Bilirsiniz ya Çeviri İngilizce
294 parallel translation
Bilirsiniz ya, yüzüğü parçalayabilir ve elmasları ayrı satabilir.
See, he could break the ring up and sell the diamonds separately.
Zamanı gelince ne yapacağınızı bilirsiniz ya da ne yapmayacağınızı.
You'll know what to do when the time comes. Or what not to do.
Şey, bana öyle geliyor ki, eğer... biri içeri girip karıma arabamı uçurumun dibinde bir mermi deliği ile birlikte bulduğunu söyleseydi, bilirsiniz ya, sanırım arabada olup olmadığımı, yaralı olup olmadığımı, yaşayıp yaşamadığımı sorardı...
Well, it kind of seems to me that if... somebody popped in and told my wife that they found my car... at the bottom of a canyon with a bullet hole in it, you know, I think she would wanna ask if I was in the car, if I was hurt, if I was alive...
Bilirsiniz ya, şu ana değin, şarapların sadece içmek için olduğunu sanırdım.
You know, up until now, I thought that wines were only to drink.
Beni bağışlayın, fakat, bilirsiniz ya, benim işimde ifadeleri okumayı öğrenmemiz gerekir.
Forgive me, but, you know, in my business we have to learn to read expressions.
Bilirsiniz ya, onun küçük bir sorunu var...
You know, she's got a little problem...
Bilirsiniz ya, ben de bunu merak ediyordum çünkü siz çok farklısınız, ve sizde takdir ettiğim şey de bu.
You know, I was wondering about that because, you know, you're so different, and that's what I admire about you.
Bilirsiniz ya, aslında geçmişte bir zamanlar burada bir detektif yüzbaşısı vardı, onunla ben geçinemezdik.
You know, as a matter of fact, a while back here there was a captain of detectives, and he and I didn't get along.
Şimdi, aklıma şu geldi, bilirsiniz ya, böylesine genç birinin kendilerine bir anahtar vereceği kız arkadaşları olabilir.
Now, it occurred to me that, you know, a young guy like that might have girlfriends that he'd give a key to.
Bilirsiniz ya, son araştırma projelerinizde kullandığınız türden?
You know, the kind that you used in your last research projects?
Bilirsiniz ya, tıpkı havaalanına gitmek üzere tam taksiye binersiniz, bir şey unuttuğunuz, bir şeyin eksik olduğu endişesine kapılırsınız ya?
You know, just as you get in the cab to go to the airport, you have an anxious feeling that you forgot something, that something is missing?
Bugün de isteseler, bilirsiniz ya, bir şeyler ayarlarsınız.
Still today the meeting, if to ask for to me.
- Bir düğme, bilirsiniz ya.
- A button, you know, Senator.
Yahudi karşıtı bir saçmalık ki inanmazsınız, bilirsiniz ya büyük bir tatlı su balığı sazan balığını yutar, bir levrek de bu tatlı su balığını turnabalığı bu levreği yutar, adamın biri de turnabalığını yer.
It's just anti-Semitic drivel which you don't believe ; you know... that a big gudgeon eats a roach, a perch eats the gudgeon... a pike eats the perch, and a person eats the pike.
Bilirsiniz ya, Komiser, ben haftada en az bir kez cinayet bürosunda olurum.
You know, Lieutenant, I'm in the homicide office at least once a week.
Siz zaten, evelallah hangi partiyi zarfa atacağınızı benden iyi bilirsiniz ya. [ALKIŞLAR]
You know who to vote better than me anyway.
Bilirsiniz ya..
- Or... you know.
Yaralılar ve mülteciler mutsuz Georgia'ya akın ederken başlar dik ama kalpler hüzünlüydü... Bizim orada baharda, yaban eriği ağacının çiçek açtığı bir yer var... Nehrin kenarında, bilirsiniz.
And there's a place back home... where a wild plum tree comes to flower in the springtime... down by the creek, you know.
Batıya, annemi görmeğe gidiyorum. Hasta, bilirsiniz.
She's sick, you know, and I've been trying to get out there to see her.
"Tanrı'ya şükret." Bilirsiniz, Bunun gibi.
"Be glad in the Lord." You know, like that.
Yani, Chip ya da benim gibi değil, bilirsiniz.
I mean, he's not at all like Chip and I, you know?
Oh, bilirsiniz, rüzgar gülü gibi, devire göre rüzgar nereden eserse... oraya dönüverilir ya.
Oh, you know, whirling around like a weathercock every time the wind changes.
Bilirsiniz ya.
You know?
Belki bilirsiniz, Çin'de ev sahibi misafirini karşılamak için bizzat kapıya gelir.
In China, as you possibly know... the host himself comes to the gate to greet his guest.
Bilirsiniz, Bayan Chandler, biri bana burada duracağımı söyleseydi, yani, sizinle karşı karşıya geleceğimi...
You know, Miss Chandler, if anybody ever told me I'd be standing here, I mean, right face-to-face with you.
Ya kişinin ruhu, bilirsiniz, bir iblis tarafından ele geçirilmişse... şeytan kovma ayini için ne yaparsınız?
If a person's, you know, possessed by a demon, or something how do they get an exorcism?
Hey, Cuma günleri yoğundur, Hata yapılmış olabilir, bilirsiniz...
Hey, Friday's a busy day. A mistake can be made, ya know?
Ibiza Ibiza'dır, ve burada insanlar kendileridir, anlarsınız ya... insanlar daima oldukça ilginç şeyler yaparlar, bilirsiniz.
