Tıpkı sizin gibi Çeviri İngilizce
422 parallel translation
Sonra tıpkı sizin gibi buraya gelirler.
And then they come here like you.
Linda Mills de yastıksız uyuyor, tıpkı sizin gibi.
Linda Mills, who sleeps without pillows just as you do.
Tıpkı sizin gibi geri dönebilirim.
I might have to turn back the same as you did.
Tıpkı sizin gibi onlar da şafak sökerken tutuklanacaklar.
They were all taken exactly at dawn just as you were.
Biz Fransız'ız, tıpkı sizin gibi.
We are Frenchmen, just like yourselves.
Ve O da tıpkı sizin gibi kendisinin kim olduğunu... iyi biliyor, tıpkı aklı başında biri gibi.
If he's the person he believes himself to be just as you are, then he's just as sane.
Bu kaba, modern, ticari tiyatro ortamında... Sarah Bernhardt ve Eleanora Duse'un da sonu müzikal komedi olabilirdi. Tıpkı sizin gibi.
Sarah Bernhardt, Eleanora Duse... in this crass, modern, commercial theater might have ended up in musical comedy... just as you have done.
Tıpkı sizin gibi sert.
He's just as adamant as you are
Tıpkı sizin gibi.
So are the rest of you.
Tıpkı sizin gibi. Eğer hastalanırsanız.
That boy, he'll fix you if you're ailing'.
Herhangi biriniz, iki buçuk hafta boyunca, tek başına kendinizinkinden başka bir insan sesi duymayacağınız bir buçuk metrekarelik bir kutuya kapatıIsanız hayal gücünüzün de tıpkı sizin gibi kontrolden çıkma olasıIığı oldukça yüksek olurdu.
IF ANY ONE OF YOU WERE CON F IN ED IN A BOX FIVE FEET SQUARE FOR TWO AND A HALF WEEKS ALL BY YOUR LON ESOM E WITHOUT HEARING A HUMAN VO ICE
Tıpkı sizin gibi.
She was like you.
Tıpkı sizin gibi.
You come harder.
Önce bir haydut, sonra da büyük bir haydut olduğumda, beni tıpkı sizin gibi bir kahraman, bir idealist diye çağırabilirler, tıpkı senin gibi.
First the bandit and then, later, when I become a big enough bandit, they might call me a hero. An idealist, just like you.
- Doğru. İnandığınız şeyi yapın. Tıpkı sizin gibi.
- And do what you believe in life, just like you.
Yani kocanız ayaktaymış, tıpkı sizin gibi.
- That means he was standing. And... See the way you're standing?
Ben de bu çetrefil durumu aklımdan çıkaramıyorum, tıpkı sizin gibi.
I can't get this mess off my mind either, no more... no more than you can.
" Tıpkı sizin gibi, ben de eşsiz biriyim.
" Like you, I am unique.
O adamlar da koğuşun üyesi, tıpkı sizin gibi.
These men are members of the ward, just as you are.
Onlar tıpkı sizin gibi.
They are just the same for you.
Şimdi tıpkı sizin gibi oldum, efendim.
Master, now I look just like you do.
Tıpkı sizin gibi on dört yaşında Yetişkin Değerlendirmesine tabi tutuldum.
I took the Adult Evaluation at fourteen, just like you.
- Gelip bizi rahatsız eden herifler yüzünden, tıpkı sizin gibi!
Guys pissing us off, like you.
Yarın sabah tıpkı sizin gibi 500 adamla birlikte kahvaltı ediyor olacaksınız.
By tomorrow morning you'll be eating breakfast with 500 guys just like you.
Arkadaşım, tıpkı sizin gibi kendini taburcu etti. Londra'ya gitti, Brixton'da oda tuttu ve bir daha geriye bakmadı.
He discharged himself just like you, my friend did went to London, found digs in Brixton and never looked back.
Tıpkı sizin gibi, o da yalan söyler.
He tells lies, too. Like you.
Tıpkı sizin ülkenizde de söylendiği gibi, "Para konuşur."
Well, as they say in your country, "Money talks."
- Rad ve Steve bunlar da New Yorklu, tıpkı sizin gibi.
- Oh, please.
Bu paraya, savaşın dışında kalan bir ülke el koyuyor. Tıpkı sizin ülkeniz gibi.
