English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ W ] / Wouldn't you say so

Wouldn't you say so Çeviri Türkçe

141 parallel translation
Say, pop. I wish you wouldn't talk so much about blood while we're eating.
Hey babalık, yemek yerken bu kadar kanlı şeyler anlatma.
Well, now, wouldn't you say it was a matter of self-defense... to use that blade... so long as Scrub didn't come at'em with the other end of the pistol?
Scrub White müvekkillerime tabancayı doğrulttuysa o bıçağı kullanmak nefsi müdafaaya girmez mi?
- Wouldn't you say so?
- Sence de öyle değil mi?
- Wouldn't you say so, Brandon?
- Öyle yapmaz mıydın, Brandon?
Say, I wouldn't dig so deep if I were you.
Yerinizde olsam o kadar derin kazmazdım.
Wouldn't you say so, Lonesome?
Sence de öyle değil mi,'Yalnız'?
I've invested about 50 bucks so far, wouldn't you say?
Buna 50 dolar yatırdım şimdiye kadar değil mi?
I wouldn't want to say I told you so, but if I read your letter I'm afraid I wouldn't be able to resist.
Sana söylemiştim, demeyi istemezdim, fakat mektubunu okursam, korkarım, direnemem.
Wouldn't you say so?
Öyle değil mi?
So I wouldn't say you were doing all right, Marnie.
O yüzden iyi idare ettiğini söyleyemem, Marnie.
- Wouldn't you say so, Professor?
- Sizce de öyle değil mi, Profesör?
So they say. You wouldn't care to...
Diyorlar ki endişe et...
The present Shogunate Mint Officer the third successor, Sir Goto Sanyemon is your son, who married into the Goto family or so I hear and so I figure, another advance, say, 100-ryo or so wouldn't be much of a problem for you, would it, Sir?
Shogunluğun, şimdiki darphane üçüncü yöneticisi Efendi Goto Sanyemon senin Goto ailesine damat olan oğlun yada ben öyle duydum ve bu yüzden başka bir avans, diyelim ki, 100-ryo sizin için sorun olmaz değil mi, efendim?
Even so, buying them was a tribute to their patriotism, wouldn't you say?
Bu durumda, o hisseleri bağışlamış olmaları bile büyük bir fedakarlık, ne dersiniz?
That sure is a sweet sound to the ears wouldn't you say so, Mr. Wales?
Bu hava kulaga hep hos geliyor ne dersiniz, bay Wales?
Wouldn't you say so?
Sence de öyle değil mi?
And I think by now I can say that my comeback is over the shaky period. - Wouldn't you say? - I think so.
Geri dönmüş olmam, sanırım eskisi kadar ürkütücü gelmiyor olmalı, değil mi?
- So? An abnormally rapid toxic process, wouldn't you say?
Yani normalden çok hızlı bir zehirlenme süreci, siz böyle dememiş miydiniz?
Fine-looking group of men, wouldn't you say so?
Sıkı bir grup, değil mi?
- Wouldn't you say so, darling?
- Öyle değil mi sevgilim?
Wouldn't you say so?
Sizce de öyle değil mi?
Well, if you want to have lunch with me in some restaurant so we could improve the atmosphere in this neighbourhood, I wouldn't exactly say no.
Bu mahalledeki atmosferi iyileştirmek için restoranda öğlen yemeği istiyorsan, hayır demem.
I just wanted to say a few words about this motion, so that you wouldn't think that we were encouraging destruction with this idea.
Bu teklif hakkında birkaç bir şey söylemek istiyorum. Çünkü niyetimizin herhangi bir zarar vermek olmadığını anlamanızı isterim.
I know exactly what you'd do. You'd say hi to him, and when he left you'd cut him all up so your friends wouldn't think you really liked him.
"Selâm" dersin ve o ayrıldığında onu ekersin böylece arkadaşların ondan hoşlandığını düşünmezler.
- Wouldn't you say so?
- Sen de öyle düşünmüyor musun?
You wouldn't have so much to say with me in your mouth.
Ağzında ben varken fazla söyleyeceğin bir şey olmaz.
So you say this kid Jimmy wouldn't play basketball after the coach died?
