Elın Çeviri İngilizce
9,315 parallel translation
Biraz alkol almıştım ve arkadaşının imtiyazına el koydum.
I had some refreshments, and I checked your friend's privilege.
Gerçek şu ki, Christy esasında ona el fenerini tam olarak nerede bulacağını söyledi.
Look, the fact is that Christy basically told her exactly where to find the flashlight.
O zaman niye el fenerini pikabımın arkasına geri koydu.
Then why'd she put the flashlight back in my truck?
Kendinin ya da sevdiği birinin organa ihtiyacı olabilir, ama organların azlığı nedeniyle soruna el atmıştır.
He may need an organ for himself or a loved one, but because of the scarcity of available organs, he could be taking matters into his own hands.
Sen de defalarca başarısızlığa uğradın, bu yüzden artık ben el atmalıyım.
Time and again, you've failed to do so, so now I must.
Orada bulacağın kız tanıdığın Kiara olmaz.
And the girl that you would find down on El Cajon is not the Kiara you know.
Görevin, bunu kabul etmen lazım, bu el ilanlarını dağıtmak.
Your mission, should you choose to accept it, is to distribute these flyers.
Yani, yine bu el ilanlarını ve çıkartmaları dağıtacağız ama üzerlerinde dergiyle ilgili bir iz olacak.
I mean, we're still passing out flyers and stickers but it'll just have a hint of the magazine on it.
Yani şu yapıştırma ve el ilanlarının hiçbirinde sizin derginin adı yok mu?
So none of these stickers or flyers actually have the name of your magazine on them?
- Bir el atar mısın?
Give me a hand, will you?
Aslında bir el atın.
Actually, help.
Sayısız şaibeli adam vurma olayında savunduğumuz bu şerif bu sefer silahını kılıfında bırakıp kadın çekip giderken el sallamaya karar verdi.
And this marshal, whom we've defended on countless questionable shootings, well, he decides this time, he's gonna holster his piece, and he's just gonna wave goodbye as she drives away.
- Göğsünüze üç el ateş ettiğini ve olay yerinden kaçtığınızı söyledi.
Says he shot you three times in the chest and you fled the scene. Major.
"Yıllanmış Şarap." "Cehennem'in Tutkusu" "Aşkın Yolu."
Chiquitas. El Fuego de la Pasion. Caminos de Amor.
Arthur Radcliffe marka orijinal bir el çantası benim üzerime ödünç alındı ve yarın saat 5'e kadar geri verilmesi gerekiyor.
It's an Arthur Radcliffe original clutch on loan to me and due back tomorrow by 5 : 00 p.m.
Hangi anında internete girip, dev bir el aldıysan ölene kadar o anın dışında olmayı yeğlerim.
Whatever moment you were in the day you got on the Internet and bought a gigantic hand, I am proud to remain outside until I die.
Geri iade edemediğimiz bu şeyi, karşılayamayacağımız parayla aldın kim bilir hangi sebeple, ve son parlak fikrin de, onu üzerinde "beyninize bir el atın" yazan levhayla bahçeye koymaktı.
You bought this thing we can't return with money we don't have, nobody knows why. And your latest idea is to put it on the quad with a plaque that says give a hand to your brain.
"Beyninize bir el uzatın." Bilerek aptalca gösteriyorsun.
Give your brain a hand. You're making it sound stupid on purpose.
Sen de kocaman bir el alıp, biz halledene kadar etrafta öylece bıraktığın için özür dile ve ağlamadan yap.
And you, say you're sorry for buying a giant hand and letting it sit around until we had to deal with it, and say it without crying.
Sabahki o oyuncu kız Sly'in El Guapo olup olmadığını sormuştu.
Earlier, that gamer girl asked me if Sly was El Guapo.
- El sıcaklığını düşünüyorum.
I'm dropping your hand temperature.
En azından bütün ailen geliyorsa Steve o aptal ikinci el Miata'sını süremez.
[Sighs] At least with your whole family coming, Steve can't drive his stupid used Miata.
Sonunda Steve'in Miata'sının ikinci el olduğunu kanıtladık.
We finally proved Steve's Miata was used.
"Sokak dövüşü" nde bedavaya bir el oynayın ve Brock'a oy verin.
Play a free game of "street fighter" and vote for Brock.
Tüm para duraklarını el ile hesap defterine yazıyor.
He writes down all the destination accounts by hand in a ledger.
Onu kazandığınız el çok şanslı bir eldi.
