You talk a lot Çeviri Türkçe
676 parallel translation
In despair, he told her off and the Indian replied : "You talk a lot but never do anything".
Çaresizlikle kıza hücum etti ama yerlinin verdiği cevap "Çok konuşuyor ama bir şey yapamıyorsun" oldu.
You talk a lot, Reilly.
Çok konuşuyorsun, Reilly.
You talk a lot.
Çenen düştü.
You talk a lot, Masters.
Çok konuşuyorsun Masters.
You talk a lot about empathy.
Empatiden çok söz ediyorsun.
You talk a lot.
Çok konuşuyorsun.
- You talk a lot, don't you?
- Çenen de amma düşük ha.
- I have a lot of things I want to talk to you about.
Çünkü sana söylemek istediğim şeyler var.
You don't have to talk a lot of nonesense, I said I'm sorry.
Üzgünüm diye bir çok şey zırvalama.
I've got a lot to talk to you about.
Konuşacak çok şeyimiz var.
I'm sure you two old friends must have a lot to talk about!
Konuşacak çok şeyiniz vardır.
You know, there's a lot of things I want to talk over with you.
Biliyor musun, seninle konuşmam gereken bir sürü şey var.
You must have a lot of things you want to talk over.
Konuşmanız gereken bir sürü şey vardır sizin.
You talk an awful lot for a boat.
Bir gemiye göre çok konuşuyorsun.
Oh, yes, you talk quite a lot.
Evet, çok fazla konuşuyorsun.
Now, will you stop giving me a lot of double talk?
Kaçamak cevaplar vermeyi keser misin lütfen?
There's a lot of things, sensible things... we could talk about and do and try for... but I can't seem to get you down to Earth.
Bir sürü şey var, duygusal şeyler, konuşabileceğimiz yapıp deneyebileceğimiz ama seni Dünya'ya indiremiyorum.
I got a lot of confidence in you, as long as I can still talk.
Konuşabildiğim sürece sana güvenebilirim
Tim used to talk about you a lot.
Tim sizden çok bahsetmişti.
Did you notice how this time a lot of'em stayed till halfway through your talk?
Fark ettin mi, bu sefer birçok kişi konuşmanın yarısına kadar kaldı.
Looks like you two will have a lot to talk about.
Anlaşılan ikinizin konuşması gerekiyor.
I gather from the way you talk and think you're like a lot of the tough guys we got coming in here. I guess we're gonna have to knock some of that out of you, fella.
Konuşmana ve kendini buradaki sert çocuklardan biri sanmana bakılırsa, seni yola getirmemiz gerekecek.
No commissions and you get a lot of talk instead of salary.
Komisyon yok ve ücret yerine bir sürü konuşma duyuyorsun.
I talk a lot. I've tried to break the habit... But you have such an honest face.
- Çok konuşuyorum ve bunu bırakmaya çalışıyorum.
And when I'm somebody, and it'll be sooner than you think, sooner than a lot of people think, I'll be something, then I'll talk to you and all that.
Ben biri olunca ki bu sen veya ötekilerin düşündüğünden çok daha çabuk olacak, seninle konuşurum.
My men talk a lot about you.
Adamlarım senden çokça bahsediyorlar.
There's gonna be a lot of bad talk about you riding with Doc Holliday.
Doktor Holliday ile geldigin için hakkinda epey laf çikacak.
I'm sure he thought you had a lot of fakers here... but if he could talk to you for five minutes...
Burada bir sürü sahtekarın olduğunu düşünmüştür. Sizinle beş dakika konuşabilseydi...
We've got a lot to talk over, you and I.
Konuşacağımız çok şey var, senle ben.
You sure would save me a lot of leg work if you'd let me talk to her.
Konuşmama izin verseniz beni zahmetten kurtarabilirsiniz.
There's been a lot of things happening since you left. We ought to have a talk sometime.
Susie, sen burada olmadığından beri buralarda pek çok şey oldu düşünüyorumda küçük ciddi bir konuşma yapmalıyız.
Are you the smartest agent in town, or you're just a lot of talk?
Sen bu şehrin en akıllısı mısın yoksa sırf çene misin? Sorun ne?
I guess you two have a lot to talk about.
Sizin konuşacak çok şeyiniz vardır.
They'd leave, but we played with the babies, though a lot had sores from diseases you're not supposed to talk about.
Kızlar daha sonra gittiler ama bebekleri kaldı. Biz de onlarla oynardık. Çoğu sözünü etmenin bile yasak olduğu hastalıklarla telef oldu.
If you don't believe in idle chatter and a lot of small talk, yeah, I'm deranged.
Gevezeliğe ve boş sözlere inanmadığıma göre, beynim sulanmış diyebilirsin.
And you're letting a lot of backbiting idiots talk you out of it.
Ve sen dışarıda bir sürü iftiracı salağın konuşmalarına izin vereceksin.
He sleeps with a lot of girls, but when you talk about marriage he scrolls.
Bir sürü kızla düşüp kalkıyor, ama ne zaman evlilik hakkında konuşsa lafı kıvırıyor.
And you do have a lot to talk about, haven't you?
Konuşacak çok şeyin var, değil mi?
Well, he's got enough sense not to come back here but if you get in touch with him, try and talk him into going back because it'll be a whole lot easier on him.
Buraya dönmeyecek kadar akiIli ama onunla temas ederseniz, oraya geri dönmeye ikna edin çünkü bu durumunu çok daha kolaylastirir.
It was nice, you looked so understanding, I'd drunk a lot... lt was so nice to talk about it all.
İyiydi. Şefkatle bakıyordun bana, içtim ve... Tüm bunlardan bahsetmek keyifliydi.
You think you know me You like to talk a lot
# Beni tanıdığını sanıyorsun Ne de çok konuşuyorsun #
I want you to talk'to a lot of people - the entire Village.'
Konuş. Tüm Köye hitaben konuş.
You and me, we have a lot to talk about.
Sizinle benim konuşacak çok şeyimiz var.
I hear a lot of talk, but all I see here is you and a couple of your boys.
- Evet. Konuşup duruyorsunuz ama tüm gördüğüm sen ve birkaç adamın.
Than you are. A lot of people take offense while I even talk to them
Konuştuğumda rahatsız olurlar.
When you're out on the range with nobody to talk to most of the time but your horse you do a lot of dreaming.
Yanında atından başka konuşacak hiç kimse olmadan çayırlara çıktığında bir sürü hayaller kurarsın.
You and I have a lot of old corpses to dig up and talk about.
İkimizin deşeleyip konuşacak bir sürü eski cesedi var.
He knows a lot of methods to make you talk.
Seni konuşturacak pek çok yöntem bilir.
For a thirsty man in a dry land, you got a lot of talk, Nye.
Sence susamış bir adamın bu kurak topraklarda ne işi var? Bu kovalamaca yakında bitecek.
And you don't talk about my father or the law school... and I'll try and be a lot nicer... and I'll give you lots of sustenance.
Sen, babam ve okul hakkında konuşmayacaksın... Ben ise daha nazik olacağım... ve sana bir sürü yemek getireceğim.
Bet you two ladies have a lot to talk about.
Şimdi iki bayanın konuşacağı çok şey vardır.
you talking to me 61
you talk too much 145
you talkin' to me 23
you talked me into it 17
you talk to me 50
you talk 107
you talked to her 34
you talk to him 77
you talked to him 43
you talked 29
you talk too much 145
you talkin' to me 23
you talked me into it 17
you talk to me 50
you talk 107
you talked to her 34
you talk to him 77
you talked to him 43
you talked 29