Ibiza is Ibiza, and here people are themselves, you know... doing rather strange things all the time, you know.
Bilirsiniz, arabanın anahtarlarını yerine koymazsınız da, buluncaya değin rahat edemezsiniz ya, bunun gibi bir şey.
You know, it's like when you misplace your car keys... you can't rest till you find them.
Bilirsiniz, ilk günlerde, tutukluları oraya yukarıya götürürlerdi. Ve size söylemek istedim, siz gerçekten mekanın halini yakalamışsınız. Hüzün verici.
Lieutenant, I can tell you in the gym right now... there are at least a dozen men... that could lift up that bar and put it on Gene's body... if that's what happened.
Belki de bundan söz etmemeliyim çünkü televizyonda uzun süredir saklanan sırları ele verir, bilirsiniz, televizyonda bir cihazımız var, onunla dışarıya da bakabilirsiniz.
I probably shouldn't mention this because it'll give away secrets that were long kept in television, we have a device, you know, in television, where you can also look out.
İfadeniz için! Resmi olarak yazıya dökülmesi gerekiyor, bilirsiniz, bürokrasi.
Your statement has to be typed up officially.
Siz daha iyi bilirsiniz herhalde... ama yerinizde olsam yabanda yolculuk ederken bir avcıya güvenmezdim.
Well, you know your own business, maybe... but in your place, I wouldn't take up with a ranger out of the wild.
Bilirsiniz, biz Tanrı'ya inanırız.
I mean, we believe in God so... OK?
Kapıya da bir göz koydum, böylece onun bir kapı olduğunu bilemeyecekler ve tekrar içeri giremeyecekler. Çünkü bilirsiniz, bu bir göz.
Put an eye on the door so they won't know it's a door and they can't get back in'cause this is the eye you know?
Bilirsiniz, biri âşık olabilir, ya da birçok kez sevilebilir.
You know, one can love, or be loved more than once.
Bilirsiniz, Bunker Hill tören yönünden zengindir... ama bu her zaman kişisel tutmak istediğim bir olaydır... bir binbaşıya hoşçakal der ve bir diğerini buraya atarken.
Bunker Hill is rich in ceremony, but this is an occasion I always like to keep rather private, when I say goodbye to one major and appoint another in his place.
On bir buçukta personelimle toplantı yapıyordum. Bilirsiniz onları çekilmez müşterileri memnun etmelerini söylüyordum. Ve özellikle Andrea'ya yemeği o kadar sıcak yapmasına... gerek olmadığını anlatıyordum.
At half past 11 I was having my staff meeting... giving the hired help a pleasing stream of the old rancid... and in particular pointing out to Andreas that there was absolutely no point in making your curry de poulet vindaloo
O siyah çocuklardan zor ve ya İspanyol olanlardan, çünkü herkes düşünür, bir graffiticinin siyahi veya porto rikolu olduğunu, ve bu şekilde, bilirsiniz, Bu yanlıştır.
It's harder on black kids or Spanish kids,'cause everybody thinks a graffiti writer is black and Puerto Rican, and that's, you know, it's wrong.
Yüreğim bu projeye katılmak için can atıyordu, ama aklım.. "Oh tanrım, ya babam duyarsa" diyordu. Bilirsiniz işte.
My heart told me to participate in this project, but my brain said "Oh, God, what will my father think".
Ve ben neşeli olamadığım zaman bilirsiniz hani bazen başınız ağrır ya da kendinizi kötü hissedersiniz ya ben o zaman hastaneye giderim ve tekrar her şeyin üstesinden gelebileceğimi hissedene dek kalırım.
And, when I can't be cheerful... When you get a headache, or you feel really bad. I go to the hospital.
Sadece kıyıya yanaştım, bilirsiniz.
look, I just docking.
Hue'ya geldiğimizde... savaş gibiydi, bilirsiniz.
When we're in Hue, in Hue city it's like a war, you know.
Pek dindar biri değilimdir, bilirsiniz, ama şu andan itibaren, Kabil'i öldürüp, Samson'u susturduğu için geceleri Tanrı'ya dua ediyor,... inzivadan çıkıp ikinizin icabına bakmasını niyaz ediyorum!
Now, I'm not a religious man, as you know, but henceforth, I shall nightly pray to the God that killed Cain and squashed Samson, that he comes out of retirement and gets back into practice on the pair of you!
Ama sonra bilirsiniz işte, eski kocamla tanıştım, bir süreliğine Avrupa'ya taşındık ve... uzun, sıkıcı bir hikaye işte.
But then, you know, I met my husband and... we moved to Europe for a while.
Bunları bilirsiniz, bir çok insan bu ülkede nasıl konuşacağınızı söylemeye can atan, bir sürü grup var ya da neyi konuşamayacağınızı.
You know that, lots of people, lots of groups in this country want to tell you how to talk, tell you what you can't talk about.
Ama, biliyorsunuz- - Ya şey olursa, bilirsiniz...?
But, you know- - What if, you know...?
Ama, biliyorsunuz- - Ya şey olursa, bilirsiniz...?
But, you know... What if, you know...?
Bilirsiniz rekabet ya da iyi öğrenci olmak gibi birşey yoktu.
Everybody just nods.
Limuzini geçerken görürsünüz, bilirsiniz ki, ya zengin bir adam vardır içinde ya da her birinde 1.75 dolar olan 50 tane mezuniyet çocuğu.
You see a limo go by, you know it's either a rich guy or 50 prom kids with $ 1.75 each.
Dışarıya bıraka bilirsiniz.
Can you leave them outside?