Söylemek zorundayım Çeviri İngilizce
1,518 parallel translation
Çok üzülerek söylemek zorundayım, talebini kabul etmek zorunda kaldım.
It devastates me to tell you that I had no choice but to comply.
Söylemek zorundayım, biraz hayal kırıklığına uğradım.
I gotta tell you. I'm a little disappointed.
Söylemek zorundayım. Burası önceden şapkalarınızı astığınız yerden bir basamak üstte.
Gotta say, this is a step up from where you boys used to hang your hats.
Daha önce de Ölümsüz'le birçok kez karşılaştım şunu söylemek zorundayım, sonuç genellikle tatmin edici oluyor.
I have had dealings with the Immortal many times... and I must say that the outcome is always... most satisfactory.
Bunun arkadaşınızı Ölümsüz'ün elinden kurtarmaktan çok daha önemli olduğunu söylemek zorundayım.
And I have to say, right now, it seems a bit more important... than trying to pry your friend off of the Immortal.
Bu merkez ofisin gözüne girebilmek için bir şanssa önceliklerim arasında olmadığını söylemek zorundayım.
If this is our chance to get into a better grace with the head office... I'd have to say it's not my priority.
- Hayır ben söylemek zorundayım.
- No, I have to tell him.
Kocama söylemek zorundayım! .
I have to tell my husband!
- Şey ben söylemek zorundayım var.
- There's something I have to tell you.
Sadece çok Sana söylemek istediğim var, çok Seninle söylemek zorundayım.
There's just so much I want to say to you, so much I have to say to you.
sizlere bir şey söylemek zorundayım.
I have something I need to say.
Ve söylemek zorundayım, senden daha zekiyim.
Plus better trained. And I have to say, a heck of a lot smarter.
Sana daha kaç kez söylemek zorundayım Van?
How many times do I have to tell you, Van?
- Bunu söylemek zorundayım!
- I have to say this!
Yanlış birşey yapmadıysam, neden ona söylemek zorundayım?
If I didn't do anything wrong, then why do I have to tell him?
Sanırım aileme bütün gece dışarıda olduğumu söylemek zorundayım.
I guess I should have told my parents I'd be out late.
Bütün geceyi görmezden gelmeye ve inkâr etmeye çalışarak geçirdim ama yapamıyorum. Ve sana söylemek zorundayım.
I spent the entire night trying to avoid this or ignore it, but I cant so I've just got to say it.
Söylemek zorundayım, oldukça etkileyiciydi.
You know, I have to tell you, uh... it was very moving.
Gençler, kaç defa daha söylemek zorundayım?
How many times do I have to tell you?
Bart, bir şey söylemek zorundayım ve bu hiç de kolay değil.
Bart, I've gotta say something, and it's not easy.
Size bir şey söylemek zorundayım.
There's something I have to tell you guys.
Red'e söylemek zorundayım, bu işi kabul edemem.
I'll just have to tell Red I can't take the job.
ve, aaaa., sanırım bunun kesinlikle dehşet derecede korkunç olduğunu söylemek zorundayım
something happened, and, uh, I think it's safe to say that it was certainly in the area of horrific.
Söylemek zorundayım, mr. Barnett, Bu kasabada farklı renkte bir insan daha görmek çok güzel.
I have to say, Mr. Barnett, it's nice to see another person of color in this town.
Oh, Hyde'a söylemek zorundayım.
Oh, I gotta tell Hyde.
- Ona söylemek zorundayım.
- I need to tell her.
Sana kaç kere söylemek zorundayım?
How many damn times do I have to tell you?
Bu yüzden kardeşin olarak söylemek zorundayım sana ne olduğunu anlatana kadar durmayacağım.
Which is why I just have to say, as your brother... I'm gonna be relentless until you tell me what's goin'on with you.
Birşeyler söylemek zorundayım.
I have to say something.
- Neyi yapamayacaksın? - Sana bir şey söylemek zorundayım.
- I have to tell you something.
