English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ T ] / Tıpkı onun gibi

Tıpkı onun gibi Çeviri İngilizce

599 parallel translation
Ve oğlu tıpkı onun gibi büyüdü.
And his son grew up just like him.
Klara'nınki gibi giysilerin olacak herşeyin tıpkı onun gibi olacak ve harika bir bayan olarak yetişeceksin.
You'll have clothes like Klara's... everything just like hers... and grow up to be a great lady.
Birdie ile o kadar çok konuşuyorsun ki tıpkı onun gibi olmaya başladın.
You've been with Birdie so much, you're getting just like her.
Tıpkı onun gibi olurum.
Then I'll be just like him.
Şey, Pete hasta falan olursa ben de tıpkı onun gibi seyirci içinden çalışabilirim.
Well, I was thinking that if Pete got sick or something... why, I could work from the audience just like he used to.
Tıpkı onun gibi.
like him!
Tıpkı onun gibi.
Just like he is.
Ve tıpkı onun gibi yalnız yaşarsın.
And then you'll be lonely like him.
İkisi de tıpkı onun gibi ölmüş.
They both died the same way she did.
Melbourne'da tıpkı onun gibi güzel bir kadın ortaya çıktı.
A similar beauty turned up in Melbourne.
Fırlamalıktan. Tıpkı onun gibi.
For being a jerk, like him.
Tıpkı onun gibi.
Just like her.
Tıpkı onun gibi, senin de gözlerinden başlayacak unutulmak. Tıpkı.
As it was with him, forgetting will begin with your eyes.
Sonra, tıpkı onun gibi, unutulmak sesini kaplayacak. Tıpkı.
Then, as with him, it will swallow your voice.
Sonra, tıpkı onun gibi, her yanını kuşatacak... yavaş yavaş.
Then, as with him, it will consume you entirely, little by little.
Tıpkı onun gibi İsrail için çalışmam gerektiğini anlamıyor musun?
Doesn't he understand I must work for Israel in my way... just as he works for it in his?
Tıpkı onun gibi.
Just like him.
- Tıpkı onun gibi.
- Just like her.
Hapse düştüm ve tıpkı onun gibi ben de kuşlarla konuşuyorum.
So I wind up in the can, and I'm talking to the birds just like she did.
Duyduğuma göre güzel bir karın varmış. Kızın da tıpkı onun gibi olacak.
I hear you got a good-lookin'wife and a daughter gonna be just like her.
Tıpkı onun gibi sol elinle dövüş. Tamam mı bayım?
You fight with your left hand, just like him.
Cafcaflı gecekondu, tıpkı onun gibi.
It's a pompous shack, just like him.
Paris de tıpkı onun gibi, hayat da.
Paris is like her, and so is life.
- Şimdi ben de tıpkı onun gibi kokuyorum.
- Now I smell just like her.
- Tıpkı onun gibi.
It's exactly the same.
Tıpkı onun gibi.
Just alike.
Sen de benim için çalışıyorsun, tıpkı onun gibi.
You work for me too, just like him.
Onun önünde, tıpkı o zamanki gibi kitabı okuyup bitirdim.
I finished reading that same book while seated in front of her.
Sen ise kısa bir süre için onun yerini alacaksın, sonra tekrar yükseleceksin, tıpkı benim yükseldiğim gibi.
Thou shalt take its place but for a few moments, and then rise again, even as I have risen.
Onun öncü kuvvetleri ormanda tuzağa yakalandı, tıpkı bir ayı gibi.
His advance guard is trapped in the forest, like a bear.
Onları yok et, Tanrım, tıpkı Jeremiah'ın zamanında onun düşmanlarına yaptığın gibi.
Consume them, Lord, as thou didst thine enemies in the days of Jeremiah.
Benim için ona iyi bak. Tıpkı onun için bana baktığın gibi.
Look after him for me... just as you looked after me... for him.
O onun küçük kardeşi, tıpkı Roger ve ben gibi.
He's her younger brother, just like Roger is mine.
Bu onun Shelby'den kurtulma yöntemiydi tıpkı Jacoby'den kurtulduğu gibi.
It was his way of getting rid of Shelby... just as he did Jacoby.
Tıpkı onun dediği gibi, "el becerisini geliştirmesini umuyorum."
Just like he said, "I hopes as how it'll come in handy."
Onun tarafını tutun. Tıpkı babam gibi. Sonra da bana kızın!
Take her part, just like Father, and then getting angry with me!
Bu onun yüzlerinden biri, tıpkı Prensesin ölümün yüzlerinden biri olması gibi.
It's one of her faces, as the princess is one of death's faces.
O sis perdesi kalkana kadar bundan büyük bir haz alırsın daha sonra onun da tıpkı diğerleri gibi olduğunu fark edersin.
The pleasure you will have before the mist rises and you find out that she's like all the others.
Hayır, onlar erkek. Şimdi tıpkı onlar gibi davranmak zorundasın, onun için dikkat et. Bakın.
This special device is called a cloud chamber.
Ben zaten kurtarıldım çünkü onun adına can veriyorum. Tıpkı onun da benim için yaptığı gibi.
I've already been saved because I'm dying for Him, as He died for me.
O senin gençliğini istiyor, tıpkı uzun süre önce onun gençliğini istediğim gibi.
She wants the youngness of you, just as I wanted her youngness a long time ago.
Tıpkı bir postacı gibi, onun da bir görevi vardır ve bunu yerine getirir.
Like a mailman, he would have a job to do and he would do it.
Tıpkı onun dediği gibi.
It is as she said.
Ve ben, tıpkı babam ve onun babası gibi burada doğdum.
And I, like my father and his father before him, was born here.
Sen de tıpkı Flores gibi konuşuyorsun ve sonun da onun gibi olacaktır.
You speak like Florès, you will end like him.
teker teker, her tüccar, tıpkı onun komşusu gibi önce ona, 50 ryo veya 100 ryo ödedi işini geri alabilmek için.
One by one, each merchant, just like his neighbor before him, paid 50 ryo or 100 ryo to buy back his own business.
Gördüğün her şey ona aittir, tıpkı onun gömleği ve şapkası gibi.
Everything you see belongs to him, just like his shirt and his sombrero.
Onları alıp sarılmak, kucaklamak için ölüyordum, tıpkı Elsa ve onun kızkardeşlerine yaptığım gibi.
I was dying to pick them up and hold them, as I had done with Elsa and her sisters.
Konuştuğum herkes onun tıpkı bir zamanlar senin olduğun gibi... bir dağcı olduğunu söylüyor.
All the people I talk to say he's the kind of climber like... Well, like you used to be.
Tıpkı diğer tüm onun yolundan gidenlerin ki gibi.
As well as all those that preceded and followed him.
Hayvan terli alnını onun yanağına dayıyor... ve bir saat boyunca öylece duruyorlar karanlıkta... tıpkı sevişen bir çift gibi.
The animal digs his sweaty brow into his cheek... and they stand in the dark for an hour... like a necking couple.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]