You won her on a very lucky hand.
- Senin binanın ismi The El Dorado muydu?
Is your apartment The El Dorado?
- Sadece el sıkışmıştınız.
- You had a handshake.
Kendi el yazınızı okuyabilirsiniz herhalde.
Surely you can read your own hand.
El sıkışın.
Shake hands.
Hubbard'ın el yazması.
They're handwritten by Hubbard.
Eğer o paraya el koyabilirsek ve Peterson'un çaldığını kanıtlayabilirsek bu olaya bir son verebiliriz.
If we could get our hands on that cash and prove that Peterson's stealing, we'd put an end to this right now.
Sadece El Capitan yolundaki tünelden geçerken babamın üstüne kustuğunu hatırlıyorum.
I just remember you puking up on Dad when we came through the tunnel going to El Capitan.
Görünmez El'e gitmem ve V.I.P. odasını soruşturmam söylendi
I was told to go to The Invisible Hand and ask for the V.I.P. room.
Pekala, bakın şimdi Görünmez El'e dönüp, 70 binlerini veriyorum.
Okay, look, I'm going back to the invisible hand, and I'm giving them their 70 grand.
Birisinin, araştırma cesetlerinden birini, el arabasıyla kaldırdığını düşündüm.
I thought someone had removed one of the research corpses, hauled the body off with the dolly.
Emlakçıdan evin değerini kanıtlamak için onay aldık... ve Mona'nın evine yakın beş eve el konulmuş.
We decided to confirm the property value with the realtor and discovered that five houses near Mona are in escrow.
Öldüğündeyse, ortağı parmağını ayırmışlardı cenazedeki herkese el hareketi çekmişti.
When he died, he stuck out his middle finger so he'd be flipping everyone off at his funeral.
Ekmek kırıntılarını temizlemek istersen şurada el süpürgesi var.
There's a dust vac over there if you'd like to clean up your crumbs.
Bir kızın el masajında sadece elini kullanacağını kim söylüyor ki?
And who says a girl only uses a hand massager on her hands?
Biraz el çabukluğu yapmanın eğlenceli olacağını düşündüm.
'Cause I thought it might be fun to do a little piece on sleight of hand.
- El çabukluğu mu yaptın?
- Jim. - You do sleight of hand?
Abuddin'in güzel insanları! Allah'ın yardımıyla ve üç günlük yoğun çatışmanın ardından, Kızıl El'le birlik olan kuvvetlerimiz Halifelik ordusunu Ma'an'dan çıkarmıştır.
Good people of Abuddin, with God's help, and after three days of intensive fighting, our forces combined with the Red Hand have driven the Army of the Caliphate from Ma'an.
Firavununa hakkıyla hitap edeceksin, General Horemheb. Ne El Hiba köyüne giden binlerce grubun, ne de Memphis dışında bekleyen 5 bin adamın benim iznim olmaksızın hareket etmeyecek veya çatışmaya girmeyecek.
You will address your Pharaoh properly, General Horemheb, and your thousand troops moving to the village of El Hiba will not move or engage without my permission, nor the remainder of your 5,000 men who wait outside Memphis.
Tamam el arabasını alalım.
All right, let's get the dolly.
El arabasını alalım.
Let's get the dolly.
El mayını gördün mü hiç?
Ever seen a hand mine?
Parmakları kemikleşmiş durumda. Hareketsiz hâldeki pençeyi andıran el yapısının uç kısmında sertleşmiş hipertrofik tırnaklara sahip.
Fingers are ossified, flexed into an immobile, claw-like configuration with thickened, hypertrophic nails.
Bazı kültürel şeyler var, mesela- - ona nasıl havalı el sıkışıldığını öğretmeli miyim, yoksa bu beni ezik mi gösterir?
There's some cultural things, like... Should I teach him a cool handshake, or does that just make me lame?
Ona nasıl havalı el sıkışıldığını öğretmeli miyim?
Do I need to teach him a cool handshake?
Daha önce birisi garip bir sol el baş parmağınız olduğunu söyledi mi?
Has anyone ever told you that you have a queer left thumb?
elin 54
eline sağlık 21
elini ver 195
elinde 28
elini uzat 73
elinizde ne var 17
elinde değil 18
elini çek 20
elini çabuk tut 66
elinden geleni yap 94
eline sağlık 21
elini ver 195
elinde 28
elini uzat 73
elinizde ne var 17
elinde değil 18
elini çek 20
elini çabuk tut 66
elinden geleni yap 94