English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ R ] / Right in the face

Right in the face Çeviri Türkçe

600 parallel translation
I'll give it to you right in the face!
Bunu suratına fırlatırım senin!
Not right in the face.
Yüzüne karşı olmamalıydı.
Just for that, he hits me right in the face.
Sırf bunun için bana tokat attı.
So he let her have it... with both barrels, right in the face.
Böylece onu öldürdü iki namluyu da suratına boşaltarak.
Then, all of a sudden, you're driving along... and smacko, your own hometown up and hits you... right in the face.
Sonra, bir gün arabanla giderken bir anda bam! Memleketin bir yumruk gibi suratında patlayıveriyor.
I didn't mean for you to get it this way. Right in the face.
Böyle olmasını istemedim.
You've got 20 years staring you right in the face.
Bu yüzden 20 yıI hücrede yatabilirsin.
Tierney wouldn't know a gag unless it hit him right in the face.
Tierney, oturup açıklamazsan fıkraları bile anlamıyor.
Right in the face.
Yüzünden vurulmuş.
If you do that once more... I'll smash you one right in the face!
Bunu bir daha yaparsan yüzünün ortasına yumruğu yersin!
And I got the potatoes right in the face.
Sonra da patates tabağını yüzüme yemiştim.
I got it right in the face that time. Percy, is it? You know.
Tanrım, yüzünden anlaşılıyor, Percy, değil mi?
I remember a fellow down in Texas he bent down to tie his boot lace and got kicked right in the face by a 20-year-old mule named Hattie.
Texas'da bir arkadaşımı hatırlıyorum çizmelerini bağlamak için eğildi ve Hattie adında 20 yaşındaki bir katırdan suratına çifte yedi.
You won't be free of that feeling of being alone until you look death right in the face.
Yüzün ölü birinin yüzüne dönmeden bu yalnızlık duygusundan kurtulamayacaksın.
And a chunk of his torso, the lower torso, went spiralling into the air and came down on John's knees with the absolute posterior devoid of any clothes staring him right in the face.
Gövdesinin bir bölümü alt kısmı havada tur attı ve John'un dizlerinin önüne düştü. Sırt kısmı tamamen açıktaydı, kıyafet yoktu. Gözgöze geldiler.
- An object, right in the face.
- Alnımın ortasına bir şey.
Yeah, it hit Jeff right in the face.
Evet, Jeff'in yüzünün ortasına geldi.
Zap. Right in the face. And finally, for infighting, the punch of power.
Hayalarını koparırsın.
I looked a coyote right in the face
Çakalın doğrudan yüzüne baktım
- Look at me, right in the face!
Bana, yüzüme bak.
Shine it right in the face.
Tam yüze tut.
That colonel hit Grigory Efimovich right in the face!
Şu Albay, Grigori Yefimoviç'in suratının ortasına yumruğu indirdi!
- What, he's s-s-staring you right in the face. - Maybe.
- Belki.
I came running out of the theater, ran into the park, started jogging, shadow boxing, a guy came up and punched me right in the face.
Tiyatrodan koşarak geldim, parkta da koştum, koşuya başladım, gölge boksu, bir adam geldi ve yüzümün ortasına yumruk attı.
Say, listen, if you had a face like mine, you'd punch me right in the nose and I'm just the fella that can do it.
Dinle beni, eğer benim gibi cesaretin varsa, burnuma yumruğu çakarsın bunu yapabilecek kişiyle konuşuyorsun şu an.
Dr. Steele, when you came down to Judith's room right after the operation you had a certain look on your face.
Dr. Steele, ameliyattan hemen sonra Judith'in odasına geldiğinizde yüzünüzde bir bakış vardı.
He finally got to the top of the world. And it blew right up in his face.
Sonunda zirveye çıkmayı başardı, havaya uçmak pahasına da olsa.
He'd throw the New York State penal code right in my face.
New York Eyaleti ceza yasasını yüzüme fırlatır.
You cheat at gambling, you get it in the face, all right.
Kumarda hile yaparsan, çenene yumruğu yersin, normaldir.
