Sorun bu Çeviri İngilizce
12,178 parallel translation
Sorun bu değil ki.
That's not the problem.
- Belki sorun bu.
Maybe that's the problem.
- Sorun bu adamdı.
It was this guy.
Şu an bizim için sorun bu.
That's problematic for us right now.
Ana sorun bu. David'in sorun çözme anlayışı, daha fazla para dökmek.
David's idea of problem solving, is just to throw more money at it.
Bu senin için sorun mu?
Do you have a problem with that?
Sorun da bu, seni çok özlüyorum.
I... That's the whole point, I miss you all the time.
- Bu bir sorun mu?
- Is that a problem?
Sorun da bu zaten.
You see, that's the problem.
Bu konuyu sorun etmiyorum, daha karşıma birçok fırsat çıkabilir hem daha işin başındayız..... sırf iş sahibi olmak için kabul edeceğim ama istediğim hiçbir şey sunmayan bir iş hayali kuruyorsan sana iyi şanslar!
And I'm fine with that. I have a lot to offer the world, and this is just the beginning, and if you want to take a job with some shady start-up company that has nothing to offer you but stock options and a dream, then you should do that!
Sorun şu ki, Mark da geri dönüp bu çoklu aşk ailesine katılacak mı?
The question is : will Mark even turn up and engage in a polyamorous family?
Ama hakem nakavt kararı verdi, kurallar da bu şekilde, yani sorun yok.
Referee calls it a knockdown and it's in the books. It's a knockdown.
- Bu bir sorun mu?
- Is this a problem for you?
Bu sorun değil.
That's not necessary.
Bu gerçekten büyük bir sorun gibi geldi...
Ooh, that really does sound like a big problem...
Eğer yedeklemek için bir kez daha söylersem, Bu bir sorun olacak. Hepinizle oynamayacağım!
If I tell y'all one more time to back up, it's gonna be a problem.
- Orospular senden daha ucuz ve bu kadar sorun çıkarmaz.
- A hooker is cheaper and it doesn't create this much problems.
Bu hiç sorun değil
It's not going to be a problem.
Sorun demedim zaten Ama gerçek ortada İkinizde daha önce bu denli büyük hacimli bir işe girişmediniz
No, it's not a problem, per se... but the fact remains... that neither of you have taken a find of this magnitude into production.
Benim tek sorun, Bu farklı bir hikaye daha geçen zaman söyledim.
My one problem, that's a different story than you told last time.
Sorun da bu.
Yeah, that's the issue.
Başkasının çocuğuysa zor olabilir ama kendi çocuğunuzsa sorun demektir bu.
When it's somebody else's child, it's a challenge. When it's yours, it's a problem.
işte burada sorun şu ki burada bu numara... 30 yıllık amortismana dayanıyor... değil mi?
Okay, so, that's it, the problem here is that this number here... Is based on a 30-year amortization... When you wanted a 20, right?
Nasıl bir sorun varsa ya da hangi yatırım çöktüyse, bu bilgisayar hatası değil.
So whatever went wrong, whatever investment went haywire, it's not the computer's fault.
Pekala, eğer bu yeterli olursa, sorun yok. - Korkuyorum.
All right, if that's enough for you, that's fine.
Sorun yok. Bu...
This is fine.
Sorun şu ki, senin bu özellikleri gösterdiğini hiç sanmıyorum.
Problem is, I don't think you've demonstrated those qualities at all.
Sheila Rondowski ile çıkıyor, sanırım adı buydu... ama bu büyük bir sorun çünkü kadın onun amiri.
And he's dating Sheila Rondowski, I think is her name, on the sly, which is a big no-no,'cause she's his superior.
Umarım bu bir sorun teşkil etmez.
I hope this is not going to be a problem.
İşte sorun da bu Steve.
Well, that's the thing, Steve.
Niye ki? Bu sorun olur mu?
No.
Bu bir sorun Albert.
That's a problem, Albert.
Bu biraz sorun yaratabilir.
It is a bit worrying.
Aldığın bunca hapa bakılırsa bu kadar çok sorun yaşaman hiç şaşırtıcı değil.
It's no wonder you're having so many problems, given the amount of pills you're taking.
Bazen ev sahiplerinin içinde sorun çıkarmadan yaşarlar ama bazen de, beni hayran bırakan kısmı bu. Bazen hâkimiyeti ele alıp ev sahiplerinin davranışlarını kontrol edecek kadar ileriye giderler.
Now, sometimes they live peacefully inside their hosts, but sometimes... this is what fascinates me, guys... sometimes they take control, going so far as to manipulate their behavior.
- Bu sana sorun gibi görünmüyor mu?
Oh, you don't think that looks tense?
Sorun çıkarırsan canın öyle bir yanar ki bu kadar yanabildiğine inanamazsın anlaşıldı mı?
Make a fuss, perv, and it'll hurt so bad you won't believe that it could hurt like that, all right?
Şu an hiçbir sorun yok. Bu bir tehlike değil.
This is not an emergency.
Evet, yıl ortası incelemesinde bu sorun olacak.
Yeah, that is going to show up on my midyear review.
Liman Müdürü işbirliği yapmazsa, bu bir sorun olabilir.
If the Port Commissioner wasn't cooperating, it could be a problem.
Sorun da bu zaten, birine yardım ediyorsunuz.
That's the thing, see? You're just helping out a guy.
Bu, biri ona sorun çıkardığında gönderdiği Noel kartı.
This is a Christmas card he sends out when someone crosses him.
Ve eğer saygıyı kaybedersen, bu bir sorun, değil mi?
And if you lose respect, that's a problem, innit?
- Bu sorun olmaz.
- That is not a problem.
Kalbinde sorun var, bu yüzden bazen durgun oluyor.
He has heart problems, so sometimes he stays calm.
Sorun da bu.
What we gonna...
Bu seferlik sorun değil.
This time is fine.
Sorun olmazsa bu gece onunla burada kalmak istiyorum.
I'd like to stay here with him tonight if that's okay.
- Sorun da bu.
- That's the problem.
Bu noktada ailenizle aranızda üzerinde düşünmeniz gereken her ne sorun varsa baş etmenizi bekliyoruz.
By which point we expect you to have dealt with whatever family concerns you may need to address.
İşte bu bir sorun.
Well that's a problem.