This one's for you Çeviri Türkçe
901 parallel translation
If you receive no more letters from me after this one, tell yourself that your son has left this world for a country without postmen, but that still he thinks of you night and day.
Eğer bundan sonra benden başka mektup alamazsan oğlunun bu dünyayı terk edip postacısı olmayan bir başka diyara gittiğini ancak orada da gece gündüz seni düşüneceğini bil. "
It's kind of rotten for you, taking one like this your first day, and your chair isn't even warm.
Senin için bir çeşit rezalet, ilk gününe benzer biri, Ve koltuğun sıcak kalamayacak.
No one has to tell me you've found a playmate for this rustic holiday of yours, it's in your face.
Anlaşılan kır tatilin için bir oyun arkadaşı bulmuşsun. Yüzünden okunuyor.
He met this one on the boat, when he went to look for you.
Seni aramaya çıktığı zaman gemide tanışmış.
And to present you, with the company's compliments, one of our 1940 calendars... made especially for this bank, entitled "Spring in Lompoc."
Şirketin övgüsü olarak size özellikle bu banka için yapılan "Baharda Lompoc" adlı 1940 yılı takvimini hediye ediyorum.
It's a little short of a miracle that I should run into you looking like this... when you were waiting for no one in particular.
Özel birini beklemiyorken bu şekilde sana rastlamam bir mucize.
You're pretty smart, but I've been waiting for this one.
Çok akıllısın, ama bunu bekliyordum.
I was sent here today for one reason... to tell you that if there's any more trouble... if this prison isn't brought under the strictest control...
Buraya tek sebepten dolayı gönderildim ; eğer daha fazla sorun çıkacaksa eğer bu hapishane en katı şekilde kontrol altına alınmazsa...
Now that it's too late for you to do anything about it I might as well tell you, this is one case I've enjoyed losing.
Artık bir şey yapman için geç olduğuna göre sana söylesem de olur, kaybetmekten zevk aldığım tek dava bu.
I'm asking you for a commendation for this group... for their Courage in bombing under very adverse conditions. There's one more thing.
Son birşey daha.
You better use a net for this one, or you'll break your neck, and Brad will break mine.
Bunun için daha iyi bir ağ kullanmalısın yoksa boynunu kıracaksın, ve Brad beni kesecek.
Maybe you're the one who's going to be sorry for this.
Belki bu işte üzülecek olan sen olacaksın.
I know working one of these clubs you hear this all the time but I haven't talked to a woman for almost six months.
Böyle bir kulüpte çalışırken eminim bunu çok duymuşsunuzdur ama bir kadınla konuşmayalı altı ay oluyor.
Run'em off the land is what I say... like we should've run Red Cloud off eight years ago... when he sat right in this room signing that half-baked, misbegotten treaty... the one that's keeping you prospectors tied down here... instead of out there where there's enough gold laying right out on the ground... to pay for the whole Civil War.
Tıpkı Kırmızı Bulut'a sekiz yıI önce yaptığımız gibi... burada oturup o yarım yamalak, gayrı Meşru antlaşmayı imzaladığımızda... hani şu siz altın arayıcılarını Bir sürü altının olduğu yere... gitmek yerine buraya bağlayan antlaşmayı imzaladığımızda... Hepsi İç Savaşın parasını çıkarmak için -
No, sir, back to school for you, and this time, you're gonna be one of the gang and mix with the fellows.
Hayır, efendim, hemen okula geri döneceksin, ve bu kez, sen çeteden biri oluyorsun ve o insanlara karışıyorsun.
Paul, if there's one man in this army who can do this for me, it's you.
Bu orduda bunu yapabilecek bir kişi varsa o da sensin.
I promised I'd never ask you for nothing but just so as I'll have a remembrance of this trip will you buy me one of them pillows over there?
Senden bir şey istemeyeceğime söz vermiştim ama bu gezinin hatırası olarak şuradaki yastıklardan bir tane alır mısın?
You're not gonna risk any part of this regiment's record for one man's good.
Alayın siciline kötü bir şekilde girmemelisiniz bir kişinin uğruna olsa bile.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
Mr McBain, I might enjoy prolonging this conversation with you but for one thing.
Mr McBain, ben bu muhabbeti uzatmaktan zevk alırdım ama bir şey dışında.
It was quite one thing for you to live as you did when you were alone on this island but you are no longer alone and your behaviour is totally unsuitable.
Tek başınıza yaşarken ne isterseniz yapıyordunuz ama artık yalnız değilsiniz ve davranışınız hiç de kabul edilecek gibi değil.
You work for the one man who commands confidence and could possibly lead us out of this mess.
Gizlilik içinde emirler verip... muhtemelen bizi bu karmaşadan kurtarabilecek olan bir adamın emrinde çalışıyorsunuz.
For example, you can build a bridge using this kind of formula, one that stands firm, even though it was calculated using something that doesn't even exist.
Örneğin bu tarz bir formül kullanarak var olmayan şeylerle hesaplama yapılmış olmasına rağmen sağlam bir köprü yapabilirsin.
There's another one dead in Surrey, and for all I know, there's one in every bloody Home County and you're the poor bastard that knows what this Blondie looks like.
Başka biri de Surrey'de öldü bile. Bildiğim kadarıyla şu koca memlekette... bu Blondie'nin neye benzediğini bilen tek sefil piç kurusu sensin.