This money is impounded by a government which, like your own... is at peace with the world.
Pek çok gözcü tarafından ileriye ve geriye gönderilir ; tıpkı sizin Afrikalı kabilelerin tamtamları, dağlarınızın yankıları, ağaçlarınızın arasından geçen rüzgarın fısıldaması gibi.
They are sent back and forth by so many sentinels like the tom-toms of your African tribes... the echoes of your mountains... the wind whispering through your trees.
Kızım da tıpkı benim gibi sizin sınıfınızda olacak.
My daughter will be in your class just like I was
Tıpkı sizin gibi.
Like you.
Bu bölgesindeki köylüler... - çok şanslı insanlar, tıpkı Şusui Sensei ve sizin gibi, efendim.
The peasants in this neck of the woods must be very lucky to know people like Shusui Sensei and you, sir.
Bir nedenden ötürü, sizi yok etmesi gerektiğini hissediyor, tıpkı sizin de onu yok etmek istediğiniz gibi.
For some reason, he feels that he must destroy you, commander. Just as you feel you must destroy him. That's going to be rather difficult now.
6000 asır önce, bu galaksiyi kolonileştiriyorduk, tıpkı sizin yıldız gemilerinizin şimdi bu boşluğu keşfe başlaması gibi.
Six thousand centuries ago our vessels were colonizing this galaxy just as your own starships have now begun to explore that vastness.
Kıstırıldık, Kaptan. Tıpkı şu an sizin kıstırıldığınız gibi.
We are trapped, Captain, just as you are trapped now.
Ancak biz, sizin sığırlarımızı alıp çiftliklerimizi yakmanızı beklemeyeceğiz. Tıpkı korkan diğer aileler gibi.
We ain't waiting until you get our cattle and burn our farms, just as others folks are afraid of.
Sizin de tıpkı şu kaktüs gibi dikenleriniz var.
Boy, you're getting as prickly as your damn cactus.
Sizinle sorunum yok, tıpkı sizin de benimle olmadığı gibi.
I have no quarrel with you, any more than you have with me.
Tıpkı Willy Wonka'nın şekerci olmak için doğduğu gibi ve sizin de birer Wonkacı olmak için doğduğunuz gibi.
Just like Willy Wonka was born to be a candy man and you were born to be a Wonkerer.
Sizi tıpkı sizin beni... gördüğünüz gibi görüyorum.
I'm seeing you exactly... as you're seeing me.
Sonra kendi durumumu düşündüm, sosyal durumumu... tıpkı sizin yaptığınız gibi, ve oynadım!
Then I think about my position, my social standing... just like you two do, and I just play!
Tıpkı sizin yaptığınız gibi mi?
Just as you did?
Onu özleyeceğim, tıpkı sizin de özleyeceğinizi bildiğim gibi.
I shall miss him, as I know you will.
Tıpkı sizin benim gibi.
Like you or me.
Hiç sapmadan sizin alanınızdan maksimum derecede faydalanmak isterler... tıpkı, tahminimce Margaret'i en iyi şekilde tanımladığı gibi.
They aim unswervingly at your area of maximum vulnerability... which is, I suppose, as good a way as any of describing Margaret.
Efendim, tıpkı sizin de her zaman söylediğiniz gibi...
Now, sir, as you are so fond of saying,
Tıpkı sizin sevdiğiniz gibi.
Just as much as you do.
Tıpkı bir oyun gibi olacak sizin için.
It's all to be like a game.
Bence John'u öldürmeye çalışan her kim ise, sizin bir görgü tanığı olduğunuzu sanıyor, tıpkı benim sandığım gibi.
I think whoever tried to kill John thinks you're an eyewitness just like I did.
Tıpkı sizin gibi onları da bir üst dereceye gönderdik.
Just like yourselves, they've graduated top of the class.
sizin gibi 99
gibi 298
gibi mi 48
gibi görünüyor 21
gibi şeyler 18
gibi bir şey 16
tıpkı 157
tıpkı senin gibi 132
tıpkı sana benziyor 22
tıpkı eskisi gibi 17
gibi 298
gibi mi 48
gibi görünüyor 21
gibi şeyler 18
gibi bir şey 16
tıpkı 157
tıpkı senin gibi 132
tıpkı sana benziyor 22
tıpkı eskisi gibi 17