Jimmy, koç öldükten sonra tekrar basketbol oynamadı mı?
Wouldn't you say so, er....?
Değil mi, e...
And the way the cream has hardened along the rim, I'd say maybe this morning, but you wouldn't use ice cream in the morning, so I'd say maybe sometime yesterday.
Bardağın kenarı boyunca kremanın katılaşma biçimi, belki bu sabah diyebilirim, fakat sabahleyin siz dondurma yemiyorsunuz, bu nedenle belki dün bir ara olduğunu söyleyebilirim.
Wouldn't you say so, dear?
Sence de öyle değil mi canım?
Your father wouldn't say so, but he's really glad you came.
Baban belli etmiyor, ama geldiğin için çok mutlu.
- Wouldn't you say so, Chris?
- Sen, bu yüzden Chris demek değil misiniz?
Wouldn't you say so, margaret?
Değil mi Bayan Schlegel?
Today, my dear friend - The weather - Wouldn't you say the weather, which looked so cloudy formerly... is changed and the sun's out... in what we must say has turned into a splendid afternoon?
Bugün, sevgili dostum hava sabah bulutluydu, yağacak gibiydi şimdi değişti, güneş çıktı, harika bir öğleden sonra.
I'd say so far the rats are living up to every expectation, wouldn't you, Miss Duffy?
Diyebilirim ki fareler tüm beklentileri yerine getirdiler, öyle değil mi, Bayan Duffy?
So, say it was somebody you knew. Then I wouldn't have to introduce him to you.
Yani, diyelim ki zaten tanıdığın biri o zaman tanıştırmak zorunda kalmazdım.
- So this is a nice, stable environment to bring Isaiah into, wouldn't you say?
O zaman bu Isaiah'ı yetiştirmek için düzenli bir ortam mı?
I thought we changed your program so you wouldn't have to say that anymore.
Programını değiştirdiğimizi düşünüyordum, böylece, bunu söylemeyebilirsin.
That's why it's so important never to say anything that you wouldn't say if they were in their full senses.
Konuşamaz, o yüzden söylememeniz gereken hiçbir şeyi asla söylemeyin. Bu çok önemli. Tüm duyuları yerinde olabilir.
That's a very powerful image, wouldn't you say so, Roz?
Bu çok güçlü bir rüya. Öyle değil mi Roz?
So I'd say we were even, wouldn't you? Yes.
- Bu yüzden ben biz beraberiz derdim, değil mi?
Wouldn't you say so, young people?
Söylemiyor musunuz?
You could say that without it the New Age wouldn`t exist, so in that sense it`s had hundreds of thousands, if not millions, of heirs who are members of other religious movements which owe a great deal to Theosophy.
Onsuz Yeni Çağ'ın var olmayacağını dahi söyleyebilirdiniz, öyle ki, Teosofi'ye çok şey borçlu olan diğer dini... hareketlerin üyeleri olan ve milyonarca olmasa da, yüz binlerce varislerinden bu duyguları taşıyanlar vardı.
I think we're a little bit busy today. Wouldn't you say so, Lieutenant?
Bence bugün pek müsait değiliz, sizce de öyle değil mi, Teğmen?
Wouldn't you say so, Lieutenant?
Ne diyorsun Teğmen?
- Don't say that. All you deserved was a father who could do better for you, so you wouldn't have to get money and bring it home because I couldn't.
- Böyle konuşma, hakettiğin tek şey sana daha iyi bakabilecek bir babaydı,
Wouldn't you say so, hunter?
Sen ne diyorsun, Hunter?
You know, maybe if you let your mom into your life more then she wouldn't say so many things that make you crazy.
Eğer annenin hayatına biraz daha girmesine izin verirsen seni çıldırtacak böyle şeyler söylemez. Nasıl yani? Siobhan'la çektiğiniz videoları ona göster.
I know people always say that, that you wouldn't believe me, but in this case it's not even worth trying, so...
İnsanlar hep böyle söyler, biliyorum ama benim durumumda denemenin bile faydası olmaz.
Wouldn't you say so, Tim?
Sence de öyle değil mi Tim?
Wouldn't you say so, sir?
Sizce de öyle değil mi, efendim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]