Aslında öyle Çeviri İngilizce
1,861 parallel translation
Aslında öyle, çünkü bu Eli'ın onu bulmasını kolaylaştıracak.
Actually, it is, because it will make it easier for Eli to find him
Evet, aslında öyle demek istemedim.
Yeah, yeah, that didn't come out right.
Aslında öyle değil.
Not really.
- Aslında öyle değil.
- She's not, actually.
Alkollüyken öyle konuşur ama aslında öyle demek istemez.
But he gets like that in booze, he don't mean nothing by it.
Aslında öyle olmak zorunda değil.
You know, it doesn't have to be.
- Aslında öyle bir şey demedi.
- He didn't actually say that.
Evet, aslında öyle oldu.
Yeah, as a matter of fact, it was.
Hayır, aslında öyle düşünmüyorum.
No, I don't, actually.
Evet, aslında öyle.
As a matter of fact, it is.
Aslında öyle.
You kinda are.
Sevgili olarak olmadığını söylüyordu, ama aslında öyle olduğunu biliyordum.
She said it wasn't a date, but we both knew it was. Before that,
- Aslında öyle değil çünkü Rick Fox'la yiyiştim.
- Except not really, cause I made out with Rick Fox.
- Aslında öyle demek isteme- -
- He didn't mean to imply- -
- Konu aslında sadece Canavar değil, öyle değil mi Bay Hunter?
Yeah, well, it's not just about the Ripper, is it, Mr. Hunter?
Aslında gerçekten öyle.
Yeah, and this is my real nose, which it totally is.
Aslında, öyle değil.
That's not like that, actually.
Aslında, Jonathan'la bu gece öyle takılacağız sadece ikimiz.
Actually, uh, jonathan and i Were thinking of just hanging out tonight, Just the- - just the two of us.
Yani, aslında, o halde öyle mutlular.
So, actually, they are just as special as all the rest.
Genel kanı öyle değil aslında.
Not a big fan of authority figures, actually.
Aslında bana öyle geliyor ki hâlâ bir şansımız var.
In fact it's down to me that we're still in with a chance of anything.
Tabanca öyle bir şekilde donatılmıştı ki, tabancayı aslında kabloya kancalamıştım ve ateş ettim. Böylece kablodan aşağıya doğru gitti.
The gun was rigged in such a way that I actually hooked the gun onto the cable and shot it so it went straight down the cable.
Aslında, bence bu hayattaki en önemli şeydir ve bunun öyle olmadığını söyleyen insanlar pisliğin tekidir, açık ve net.
in fact, I think it's the only thing in this life that matters at all and the people who say it doesn't are just assholes, plain and simple.
Aslında, benim arkadaşlarım da öyle düşünüyor.
Oh, well, my mates think that too.
Aslında, öyle olsa ne olur?
But you know what? Actually, so what?
- Öyle aslında.
- Yes, it is.
Evet, aslında bende öyle düşünüyorum.
Yeah, actually, i kind of think it is.
- Ama öyle, aslında.
- But it is, though.
Öyle güzel olurdu aslında.
That would be cool, actually.
Öyle demek istemedigini biliyorum aslında biraz karışık ama.
I know that isn't intended as a compliment but,
Öyle aslında.
Basically.
- Aslında hiç öyle olmadı.
None whatsoever, actually.
Aslında öyle Dr. Ogden.
Indeed she is, Dr. Ogden.
Aslında... senin kızınla benim yeğenim müthiş bir çift oluyorlar, öyle değil mi?
You know... your daughter and my nephew... they make a stunning couple, don't you think?
Beni aslında tehdit etmiyorsun, öyle mi?
You're not actually threatening me, are you?
- Aslında tam olarak öyle değil.
- It's not like that.
Aslında, evet, öyle.
- Actually, yeah, she is.
Tamam, biliyorum, muhtemelen Shep'le tanıştığın için öyle düşünmüyorsun, ama aslında oldukça harikalar.
Okay, I know you probably wouldn't think so, having met Shep but they're actually kind of great.
Aslında çocuğun öyle biri olmadığını düşünürdüm.
That's what he was. I didn't think that kid had it in him.
Felicia, aslında tam olarak öyle olmadı.
That's not exactly how it went down.
- Alâkası yok. Evet, aslında biraz öyle.
- Yeah, well, he kind of is.
Aslında, öyle değil.
Well, not really.
Aslında kılavuzda öyle bir şey olduğunu hatırlamıyorum.
Actually, I don't remember that being in the manual.
- Öyle. Aslında biraz büyük bir sürpriz.
- I do, actually it's a pretty big surprise
Aslında ben de öyle düşünüyorum.
Yeah, you know, i think so, too.
Sorun değil. Aslında, öyle.
Actually, it's not.
İster bir, takım kurulurken olsun ister takıma seçilip öyle bir takımın olmadığını anlayıp oynayamadığında olsun ya da öyle bir sporun aslında olmadığını öğrendiğimde.
Whether it's not being picked for a team Or being picked for a team and then showing up And realizing that the team doesn't exist
Öyle değil aslında ama- -
That's not how it works, but- -
Aslında önemli değil, öyle değil mi sonuçta teknik olarak yokum?
It doesn't really matter, does it, since I don't technically exist?
Aslında beni bağlayıp şaplak atsaydın direnmem çok güç olurdu, öyle değil mi?
In fact, if you were to tie me down and spank me, I could hardly be expected to resist, could I?
- Aslında bana öyle davranıyorsun. - Sus bakalım sen.
- { Actually, } That is kind of how you treat me.
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
öyleydi 571
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
öyleydi 571
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
öyleymiş 51
öyle olsun 692
öylesin 305
öyle mi dersin 362
öyleyiz 77
öyle bir şey değil 75
öyledir 296
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle olsun 692
öylesin 305
öyle mi dersin 362
öyleyiz 77
öyle bir şey değil 75
öyledir 296
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle demek istemedim 274
öyle mi diyorsun 87
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öylece 26
öyle deme 154
öyle görünüyor 500
öyle olsun bakalım 50
öyleydim 119
öyle mi diyorsun 87
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öylece 26
öyle deme 154
öyle görünüyor 500
öyle olsun bakalım 50
öyleydim 119