil.
There was a sit-down and the right people got some of their money back... but, the point was made.
Haklı kişiler paralarının bir kısmını geri aldı ama mesaj verilmişti.
And the right people got some of their money back but the point was made.
Haklı kişiler paralarının bir kısmını geri aldı ama mesaj verilmişti.
Ok, you've made your point.
Tamam. Ne demek istediğini anladım.
My point being that I... I know what it feels like to be made fun of, and I know it's not a good feeling.
Demek istediğim, dalga geçilmenin ne demek olduğunu bilirim ve hiç hoş değildir.
All right, you made your point!
Yeter istediğini anlattın!
Now, you will not be held accountable for anything that has happened up till this point, in fact, you will be admired for the noble attempt you have made to honor your predecessor's commitment a commitment that has been exploited by
BURDAN SONRA OLANLAR SANA SAYILMAYACAK YAPTIĞIN ŞEYDEN SAYGI DUYULACAK BU REJİM TARAFINDAN ÇÜRÜTÜLEN BAĞLILIK
I think they've made their point.
Bu her şeyi açıklıyor.
You see, cheating is what made the four of us famous- - the most famous cheaters in North Point history.
Gördüğünüz gibi kopya çekmek dördümüzü ünlü yaptı- - North Point'in en meşhur kopyacıları.
And even though I don't recall scoring a point during my four seasons of play the memories of the fun times I did have made it very easy for me to purchase the new digital scoreboard for the community center earlier this year.
Dört yıl boyunca tek bir basket bile atamasam da ligde geçirdiğim güzel günler hatırına bu yıl spor salonuna yeni bir dijital skorbord almakta tereddüt etmedim.
The point is the guy's made a gazillion dollars.
Önemli olan adamın bir gazilyon dolar kazanmış olması.
Well, I made it a point to personally come down here, Wilder.
Neyse, bizzat kendim sana uğramak istedim, Wilder.
That point will be made clear.
Her şey Huh Young Taek'in psikiyatrik muayenesinden sonra açıklığa kavuşacak.
Maybe if I wasn't the only one who skipped detention... we could've made a point.
Cezaya karşı gelen tek kişi ben olmasaydım, Dikkatleri üzerimize çekebilirdik.
Firing from starboard at point blank range Rodney made the kill shot.
Rodney ölümcül atışını, açık mesafeden, sancak tarafından yapmıştı.
Ironically the point blank range made the shelling ineffective because of the gun's flat trajectories.
Ne tuhaftır ki, aralarındaki mesafe, atılan topların etkisiz kalmasına neden oluyordu çünkü etkili menzilin altındaydılar.
YOU MADE YOUR POINT, AND LET'S GO.
Kararı sen ver, gidelim.
I've made it a point to study each crewman's medical history, and I remember noticing that Lieutenant Reed suffers from a number of allergies.
Mürettebatın tıbbi geçmişine yönelik bir çalışma yapmıştım. Ve Yüzbaşı Reed'in bir tür alerjiden dolayı rahatsızlandığını hatırladım.
She made a point of your generosity.
Cömertliğini özellikle belirtti.
I made a few quips to lighten the subject matter... but I still made my point pretty damn clear. Fine.
Konuyu sana biraz daha açabilirdim belki, ama yeterince açık konuştuğumu sanıyordum.
You know what? Y-your hurtful comment just made a point for me.
Bak, bu söylediğin can yakıcı laf benim söylediklerimi kanıtladı!
I think I've made my point, david.
- Bence diyeceğimi dedim, David.
Its leader facing extradition, prosecutions at home and a point to the public well-made.
Liderleri teslim alınıp adli işlemleri başlamış, milletimiz için başarıya ulaşılmıştır.
I was a kid just like William at one point. And I made the right decision.
Bir zamanlar tıpkı William gibi bir çocuktum ve doğru kararı verdim.
Here's a point that I have made
Göstermek istediğim bir nokta var
That's when Mr. Doniger made the brilliant decision to point the camera straight up.
Bunun üzerine Bay Doniger makineyi yukarı tutarak göndermemizi söyledi.
You've made your point.
Yapacağını yaptın.
Now, there comes a point when a reasonable man will swallow his pride and admit that he's made a terrible mistake.
Mantıklı insan bir an gelir ve tükürdüğünü yalayıp korkunç bir hata yaptığını kabullenir.
You made your point.
Ne dediğini anladık.
In my head, the idea made sense, but at some point you go.
Kafamdaki fikir mantıklı görünüyordu. Fakat bir noktaya gelince tükeniyorsunuz.
Very funny! You've made your point!
İşim olmaz bununla.
It was a point where we should have dug a snow cave and taken shelter, got in our sleeping bags and made a hot brew, and rehydrate.
Kar mağarası kazmamız ve sığınak yapmamız gereken bir noktaya gelmiştik, Uyku tulumlarına girip biraz ısınmalı ve tekrar sıvı almalıydık
I made contact with our point man.
Adamımızla bağlantı kurdum.
mademoiselle 905
made 321
madeleine 197
madeline 244
made in china 19
made you look 18
made man 33
made it 42
made a mistake 21
mademoiselle grey 18
made 321
madeleine 197
madeline 244
made in china 19
made you look 18
made man 33
made it 42
made a mistake 21
mademoiselle grey 18
mademoiselle alice 19
point 398
points 477
pointer 34
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18
point is 259
point 398
points 477
pointer 34
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18
point is 259