Izin verirseniz Çeviri İngilizce
2,815 parallel translation
Şimdi, eğer izin verirseniz...
Now, if you'll please excuse me.
- Sayın hakim, eğer izin verirseniz,
- Your honor, if I may...
- Sayın yargıç, izin verirseniz.
- Your honor, forgive me.
Eğer izin verirseniz...
If you'll excuse me...
Sayın Hakim, eğer izin verirseniz bu karar jüriyi etki altında bırakır.
Your honor, if you excuse the witness, it'll completely prejudice the jury.
- Siz izin verirseniz, buraya kısa yürüyüş mesafesinde.
It's not far. - It's true, is in the vicinity of Baja.
Biraz konuşmamıza izin verirseniz...
And I-if you could just - if you could just talk to us...
Cenazesiyle biz ilgileniriz ve izin verirseniz eve gitmek istiyorum size söylemedim değil mi?
We'll take care of her funeral And will let you know I want to go home
neyse, izin verirseniz, benim, uh... gitmem gereken iki görüşmem var.
Anyway, if you'll excuse me, I, uh... I have two meetings that I have to get to right away.
Şimdi bana izin verirseniz, ben yatak odama gidiyorum.
Now, if you'll excuse me, I will be in my bedroom.
Prenses, izin verirseniz...
Princess, if you'll allow me... Master Joris!
Şimdi izin verirseniz, yerimize dönsek iyi olur.
If you would excuse us, we go back best.
Sizden hiçbir yardım hak etmediğimi biliyorum ama gitmeme izin verirseniz, yemin ederim ki hiçbir şey söylemem.
I know I don't deserve any favors from you people, but if you let me go, I swear to God, I won't say nothing.
Eğer ayakkabılarınızı çıkartmama izin verirseniz, bunu 39 da yapabiliriz.
You can make that 39 if you get me to take your shoes off.
Pek işe yaramadığımı biliyorum ama izin verirseniz ülkenizi görmek zevki için kılıcımı seve seve bırakırım.
I know I am hardly worthy... but with your permission, I would lay down my sword... for the joy of seeing your country with my own eyes.
Ama izin verirseniz, sizden.. 1931'de olanları anlatmanızı isteyebilir miyim?
But if I could, I was wondering... can you tell me what happened in 1931?
Efendim, eğer izin verirseniz,...
Um, sir, if I may,
O seçeneği işaretleyerek bağışlamaya izin verirseniz.
You consent to have it donated by checking off that box.
Belki bir süre onlara bakmama izin verirseniz iyi olur.
Maybe you should let me take care of them for a while.
Şimdi izin verirseniz...
Now, if you'll excuse me.
Bize izin verirseniz.
You'll have to excuse us.
Eğer izin verirseniz, Dr. Mortimer Granville'i çağırmak istiyorum.
I would like to call Dr. Mortimer Granville, lf it pleases the court.
Ve şimdi izin verirseniz, toplantımıza yarına kadar ara verebiliriz.
And now, if you don't mind, we might adjourn our session until tomorrow.
- Bayan McBride izin verirseniz...
Mrs McBride, if I could...
Sevgili Profesör Freud ikimizi de ilgilendiren bir konuda görüşmek için sizi Viyana'da ziyaret etmeme izin verirseniz müteşekkir olurum.
Dear Professor Freud I'd be most grateful if you'd allow me to come visit you in Vienna on a matter of great interest to us both.
Söylememe izin verirseniz, Profesör arkadaşlarınıza da hastalarınız gibi davranmak hatasını yapıyorsunuz.
If I may say so, dear professor... you make the mistake of treating your friends like patients.
Bu esnada izin verirseniz insanlar ölmeye çalışıyor burada.
Meantime, people are trying to die in here.
Eğer bir telefon açmama izin verirseniz bu işi düzeltebiliriz.
If we can make a phone call, we can straighten this all out.
- Açıklamama izin verirseniz...
If you just allow me explain.
Şimdi izin verirseniz davaya dönmemiz gerek.
Now if you'll excuse us, we're due in court. Let's go.
Şimdi eğer izin verirseniz.
Now, if you'll excuse us...
Bana biraz izin verirseniz.
You'll have to excuse me.
Lütfen, izin verirseniz.
If you... if you don't mind, please.
- Tekrarlıyorum, işleri hızlandırırız eğer 5'inci madde korumasında genel bir savunma yapılmasına izin verirseniz.
- Again, we would speed things up here if you allowed for a blanket pleading of the Fifth.
Bunu yapmalarına izin verirseniz kaçış fırsatınız uçup gitmiş demektir.
You let them do that and, chances are, you're not getting out.
Aslına bakarsanız bekliyorum çünkü hapse düşmesine izin verirseniz çenesini kapalı tutması için bir nedeni kalmamış olacak.
Actually, I do, because if you let him go to jail, that bastard has no incentive to keep his mouth shut.
Çocuğu muayene etmeme izin verirseniz teslim ederim.
I'll give you the box if you let me examine the boy.
Şimdi izin verirseniz, sabahleyin katılmam gereken bir cenaze var ve öncesinde gerçekten sarhoş olmam gerekiyor.
Now, if you'll excuse me, I have a funeral to attend in the morning and I'd really like to get drunk first.
İzin verirseniz.
If you'll excuse me.
İzin verirseniz kuşun ötmediğini tekrar...
You know what? Let me just double check, Make sure that bird...
İzin verirseniz, hâlâ oldukça çekici biri olduğunuzu söyleyebilirim.
And may I say, you're still a very attractive woman. Yeah.
İzin verirseniz, yalnız.
Alone, if you don't mind.
İzin verirseniz.
Will if you excuse me.
İzin verirseniz hanımlar.
Will you excuse me, ladies?
Yüz dolar daha verirseniz, göbek deliğimden mayonez yalamanıza izin vereceğim.
For an extra hundred, I'll let you guys pool your mayonnaise right here in my bellybutton.
İzin verirseniz yardımcı olayım, bu sizi bir ağırbaşlı gösteriyor.
Well, if I might point out, this does make you look very dignified.
- İzin verirseniz.
- lf you'Il excuse me.
İzin verirseniz?
You allow me?
İzin verirseniz.
Allow me to?
- İzin verirseniz...
If I can interrupt...
- İzin verirseniz gidip bulayım.
If you give me a chance I'll go find it.