English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ D ] / Demek istediğim bu

Demek istediğim bu Çeviri İngilizce

3,290 parallel translation
Yani demek istediğim bu sadece bir hikaye.
It's - I mean, it's just a story that - I mean -
Evet belki ama demek istediğim bu sizin için daha kolay ve para da istemiyorum.
Yeah, but it's so silly. I mean, I'm not gonna charge you anything, and I -
- Demek istediğim bu değil, ben...
That's not what I mean. I want...!
- Demek istediğim bu değildi!
- It was not what I meant.
Bilirsin, demek istediğim Bu kesinlikle zencilerin iş mc'liğe geldiğinde ciddiye aldığı bir sözcük. çünkü, bilirsin, biz sanatın peşindeyiz.
You know, I mean, it's definitely a word that niggas take serious when it comes to mcing, because, you know, we look for art.
Demek istediğim bu tip şeyler sonsuz hiçliği hızlandırmaya yarıyor hem ben rüya bile görüyorum ki rüya görmek harika bir şey.
I mean, it just kind of helps speed up the endless nothing, and I actually dream, and the dreams are great.
Demek istediğim bu özel bir gece ve senin kıyafetlerin bu özelliğe uymuyor.
The point is this is a theme night. And this isn't exactly the theme.
Tam da demek istediğim bu.
This is exactly what I'm getting at.
Pekala, demek istediğim bu değil.
OK, that's not what I'm saying.
Demek istediğim bu değil derken siz ne dediğimi düşünüyordunuz? .
What you were thinking is not what I'm saying.
Demek istediğim bu değildi.
That's not what I'm talking about.
demek istediğim bu onu suçlu yapmaz.
I mean, that doesn't make her guilty.
Demek istediğim bu değildi.
Tha-That's not what I meant.
Ama demek istediğim bu tip bir çıkıntının çok nadir görüldüğü ve ikisinin de aynı çıkıntıya sahip olduğu.
It may mean nothing physically, but the point is that a spur like this is incredibly rare, and they both have the exact same one.
Hayır, Carla, benim demek istediğim bu değildi.
No, Carla, that's not what I meant.
Demek istediğim bu!
I mean it!
Demek istediğim, yok etme ile yeni bir şey var etme arasında ince bir çizgi olduğu, sanırım biz bu işi bayağı iyi idare ettik.
I'm just saying, as the thin blue line who separates innovation from annihilation, I think we've had a pretty good run.
Demek istediğim, bilgisayarlar son 100 yılın en büyük teknolojik gelişmesi olabillir ama bu internet...
I mean, computers may be the greatest technological advance of the last 100 years, but this whole Internet thing is..
Elbette ama demek istediğim neden bu ikisi birbirinden tamamen apayrı şeyler olmasın, birbiriyle uyuşmasın ki?
Of course, I what I mean is, why shouldn't two seemingly disparate forms merge - clash?
Demek istediğim, ya bu bir tatbikat değilse.
Is what I would say, if this weren't a drill.
Bilirsin, demek istediğim, bu ana başlık gibi.
You know, I mean, that's the ultimate title.
Demek istediğim, bu sanki....... hayatımda olmaması için ödeme yapıyoruz.
I mean, it feels like... It feels like I'm paying her not to be in my life.
Demek istediğim ; ne bu haşinlik?
It just means... why are your panties in a bunch?
Demek istediğim. Bu bir Zürafa majesteleri.
I mean... a giraffe, your Majesty.
Demek istediğim, bu çok zor.
I mean, it's hard.
Demek istediğim bir adamın bu dünyada ilerleyebilmesi için çok ama çok dikkatli olması gerekir.
What I'm saying is for a guy to get along in this world, he has to be very very careful.
Demek istediğim, bu kuantum fiziği, yani gözlemleme eylemi gözlemlenen şeyi değiştiriyor.
And, you know, it's the... It's quantum physics, you know, like, the act of observing, like, affects you know, the thing observed.
Tabi bana anlattıklarınızdan bu yana yani demek istediğim yaşamındaki bu değişiklikler ona fazlasıyla ağır gelmiş olmalı.
But from what you've told me I would say that all these changes in her life were simply too much for her.
Demek istediğim, onca yıl sonra geri gelin beni ve ailemi bu işin içine sürükleyin.
I mean, after all these years you come back, drag me and my family into this?
Demek istediğim, bu...
I mean, it's...
Demek istediğim eğer bu kek işini gerçekten istiyorsan neden tamamen üzerine gitmiyorsun?
I mean, if you really want this cake business so badly, Why don't you actually go for it?
Demek istediğim birçok insan kelimeleri kullanır ama bu önemli değil.
I mean, most people use words, but it's not important.
Demek istediğim, bu korkunç bir şey olur.
I mean, that would be a horrible thing.
Demek istediğim... bu!
I mean... That's it!
Mike'ın şakaları işe yaramadı mı? Demek istediğim, itfaiye ekipleri, insanların ölmesine alışkındır Amy ama bu şekilde değil.
Yeah. I mean, firefighters are used to seeing people die, Amy, but not like that.
Demek istediğim, bu delilik olurdu.
I mean, that would be insane.
Ama - demek istediğim, bu güzel bir iş, ama sen hiçbir şey görmedin.
I mean, it's a good job at that, but you didn't see an old fucker or whatever.
- Demek istediğim, şimdi yine ilk kez... liseden bu yana ayrı kalıyoruz ve ben sadece, ben.. - - Mm-hmm.
- Mm-hmm.
Demek istediğim, eğer 2 numara olsaydık bu konuşma çok farklı olurdu.
I mean, this conversation would be a lot different if we had overlapped.
Kendimizi gömmemiz lazım, yani demek istediğim para kullanarak bu tarz yerlerde kalmalıyız.
We have to bury ourselves, and that means staying in places like this, using cash.
Demek istediğim, bu aslında senin sloganın.
I mean, that's basically your catch phrase.
Demek istediğim, bu zor bir iş.
I mean, it's a tough business.
Demek istediğim, olanları düşündüğünüzde bundan kurtulmanın tek yolu, intihar ya da firar etmekti. Gerçek bu.
I mean, if you think about it, the only way out of it is, like, suicide or awol.
Demek istedigim bu degil!
That's not what I meant!
Demek istediğim.. Bu senin için çok zor olmalı
I mean... that must be so hard for you.
Demek istediğim, bu iyi, normal.
I mean, it's nice and normal.
Yok, Demek istediğim tabii ki bu Lavon.
No, I mean, it's-it's Lavon. Of course.
Demek istediğim, sende bu yok.
I mean you don't have that.
Demek istediğim, bu daha çok tencereye dibin kara demek gibi bir...
I mean, listen to me.
- Bu- - Yani demek istediğim- - Evli olmadığımızı kastetti.
- I just meant, um- - she just meant that we're not married.
Demek istediğim, bir parçam bütün bu yaşadıklarımızın üzerine daha çok anlam kattığımızı düşünmüştü.
I mean, part of me thought you were making a bigger deal out of what we have.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]