Bak, sana bir şey söylemek zorundayım.
- I'm sorry. Look, I feel like I need to tell you something.
Fakat korkarım size bunu ısrarla söylemek zorundayım.
Really. But I'm afraid that I must tell and I must insist on this :
Sadece, söylemek zorundayım çünkü başkasına anlatmaya çok utanıyorum.
I just have to say this because I'm too embarrassed to tell anyone else.
Eve'e söylemeyi düşünmüyorsun, öyle değil mi? - Söylemek zorundayım!
You're not thinking about telling Eve, are you?
- Söylemek zorundayım.
- I have to tell him.
Ama hisleriniz değiştiyse şunu söylemek zorundayım, beni büyülediniz, bedeniniz ve ruhunuzla, sizi... sizi seviyorum.
If, however, your feelings have changed I would have to tell you, you have bewitched me, body and soul, and I love... I love... I love you.
Şunu söylemek zorundayım. Asla kimseye üçkağıt yapmadım.
I gotta tell ya, I-I never set out to trick anyone.
Ve şu gerçeği söylemek zorundayım ki, Bay Edward R. Murrow 20 yıl önceden beri Komünist amaçlar için propaganda içinde yer almıştır.
And I am compelled by the fact to say to you that Mr. Edward R. Murrow as far back as 20 years ago was engaged in propaganda for Communist causes.
- Kac kez söylemek zorundayım?
- How many times do I have to tell you?
.. ailenin evinde misafir olduğum için, .. bunun doğru olmadığını söylemek zorundayım...
I'd have to say that I don't think it's correct, as a guest in your parents'house...
Sana birşey söylemek zorundayım. Tapınaktan bir rahip için üzgünüm.
I gotta say you're one sorry wimp for a monk from that temple.
Ama yinede söylemek zorundayım!
So you would say what I have to say!
Bunu söylemek zorundayım.
I just have to say this.
Bugünden sonra annenizle her şekilde bağlantı kurmanızın yasaklandığını söylemek zorundayım.
In which case, I have to tell you that you are forbidden to communicate in any way with your mother, from this day forward.
Sana daha kaç kere daha Hadou gücünün yasaklanmış olduğunu söylemek zorundayım?
How many times do I have to tell you that the Hadou power is forbidden?
Milli Güvenlik Yasası 115 - B'ye göre yasal danışman bulundurma hakkınız olmadığını söylemek zorundayım.
I'm required to inform you that, under National Security Directive 115B, you do not quality for legal counsel.
Tobias'a boşanacağımızı söylemek zorundayım, Maeby'e de alıştıra alışta söylemeliyiz artı haftasonundan önce kaşlarımı almak zorundayım.
So now, I have to tell Tobias we're getting divorced, you know, break the news to Maeby, plus fit an eyebrow pluck in there all before the weekend.
Beyefendi, size üzülerek söylemek zorundayım.
Uh, sir, i am genuinely sorry to tell you that, uh... during the attack,
Önemli birşey söylemek zorundayım.
I have important words to say.
Ben biraz sinirli olduğumu söylemek zorundayım.
I always wanted to meet a real pirate hunter.
Fakat işin aslı bir şeyler söylemek zorundayım.
I have to say something.
zorundayım 57
söyle 2270
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyle bana 1105
söyleme 186
söyle 2270
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyle bana 1105
söyleme 186
söylemeyeceğim 91
söylemem 123
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemek istediğim 130
söylemedin 49
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söylemem 123
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemek istediğim 130
söylemedin 49
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söyle ona 443
söylemiyorum 60
söylediler 23
söylemem gerek 33
söyle bakalım 455
söyleyin bana 123
söylediğim gibi 241
söyledin mi 33
söylemedi 153
söyleyemem 305
söylemiyorum 60
söylediler 23
söylemem gerek 33
söyle bakalım 455
söyleyin bana 123
söylediğim gibi 241
söyledin mi 33
söylemedi 153
söyleyemem 305