"'I just threw the dollar bills right in his face.'
"'paraları suratına fırlattım.'
I rushed right into the ballroom, spotted him on the floor ran up to him and started to beat him in the face and the chest with my fists till cousin Sebastian took me away.
Aceleyle balo salonuna girip pistte yerini belirledim ona doğru koşup yüzüne ve göğsüne yumruklarımla vurmaya başladım ta ki kuzen Sebastian beni götürene dek.
I left him there on his face right there in front of the saloon. I left him there, bleeding to death with my bullet in him.
Onu orada barın önünde yüzükoyun yerde yatar vaziyette bıraktım.
Once at a party I was telling a dream I had, and right in the middle of it I notice the funny smile on Tess's face and I realised I was telling her dream.
Şöyle bir şey. Dinle. Bir keresinde bir partide, bir rüyamı anlatıyordum.
Yes, but he does answer... right in the judge's face... the speech he makes is really violent!
Evet, ama yargıcın yüzüne söylemiyor. Yaptığı konuşma gerçekten çok sert.
You better explain... right now, in front of everyone, in front of your children... or I'll smash your face in and kick you out of the house.
Açıklasan iyi edersin şu anda, herkesin önünde, çocuklarının önünde yoksa ağzını yüzünü parçalayıp seni evden atarım.
The right dress makes all the difference in a face, especially since you've got the right kind of bone structure.
Dogru eIbise yüzde çok seyi degistirir, özeIIikIe senin gibi dogru kemik yapsna sahip birinde.
In the old days they'd slide in high, man... those spikes'd take your face right off.
Eskiden onlarla uçarlardı. Çiviler adamın suratını dağıtırdı.
Hitler seated in the left side of the sofa, with the onward inclined face e hanging for the right.
Hitler kanepenin solunda oturuyordu. Yüzü yavaşça öne düşmüş ve sağa doğru sarkmıştı.
All right, Mr. Tchatsky, you slapped everyone in the face.
Tamam Bay Tchatsky, herkesin yüzüne tokat attınız.
Officers hard s... I was right there in nam laying Face down in the mud when you
Ben de Vietnamdaydım ve sen uçarken,... ben çamur banyosu yapıyordum.
I came home right at lunch, more exactly, right after lunchtime, and I find my boy, Tony, lying right in the middle of the carpet, kind of weird, totally red in his face, and pressing... kind of weird onto the carpet.
Öğle yemeği vakti eve geldim. Öğleden sonra oğlum Tony'yi halının ortasına uzanmış, garip bir şekilde yüzü tamamen kızarmış halde halıya sürtünürken gördüm.
Sloan went to get in the car, Whole damn thing blew up right in his face.
Sloan arabaya binerken, lanet şeyler yüzüne doğru patladı.
But the face on the right is now employing a new element, displaying violent emotion in a simple way, bared teeth.
Sağdaki yüzde yeni bir unsur var. Hiddet duygusunu çok basit bir şekilde, dişlerini göstererek ifade ediyor.
We'll slap'em right back in the face
Onu tam suratının ortasından vururuz
Right in the fucking guy's face.
Lanet herifin suratına doğru!
You'd call "Right face" and he'd go in the other direction.
Sağa dön dediğinde ters tarafa dönerdi.
- Going up to a traffic cop... who is writing out a ticket for your van and eating the citation right in front of his face... absolutely falls under starting trouble.
- Vana ceza yazan trafik polisinin üzerine yürüyüp ceza makbuzunu gözünün önünde yemek kesinlikle belaya davetiye çıkarıyor.
I mean, tear his phony face off right in front of the cameras we could turn this war around for good.
Kameraların önünde yüzünün sahte derisini sıyırabilirsek bu savaşı lehimize çeviririz.
FACE : Hey, we're right in front of the police station.
Hannibal, polis merkezinin önündeyiz.
But you always know for sure when they hit you right in the... face.
Ama her zaman işlerin ne zaman suratınıza bir tokat gibi ineceğini bilirsiniz.
You have the right to have your face kicked in by me.
Suratını tekmeletme hakkına sahipsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]