Onu serbest bırak Çeviri İngilizce
506 parallel translation
Biletini ödeyeceğim, onu serbest bırakın.
But Georgia pleaded for him and said she would pay his fare.
Onu serbest bırakırsak ve bir şey olursa ellerimiz kana bulaşmış olacak.
If we let her go and anything should happen... the blood would be on our hands.
Bana ne istersen yap ama onu serbest bırak.
Do with me what you like, but let her go free.
Defol ve onu serbest bırak.
Okay. Beat it and let him go.
Onu serbest bırak.
Give him his head.
- Eğer onu serbest bırakırsam korkarsın!
- You will if I let him out!
Eğer onun benimle ayrılmasını engellerseniz, onu serbest bırakırım!
If you refuse to leave him to me, I shall free him!
Onu serbest bırakın!
Leave him alone!
Ben de sizin amirinizim. Onu serbest bırakın diyorum.
I am your boss, and I ask you to release her.
Onu serbest bırakıp... sonra tekrar tutuklamak, iğrenç bir hile... ama onun taktikleride iğrenç.
So release him and then - Releasing him and arresting him again is a dirty trick, but his tactics are even dirtier.
Onu serbest bırak.
Turn him loose, sis.
Binbaşı, onu serbest bırak.
Major, give him his freedom.
O zaman onu serbest bırakın.
Then cast him loose.
- Onu serbest bırak.
- Release him.
Yamane, kılıcını at, ve onu serbest bırak yoksa karın ölür!
Yamane, drop your sword and let him go, or your wife dies!
Onu serbest bırak!
Release him!
Onu serbest bırak.
Release him.
Lütfen onu serbest bırakın.
Please let him go
Onu serbest bırakın!
Turn him loose!
Doktor Terrell, Alfa'nın Beta'ya konuşmayı öğrettiğini söylediniz. Bu durumda, onu serbest bırakırsak, bu bilgiyi kendi türüne aktarabilir mi?
Doctor Terrell, if, as you say, Alpha Beta is teaching Beta to speak are you suggesting that, if you were to set Alpha free he might pass on his facility to others of his kind?
Onu serbest bırakın.
Set her free!
Beyin yıkamanın başarılı olduğuna kanaat getiriyor ve onu serbest bırakıyor ve biliyor ki, babun gizli rezerve giderken onu kimin takip ettiğini umursamayacak bir durumda.
He decides the brainwashing has worked, so he sets him free knowing that in his condition he won't care who follows him to the secret reservoir.
Umarım, onu serbest bırakırsınız
I hope you'll let him go.
- Yine de... ölüm onu serbest bırakıncaya değin... ruhun bedende hapsolduğu düşüncesi... bana hep inanılması güç gelir.
Yet... I've always found it hard to believe that the soul... is imprisoned in the body until death liberates it.
Onu serbest bırak!
Set her free!
Lütfen onu serbest bırakın.
Please release him.
Onu serbest bırakın.
Leave him alone...
Onu serbest bırak.
Free him
Onu serbest bırak Ben. Yoksa kalbini ellerimle sökerim.
Give her up, Ben, or I'll tear your heart out with my bare hands.
- Onu serbest bırakıyorsunuz.
- You're letting him go.
Onu serbest bırak.
Let her go.
Ama onu sevmeye devam edersin ve serbest bırakıldığı anda da, beni bırakıp ona koşarsın... Tabi!
Yes!
- Serbest bırakın onu.
- Let him go.
Serbest bırak onu.
Let him go!
Benden ayrıldığında, Çocuklarla buluştum Bana verdiğin şu küçük atı serbest bırakıp onu takip ettik, doğru yuvasına döndü.
When you left me. I joined up with the boys we turned loose that nice. little horse you gave me followed him home.
Onu 10.000 dolar kefaletle serbest bırakıyorlar.
Fred baby, they only got her on $ 10,000 bail.
Onu yakalamak için o kadar zahmet ve iki ay sonra serbest bırak.
After all that trouble catching him, we had to let him go two months later.
Serbest bırak onu.
Release him.
Onu derhal serbest bırakın!
Release her immediately.
- Onu hemen serbest bırak.
Let him out now, and be quick about it.
Haçı ortadan kaldırırsan onu serbest bırakırım!
Let her go!
Onu hemen serbest bırakır mısınız?
Would you release him now?
Sekizde, tabi onu hemen serbest bırakırsanız.
At 8 : 00, if you'll release him now.
Demek, öyle, onu serbest mi bırakıyorlar?
Well, that's it, then, they're releasing Pearson?
Serbest bırakın onu!
Release him!
Onu açtığında, bu küçük bebeğe basarsın ve milyonlarca voltonluk ateş gücünü serbest bırakırsın.
When it's on, you press that little baby and you unleash millions of voltons of firepower.
Toranaga, Blackthorne`un serbest bırakılmasını ayarlamıştı, onu oraya yollamasıyla aynı nedenden ötürü :
Toranaga had arranged Blackthorne's release from prison for the same reason he had sent him there :
- Onu bir gün serbest bırakırlar.
They'll release him someday.
Günah bu, serbest bırak onu
It's a sin, Set it free.
Görüldüğü kadarıyla Bay Teruggi, sıkıyönetim ihlali nedeniyle tutuklanmış ve stadyuma getirilmiş ve sonra serbest bırakılmış ve jandarma geç saatlerde onu caddede ölü bulmuş.
It appears that, uh... Mr. Teruggi was picked up for a curfew violation and detained at the stadium... and then released. And then the carabineros found him later that night, dead on the street.
Tüm suçlamalar düşüyor ve onu hapisten serbest bırakıyorlar.
All charges are dropped, and he's released from jail.
onu serbest bırakın 20
serbest bırakın 17
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
serbest bırakın 17
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58