Izin vermiyorum Çeviri İngilizce
762 parallel translation
Bu adama daha fazla hakaret etmenize izin vermiyorum!
I will not allow you to insult this man any further!
- Şimdiden söyleyeyim, izin vermiyorum.
I've already told you, there's no way that I can allow that. Yes, I know.
- Gitmesine izin vermiyorum, Bob.
I wouldn't let her go, Bob.
Yanımda çalışanların mesai saatleri içinde ziyaretçi kabul etmelerine izin vermiyorum, Rembrandt'ın mesaisi ise 24 saattir.
- To see Rembandt. I don't allow my servants to receive visitors... during working hours, and he works 24 hours a day.
Kesmenize izin vermiyorum!
I won't let you do it!
- Hayır, izin vermiyorum.
- No, sir, I will not yield!
Buraya girmene izin vermiyorum.
I defy you to enter here.
Bunu planlamamıştım, ama buradasın ve gitmene izin vermiyorum.
I hadn't planned to, but you're here. You're not leaving.
Kimsenin dokunmasına izin vermiyorum.
- I'm sorry. I don't let anybody handle it.
Bu yüzden hasta olacaksın. Artık daha fazla çalışmana izin vermiyorum.
This is why you fall ill I'm not going to let you work anymore, you understand?
Yaşı gelene kadar benim rızam olmadan evlenemez ve ben de kesinlikle buna izin vermiyorum.
She cannot marry without my consent... until she comes of age... and that consent I absolutely decline to give.
Algy, vaftiz olmana izin vermiyorum.
Algy, I forbid you to be baptized.
Küçük Nell'e de izin vermiyorum.
No more than I let them down Little Nell.
Ona izin vermiyorum.
I wouldn't let him.
Bu yüzden senin gitmene izin vermiyorum ya.
That's why I don't let you go.
Öyle bile olsa bu çiçekleri üzerinde bulundurmana izin vermiyorum.
Even so, I won't allow you to wear these flowers.
Ve bu serseri ile çalışmasına izin vermiyorum.
And she's not allowed to work with this vagabond!
- Kapıyı açmana izin vermiyorum!
- I forbid you to answer it!
Benim isteğime uymayan hiçbir şeyi yapmasına izin vermiyorum.
I let her do nothing that is not my pleasure.
Doğumgünün bile olsa böyle konuşmana izin vermiyorum.
I won't let you talk this way, not even on your birthday.
Manastıra hediye edildi ve onu almanıza izin vermiyorum.
It was a gift to the convent and I defy you to take it away from me.
Sana izin vermiyorum.
I won't let you.
Ben de sana nasıl yaşayacağını söylüyorum ve kendin olmana izin vermiyorum.
I keep telling you how to live and not letting you be what you are.
Burada olmasına izin vermiyorum, beni duydunuz mu?
I will not have him here, do you hear? Not ever!
Siz hanımların çıplak olarak banyo yapmalarına izin vermiyorum.
The opportunity was there and...
Yani şu anda gitmesine izin vermiyorum.
So I won't let her go for now.
- Hayır, Charles, izin vermiyorum.
- No, Charles, I won't allow it.
Ben sürgündeki Fransız Hükümetinin bir üyesiyim ve size verdiğim sözümün sorgulanmasına izin vermiyorum!
I'm a member of the French Government in Exile and I won't permit you to question my word of honor!
Ben o kadınların boğa ile gitmelerine izin vermiyorum.
I'm not letting those women ride away with that bull.
Bundan sonra ayarladığım her kumar oyununda bilmenizi isterim ki, şu andan itibaren bu kadının gelmesine izin vermiyorum.
Henceforth, on any future floating crap game... that I arrange, I wish to inform you as of this date... that this broad is to be personally excluded.
Bakmanıza izin vermiyorum Mösyö! Bu da ne demek oluyor?
- Sir, how dare you?
Hayır, buna izin veremem! Buna izin vermiyorum! Felicien!
This is going too far.
İçeri girmenize izin vermiyorum.
I'm not letting you in!
Başka seçeneğe izin vermiyorum.
I am permitting no choice.
- Buna izin vermiyorum.
- I won't allow it. - It's done.
gitmene izin vermiyorum!
I'm not going to let you go!
Eve gitmenize izin vermiyorum. Yalnız olmaz.
I'd not advise your going to the house, not alone.
Buraya kadar! Benimle oynamalarına izin vermiyorum artık!
I'm not going to let them play games with me anymore!
Bu yüzden beni endişelendirmesine izin vermiyorum.
So I don't let it worry me none.
Gitmene izin vermiyorum.
I won't let you go.
Hayır, izin vermiyorum.
N Q'I w "'1'"
Dışarı çıkmana izin vermiyorum.
I'm not letting you out.
Beni yabancılara karşı ön yargılı olmakla itham etmenize izin vermiyorum!
I'm not letting you accuse me of prejudice against foreigners.
Bir siyahın benden daha iyi Almanca konuştuğunu... söylemenize izin vermiyorum!
I'm not letting you tell me... a black can speak better German than me. Not you!
İzin vermiyorum.
I won't permit you.
İzin vermiyorum...
I will not permit...
İzin vermiyorum.
I won't allow it.
- İzin vermiyorum!
- No, I won't!
Gitmene izin vermiyorum Leo!
- Leo, I forbid you to go. - No choice, my love, it's an errand of mercy.
- İzin vermiyorum!
- I refuse!
İzin vermiyorum buna!
I refuse! I refuse!
vermiyorum 24
izin ver 244
izin verme 28
izin veriyorum 25
izin ver de 17
izin verir misin 192
izin verir misiniz 242
izin verirsen 77
izin verirseniz 214
izin vermeyeceğim 39
izin ver 244
izin verme 28
izin veriyorum 25
izin ver de 17
izin verir misin 192
izin verir misiniz 242
izin verirsen 77
izin verirseniz 214
izin vermeyeceğim 39