English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ S ] / Sort of thing

Sort of thing Çeviri Türkçe

3,813 parallel translation
Oh. I try not to give too much thought to that sort of thing.
Öyle bir şeye fazla kafa yormak istemiyorum.
And your success rate at this sort of thing is?
Bu tür şeylerde başarı oranın nedir?
That's exactly the sort of thing they'd put me over the fence for saying.
Tam da söyledim diye kapı dışarı edecekleri cinsten bir yer.
Oh... But as assistant director, the agency tends to take a dim view on that sort of thing.
Ama müdür yardımcısı olunca, teşkilat bu tür şeylere hoş bakmıyor.
My, My mother's boyfriend used to do this sort of thing to me like once a week.
Annemin erkek arkadaşı da haftada bir bana bu tarz şeyler yapardı.
Dark Side was just a such a sort of thing. All the Pieces fell into Place, or as Nick Mason says,
Dark Side pek çok şeyin içine konduğu birşeydi.
But there's still distribution, support, logistics, that sort of thing.
Fakat dağıtım, destek ve... lojistik gibi şeyler de var.
Yes, sir, I understand that, but is there a department that handles unexplained phenomenon, UFO's, that sort of thing?
Evet, efendim, anladım, ama açıklanamayan UFO'lar gibi, açıklanamayan fenomenlerle uğraşan bir departman yok mu?
Surely, there has got to be someone in the government charged with handling this sort of thing.
Hükümetin içerisinde bu tür şeylerle ilgilenen birileri mutlaka olmalı.
This sort of thing doesn't happen, does it?
Hani böyle şeyler meydana gelmezdi?
You know I'm good with puzzles and brain-teasers, that sort of thing?
Biliyorsun ki bulmacalarda, zeka oyunlarında, o tarz şeylerde iyiyim.
I have a vagina for this sort of thing and it usually works.
Böyle bir durum için vajinam var ve genellikle çalışır.
Park rangers aren't equipped to deal with this sort of thing.
Park koruma görevlileri bu tür şeylerle uğraşabilecek kadar donanımlı değiller.
You know, Al used to invite me to that sort of thing.
Bilirsin, Al beni bu tür yerlere çağırmaya bayılır.
Don't we have accountants for that sort of thing?
O tarz şeyler için muhasebecilerimiz yok mu bizim?
Could that sort of thing cause delusions, altered perceptions of reality?
Bu tarz bir yara gerçekliğin saptırılması ve delüzyona sebep olabilir mi?
Does this, uh, sort of thing happen to you a lot?
Bu gibi şeyler başına sık sık gelir mi?
Not that I approve of that sort of thing - - gambling, I mean.
Böyle şeylere onay verdiğimden değil, kumar, demek istiyorum.
That sort of thing follows you around your whole life.
Hayatın boyunca peşini bırakmaz böyle bir şey.
I'm just not comfortable doing that sort of thing, but I want to stay in this competition, and I want to be on glee, so I-I really have a lot of work to do.
Ama yarışmada kalmak istiyorum, ve Glee'de olmak istiyorum, dolayısıyla yapmam gereken çok şey var.
- Mm-hmm? - It might be fun to do, like, a little scat sort of thing in there, like...
Oraya bir şeyler uydursak fena olmaz.
Sort of thing you're good at.
Bu işte iyi olduğunu biliyorum.
Not my game, this sort of thing.
- Bu tür işlerden anlamam.
It's not her sort of thing.
Onun sevdiği tarzda değil.
How are you? " That sort of thing.
Bunun gibi şeyler.
It's the sort of thing the boys down the station joke about.
Karakoldaki çocukların dalga geçtiği türden bir şey.
We have a lot of experience dealing with this, uh- - this sort of thing.
Bu tarz şeylerle igili çok deneyimliyiz.
It is the sort of thing one remembers.
Unutulacak bir şey değil.
Because this isn't the sort of thing
Hayır, bilmiyordun çünkü gelmiyorum.
That sort of thing is so horrid.
Olanlar öyle korkunçtu ki.
Actually, I can't talk about this sort of thing, even to you.
Böyle bir şeyi seninle bile konuşamıyorum.
Who does that sort of thing?
Böyle bir şeyi kim yapar?
All right, well, don't the regents have a plan for this sort of thing?
Pekâlâ, tamam böyle durumlar için Vekillerin bir planı yok mu?
don't the Regents have a plan for this sort of thing? We do.
Var.
So... something, like... you know, with a tent and trophies and... and big lawn and people and... you know, that sort of thing.
Yani... şöyle bir şey... Çadırı ve ödülleri olan, ve... ve kocaman bir çayır ve insanlar ve... Bilirsin işte, bunun gibi şeyler.
Look, I'm not good at this sort of thing, okay?
Bak, ben bu konularda iyi değilim, tamam mı?
And she sort of sucks all the oxygen out of a room. And that's her thing.
Odadaki bütün oksijeni tüketiyor.
Yeah, er, sort of. Erm, see, thing is, it turns out, that he's, er... Well, he's gay.
Evet, bir tür ee, olay şu, ee. o o gay.
Then you sort of drift off. You won't feel a thing.
Sonra kendinden geçip hiçbir şey hissetmeyeceksin.
It sort of brought back this thing that happened about a year ago at Northwestern.
Bu geçen yıl Northwestern'de olanı hatırlattı.
Bones, explanations like that are sort of my thing.
Bones, bu tür açıklamalar genelde benim işim.
So, yeah, it's just gonna be a small, intimate gathering at Alex's, you know, type of deal, sort ofvibe thing.
Evet, eğlencelidirler. Yani Alexlerde ufak, kendi aramızda bir toplantı olacak. Aramızda, samimi bir şey.
Is this no-knock policy some sort of an island thing?
Kapı çalmamak ada geleneği mi?
You're sort of flattered by the whole thing.
Bu olay gururunu okşamış.
The whole baby thing sort of guarantees you're gonna get lucky.
Çocuk olayında, şanslı olacağın garantili.
He seemed very rational about it, as he always does, but the whole thing about him playing solitaire all the time and being even more isolated than usual all suggests that he just sort of shut down.
Her zamanki gibi bu konuda da mantıklı davranıyor gibi görünüyordu ama sürekli solitaire oynaması ve eskisine göre daha fazla yalnız kalması kendi içine kapandığını gösteriyordu.
Any chance this thing you gave me is some sort of magical metal detector?
Bu verdiğin şeyin sihirli bir metal detektörü olma ihtimali var mı?
Yeah, but it's just sort of a trial thing.
Evet, ama daha çok deneme süreci gibi.
It's sort of almost a happy thing, actually, that she would want to live there and that she's happy there.
Aslında mutlu edici bir şeydi. Çünkü orada kalmak istiyor ve orada mutlu.
It's my boss, sort of a make-a-wish thing.
Patronumun bir isteğini yerine getiriyorum.
Four blocks from the office, I sort of love this clandestine thing.
Ofisten sadece dört blok uzaklıkta, bu gizli işleri sevmeye başladım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]