But, you know... this one's been hanging on for almost an hour.
Ama bu, neredeyse bir saattir peşimizde.
Lady, if you're game for this one, he's on the house.
Bayan, bunu da yemek isterseniz, benden.
You see, here they are, orbiting like this when they fired the retros for a comedown in Siberia one of the rockets misfired.
Şu şekilde yörüngede turlarken Sibirya'ya inmek üzere roketlerini ateşlediklerinde roketlerden birisi ateş almamış olmalı.
You are Medea to the teeth, only this is one son you won't use for vengeance against your husband.
Sen bana diş geçirmeye çalışıyorsun ama ben senin intikam oyuncağın olmayacağım.
He told me to kiss you and said this one's for Rosalie.
O'nun için seni öpmemi ve "bu Rosalie için" dememi istedi.
Well, well, my honorable brother... what's this? One blanket for the two of you?
İşte, benim eski arkadaşım bu da ne?
Look, I don't know what this quarrel is between you and Vince... But Papa's the one that's paying for it.
Bak, seninle Vince arasındaki bu husumetin neden çıktığını bilmiyorum ancak bunun cezasını baban çekiyor.
For this, I'II take you by your throat with one hand, and your tongue with...
Bu yüzden, senin boğazını sıkacağım.
And this one's for you.
Bu da senin için.
Trapper, this one's for you, babe.
Tuzakçı, bu sana geldi.
You see, except for the hinges, which are a little shaky, this whole thing is in one piece.
Bakın menteşeleri dışında bu şey bayağı sağlam kalmış.
I don't believe this cockeyed bull story about Mary Pistolcoloni for one minute, but if it's true you're making a very big mistake.
Senin şu Mary Pistolcoloni ile ilgili saçma hikayene bir dakikalığına bile olsa inanmadım. Ama eğer bu gerçekse çok büyük bir hata yapıyorsun.
Okay, try this one! I want you to take a syringe and some antibiotic for David.
Yanına bir şırınga ve David için de biraz antibiyotik almanı istiyorum.
Cindy, love, this one's for you.
Cindy, hayatım bu sana.
Well, there's no room in this movie to tell you why in that other one... we squeezed Miss Kodar into a more convenient size for traveling... by a magical illusion.
Bu filmde neden Kodar hanım için yer olmadığını... ve onu sihirli bir şekilde seyahat için daha elverişli bir boyuta... getirdiğimizden bahsetmeyeceğiz.
This one's not for you.
Yok, bu sizin değil!
And could you summon the passengers to me here? One by one in this order except for the Princess Dragomiroff, who is not only of royal blood, but also much older than she tries not to look.
Herkesin belirtildiği sırayla peş peşe bana gelmelerini istiyorum, tabii prenses hariç, büyük bir hanım olması ve yaşından ötürü, onunla kendim gidip konuşurum.
That's why I've sent for you at this hour, so no one in the palace will know we've bean talking.
Onun için bu saatte seni çağırttım böylece konuştuğumuzu sarayda hiç kimse bilmeyecek.
This one's mine, and this little.38 is all for you.
Bu benimki ve bu ufaklık, 38'lik senin için.
Louie, you should've did this one for your arms.
Louie, bunu kolların için yapmış olman gerekirdi.
I gotta say, giving you this boat for your first command's... one of the few smart things that computer ever did.
Söylemeliyim ki, Bu gemi senin emrine verilerek, Verilmesi gereken en akılllıca karar verildi.
Besides this I put the bottles under your care during supper and if any one of them is missing, or if anything gets broken you will be responsible for it, and pay it out of your wages.
Bunun dışında... Akşam yemeği sofrasında içkilerden de siz sorumlusunuz. Eğer bir şişe eksilirse ya da kırılırsa sizi sorumlu tutarım aylığınızdan da keserim.
Do you know, James... one half of my drunkenness can be accounted for... by the fact that this building is so poorly ventilated.
Biliyor musun James... sarhoşluğumun nedeninin yarısı bu binanın... havalandırma sisteminin kötülüğüne bağlanabilir.
This one's for you.
Bu senin için.
Fred, this one's for you, my boy.
Bu senin için Fred.
- So you're the one who's paying for all this.
- Yani, tüm bunların parasını ödeyen kişi sensin.
You see, one of the women in our group knew a few fragments of this song of Saint Francis... and it's a song in which you thank God for your eyes... and you thank God for your heart, and you thank God for your friends... and you thank God for your life.
Gruptaki kadınlardan birisi "Saint Francis" parçasından bazı bölümler biliyordu şarkı da, gözlerin için Tanrı'ya şükrediyorsun kalbin için, arkadaşların için Tanrı'ya şükrediyorsun ve yaşamın için şükrediyorsun.
this one's on me 62
this one's on the house 18
this one's nice 16
this one's my favorite 23
this one's different 27
this one's special 17
this one's called 26
this one's mine 73
this one's yours 39
this one's 37
this one's on the house 18
this one's nice 16
this one's my favorite 23
this one's different 27
this one's special 17
this one's called 26
this one's mine 73
this one's yours 39
this one's 37
this one's good 21
for you 2938
for your information 371
for your own good 102
for your birthday 37
for your sake 205
for your own sake 81
for your daughter 16
for your mother 31
for your 26
for you 2938
for your information 371
for your own good 102
for your birthday 37
for your sake 205
for your own sake 81
for your daughter 16
for your mother 31
for your 26