Tıpkı bunun gibi Çeviri İngilizce
253 parallel translation
Tıpkı bunun gibi pek çok yetişkin de var, Tom.
There's a lot of grown-ups just like that too, Tom.
Tıpkı bunun gibi.
Just like this one.
Tıpkı bunun gibi.
It's just that...
Bizim de tıpkı bunun gibi bir radyomuz var.
We have a radio just like this one.
Tıpkı bunun gibi.
It works like this.
Tıpkı bunun gibi, New York başmakalesi.
Like this one, a New York editorial.
Tıpkı bunun gibi.
Just like that.
Bu sabah da tıpkı bunun gibi bir ses duydum.
I heard one just like it this morning.
Ama hatırlamalısın ki çocuğum, eğer onu kaybedersek, tıpkı bunun gibi yaklaşık 200 tane daha var.
But just you remember, child, if we lose him, there's about 200 or more ahead of us Just like that.
Tıpkı bunun gibi.
That is what this is.
Tıpkı bunun gibi... "Biliyorum"?
Just like that... "I know"?
Lane'le ben tepeye çıkmıştık... Grady'yi ateşin başında bıraktık, tıpkı bunun gibi.
Me and Lane got up on the high ground... left Grady sitting by a fire, just like this one.
Üç bin mil ötede Portofino Han'da tıpkı bunun gibi başka bir saat daha var.
Three thousand miles away from here... is another time clock just like that at the Portofino Inn.
Tıpkı bunun gibi.
Like here.
Tıpkı bunun gibi görünüyordu.
Uh, it looked just like this.
Tıpkı bunun gibi.
Just like this.
Tıpkı bunun gibi bir tane de annen için yapmıştım.
I made one just like that... for your mother.
Eski tip bir jilet. Tıpkı bunun gibi.
Regular razor blade like this one.
Ruhunu bir örümcek ağıyla nasıl sinek yakalıyorsa, öyle yakalayacağım,..... ve bir çömleğin içine sokacağım,... .. tıpkı bunun gibi.
I will catch his soul like a spider catches a fly in his web and pop it in a canari like this one.
Babanın da tıpkı bunun gibi bir tane vardı.
Your daddy had one just like it.
Tıpkı bunun gibi büyük bir ağacın dibine oturmuştu.
Siddhartha sat under a great tree, just like this one.
Beynin kafatasına baskı uygular tıpkı bunun gibi!
Your brain presses against your skull and it feels like this!
- İnanmayacaksın ama Francie annemin de tıpkı bunun gibi bir bonesi vardı.
You'll never believe this, Francie but my own mother had a bonnet nearly the very same.
Tıpkı bunun gibi ( Fransızca ).
Comme ça.
Tıpkı bunun gibi konuşmadan iletişim kurabiliyoruz.
We have communication like that unspoken.
Biliyorsun... tıpkı bunun gibi bir tanesini Magar'da finalleri kazanmak için kullandım.
You know, I used one just like this to win the finals at Magar.
- Ne? - Pazartesi günü de tıpkı bunun gibi bir tane giymiştiniz.
- You wore one just like that on Monday.
Tıpkı bunun gibi bir tane vardı sende.
You have one just like it.
Bir film seyrettim, orada teneke kutunun içinden şeker yiyorlardı. Tıpkı bunun gibi.
I saw a film, and they were eating candy from a tin just like this.
Onlar gezegen tıpkı bunun gibi.
Those are planets, planets like this one.
Ben de biraz payladım onları. ve bir tecrümeleri vardı, tıpkı bunun gibi.
I smart-mouthed'em, and they had Bibles with'em, like that one.
Ve tıpkı bunun gibi.
And just like this.
Tıpkı bunun gibi.
Just like this...
Tıpkı bunun gibi mi?
- Just like that? - Yeah!
Çok iyi biçimde korunmuş. Tıpkı bunun üzerinde kuşlar yürümüş gibi.
It's very delicately preserved, almost as if birds have been walking on this.
Bir gün, Londra tıpkı kor gibi parıldayacak... ve o kadar güzel olacak ki sen bile bunun karşısında hayran kalacaksın.
One day, London will glow with incandescence... and will be so beautiful that even you will be moved by it.
Ve sen de tıpkı benim gibi bunun aşk olmadığının farkındasın.
And you know it wasn't love just as well as I do.
Tek bildiğim bunun kaçınılmaz olduğuydu tıpkı benim ölümüm gibi.
I only knew it was inevitable, as my death is inevitable.
Bunun olmasını istiyordun tıpkı benim gibi.
You were dreaming, just like I was.
Evet, tıpkı bunun gibi.
- Exactly.
Vince Tıpkı kasabanın geri kalanı gibi seni de idare ediyor. Herkes bunun farkında.
Vince runs you like the rest of this town, and everyone knows it.
Tıpkı bunun gibi.
Like this one.
Bir mühendis bunun mutlak bir şey olduğunu söyler. Tıpkı üstüne bastığımız toprak gibi.
An engineer will tell you it's an absolute... like the firmness of the earth.
Bunun en iyi ilacı, biraz eğlenmektir ; tıpkı senin alt sınıftan olan annenle eğlendiğim gibi.
The best medicine for that is to have some enjoyment... with a lower class woman, like your mother.
Peh, bunun tadı tıpkı tuvalet kağıdı gibi.
Oh, man, this stuff tastes like toilet paper.
Tıpkı Yaponchik gibi bunun da gerçek ismi olduğundan şüpheliyim.
I doubt that's his real name, any more than Yaponchik.
Tıpkı bir avuç arkadaşım gibi ailemin tanıdıkları vasıtasıyla şehirde kalmayı başardım. Bunun When Xiu'yu ebediyen kaybettiğim an olabileceğini düşünmeden edemiyordum.
Like a small group of my friends, I managed to stay in the city through family connections I couldn't help thinking this might have been the moment... when I lost When Xiu forever...
O yüzden gerçekten bunun olup olmadığını söylemek çok zor. Tıpkı dumanı üstünde bir kanıt veya volkan bulmaya çalışmak gibi. Bulması kolay değil.
It's hard to tell if it's going - like trying to find the smoking gun or the smoking volcano.
Dolap çeviriyorlarsa bunun bedelini ödemeleri gerek. Tıpkı herkes gibi.
Well, if they wanna fuck, they gotta pay, just like everybody else.
Tıpkı bunun gibi.
It was sort of like this.
Bunun farkındayım, Binbaşı, tıpkı Başkan gibi.
I'm aware of that, Major, as is the president.
bunun gibi 190
bunun gibi bir şey 34
bunun gibi mi 57
bunun gibi şeyler 48
gibi 298
gibi mi 48
gibi görünüyor 21
gibi şeyler 18
gibi bir şey 16
tıpkı 157
bunun gibi bir şey 34
bunun gibi mi 57
bunun gibi şeyler 48
gibi 298
gibi mi 48
gibi görünüyor 21
gibi şeyler 18
gibi bir şey 16
tıpkı 157