Turns out Çeviri Türkçe
10,812 parallel translation
- Turns out hot wax is not my friend.
- Sıcak ağda bana pek iyi gelmedi.
Turns out, you're Michelle pfeiffer from scarface.
Yaralı Yüz'deki Michelle Pfeiffer çıktın.
Turns out you were right.
Aslında sen haklıydın.
- Yeah! - So she gets surgery, but it turns out that she's beautiful, and everyone else is, like, hideous.
- Sonra ameliyat oluyor, ama kadın çok güzel oluyor ve etrafındaki herkes de çok çirkin!
Turns out, real life is a little bit more complicated than a slogan on a bumper sticker.
Meğerse hayat, araba stickerı sloganından biraz daha karışık bir şeymiş.
Turns out Keenan wasn't always bad.
Anlaşılan Keenan her zaman kötü değildi.
Turns out the guy was going through a nasty divorce.
Görünüşe göre adam çirkin bir boşanmayla uğraşıyordu.
Whatever I could do to make your trickiness happen, I will do. And if - if it turns out to not be fun for you, I will walk you right down to that man village myself.
Numaraların olması için ne yapmam gerekiyorsa yaparım ve senin için de eğlenceli olmazsa eğer seni insan köyüne bizzat kendim götürürüm.
If everything turns out dangerous in any way we're gonna tell the Church and we're gonna get out.
Tehlikeli bir şey olursa kiliseye bildirip gideceğiz.
I tracked down the home owner, and it turns out the owner's father lived there.
Evin sahibini araştırdım, görünüşe göre ev sahibinin babası orada yaşamış.
Well, to start with, the man you stole from last year, turns out I had invested quite a lot of money in some of his companies, so a lot of what you stole was, in fact, mine.
Öncelikle, geçen yıl soyduğunuz adamın bazı şirketlerine büyük yatırımlar yapmıştım. Yani çaldıklarınızın çoğu aslında benimdi.
Turns out he's a junkie.
Anlaşılan bir keşe dönüşmüş.
I thought I had one, but, turns out, it wasn't the right one or something?
Bi amacım var sanıyordum, ama, sanırım doğrusu değilmiş mi ne?
Um... As it turns out, the board president was right.
İyi meyve vermeyen her ağaç...
After a few uncomfortable minutes of explaining myself, turns out the president's people were kind of cool.
Hadi, desene : "Yardım et bana, Tanrı'm." - Yardım et bana, lütfen, Tanrı'm. - "Lütfen" deme.
Turns out you've also got hepatitis.
Görünüşe göre, ayrıca hepatitsin.
It turns out I'm not the father.
Görünüşe göre baba ben değilim.
Uh, turns out I'm not going.
Görünüşe göre ben gitmeyeceğim.
We, uh, got some new intel on the Soviet progress, and it turns out they're doing better than we thought.
Sovyet ilerlemesiyle ilgili bazı yeni bilgiler var ve görünüşe göre, bizim düşündüğümüzden daha iyiler.
Uh, turns out they wouldn't let me in to see her.
Görünüşe göre, onu görmeme izin veremezlermiş.
Turns out you were right.
Anlaşılan haklıymışsın.
I never liked dogs, and it turns out I love dogs.
Sonra anladım ki, köpeklere bayılıyorum.
Turns out, people are willing to pay $ 200 a pop for a bag of my hot air.
İnsanlar sıcak nefesimin bir torbası için 200 dolar ödemeye razı.
I'm still trying to get an arrest warrant for Hubert, turns out all his bluster about having friends in high places, it's actually true.
Hala Hubert için tutuklama emri çıkartmaya çalışıyorum, görünüşe göre o yüksek yerlerde arkadaşları olduğuna dair zırvaları gerçekmiş.
I did the math, and it turns out you were three months pregnant when the fairies brought you back to Daddy.
Hesapladım ve periler seni babama geri getirdiğinde üç aylık hamile olduğun ortaya çıktı.
Turns out it was staring us in the face.
Demek burnumuzun dibindeymiş.
Well, turns out... she was raped.
Anladık ki... tecavüze uğramış.
Turns out he has a fighting man's heart, even if his generals don't.
Belli ki generallerinde olmasa da onda savaşçı bir adamın kalbi var.
Turns out you were right about Prestonpans.
Prestonpans konusunda haklı olduğun ortaya çıktı sonuçta.
Turns out... it's real.
Ama anlaşılan gerçekmiş.
I went through Harlem's Paradise inventory records with the stage manager, and it turns out... there was a mic stand that was unaccounted for.
Sahne amiriyle Harlem'in Cenneti'nin envanter kayıtlarına baktım görünen o ki ortadan kaybolan bir mikrofon ayaklığı varmış.
Turns out Mama was a miracle.
Annem'le alakalı bir mucize oldu.
Turns out Clyde and I both studied at Carnegie Mellon.
Sonradan ortaya çıktı ki Clyde'la aynı okula gitmişiz.
And Macca does have an alibi, as it turns out.
Macca'nın da mazereti varmış anlaşılan.
I told myself it doesn't matter, but it turns out that's a big part of it.
Kendime önemli değil deyip durdum ama bana büyük sorunlara mâl oldu.
It turns out that Parsons was writing a book exposing all the secrets of ventriloquism... mm.
Parsons kuklabazların tüm sırlarını ortaya çıkaracak bir kitap yazıyormuş.
Turns out that same phone pinged off a cell tower near Maura's abduction site, at the time of her abduction.
Maura'nın kaçırıldığı alana yakın bir yerden... o saatte sinyal gönderdiği ortaya çıktı..
Turns out that the paint chip that Kent found was five different layers of paint.
Kent, boya parçasında... beş farklı boya katmanı buldu.
I did, and it turns out that the townhouse is owned by BCU, so it's insured, and he's willing to take the risk.
Söyledim ve o bina Boston Üniversitesine aitmiş, yani sigortalı ve bu riski göze alıyor.
- Turns out quite a lot.
- Çok fazla şey çıktı.
And it turns out I enjoy staring death in the face at least once a day.
Ayrıca günde bir kez ölümün yüzüne bakmaktan hoşlanıyormuşum meğer.
Turns out "fate" has a twisted sense of humor.
Görünen o ki "kader" çarpık bir mizah anlayışına sahip.
It turns out I'm pretty selfless.
- Demek epey özveriliymişim.
Turns out...
Görünüşe göre...
Turns out she's a singer.
Görünüşe göre kendisi şarkıcıymış.
As it turns out, yes.
Aslına bakarsan, evet.
I tried. But it turns out it's actually really complicated, and I didn't go to school for that, you know?
Ama meğerse çok karmaşık bir şeymiş ve okuluna da gitmediğim için.
Taking turns, scaring the wits out of each other?
Nöbetleşe birbirinizin ödünü mü koparıyordunuz?
As it turns out, the law does allow for a waiver to be issued.
Bilimle falan alakası yok bunun.
And then his face turns white and his eyes pop out of his head.
Sonra yüzü bembeyaz olur ve gözlerini açarak şöyle der...
I got his guns out of lockup for him, and then he turns around and tries to kill me.
Delil muhafazadan silahlarını alıp ona teslim ettim beni sırtımdan vurup öldürmeye çalıştı.
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299