Yukarı Çeviri İngilizce
48,165 parallel translation
Ertesi sabah, bir kez daha yola çıktık, James ve ben satın almıştım kamp dişli Arka tarafı yukarı kaldırmak
The next morning, we headed out once more, with the camping gear James and I had bought bringing up the rear.
Bu yokuş yukarı.
This is uphill.
Küçük hindi, orta boy hindi, şimdi yukarı gidin ve bana, Şükran Günü piknik battaniyelerini getirin, lütfen.
Little turkey, medium turkey, you guys go up to the attic and bring down the Thanksgiving picnic blankets, please.
Kızlar yukarı çıkıp, Tess'in odasında, biraz oynasanıza.
Um... you girls should go upstairs and play in Tess's room for a little while.
Yukarıda başka kimse yok, değil mi?
There's nothing more upstairs, right?
Kimse yukarı çıkmasın demiştim.
I said nobody upstairs!
Yukarıda kimse yok.
Nobody's upstairs.
Yukarı çıkmak yasak.
Upstairs off-limits!
Yukarıdakini kontrol et.
Check the big one at the top.
Evet, senin için L.A. aşağı yukarı bu.
Yeah, that's pretty much L.A. for you.
- Aşağı yukarı.
- Thereabout.
Çünkü dediklerine göre yukarıdaki buzdolabında... -... dünden artan şeyler varmış.
Because I told that there was some leftovers upstairs in the fridge.
Jackson yukarıda birkaç dakika bekleyebilir.
Jackson can cool his heels for a few more minutes upstairs.
Yukarıya haber verin.
Okay, somebody call upstairs.
Hemen yukarı çıkıyoruz.
We're coming up there now.
Jeremy çocuğumuzu salıncakta sallıyor. Yukarı çıkınca ayak parmaklarına dokunuyor.
Jeremy pushing our kid in the swing, touching his toes when they're in the sky.
Kapatıp yukarı çıkarmak için hazırlayalım.
Okay, let's pack him, get ready to bring him upstairs.
Yukarıda dinleniyor.
He's upstairs resting.
Yukarıda onun gibi başkaları da var.
And there's more like her upstairs.
Şimdilik, hepinizin yukarı çıkıp kestirecek bir yer bulmanızı istiyorum.
For now, I want you all to go up and find a place to get some shut-eye.
Olmaz, yukarı çıkıp biraz dinlen.
Hey, no, you should go upstairs and get some rest.
Pekala, harika, öyleyse yukarıda göz kulak olursun bana.
Okay, great, then look after me upstairs.
Hepiniz yukarı çıkın da, beni huzurumla baş başa bırakın.
Well, you're all gonna go upstairs and leave me alone in peace and quiet.
Sadece yukarıda ne var ona bakacağız, tamam mı?
We're just gonna see what's up there, okay?
- Aşağı yukarı.
It's pretty close.
- Yukarıda kapsülde olanları diyorum.
I meant, uh, up in the capsule.
Sonra yukarıda tutuyorsun ki geri dönsünler.
And then kind of hold it up so they get back to us.
Yukarı geri dön. Doğru yatağına.
Go ahead back upstairs.
- Hayır, olmaz. Seni tekrar yukarı taşırız.
- No, we'll move you back upstairs.
Yukarı çıkabilirim.
I can walk a flight of stairs.
Ben ve bütün katlar yukarı cıkıyordu, ve düşündüm ki...
It was just all the floors going up, and I, and I thought...
Kemersiz bir şekilde yukarı çıkmamı istiyor yani.
He wants me to go upstairs without a belt.
Bakın, yukarıdakilerin fikirlerini değiştirmeleri için çok zaman var.
Look, there's still plenty of time for the big shots to change their mind.
Yukarıda.
Up there.
- Dr. Halstead'in yukarıda sana ihtiyacı var.
Dr. Halstead needs you upstairs. Copy.
- Aşağı yukarı öyleydi.
- More or less.
Aşağı yukarı iki senedir.
About, two years now.
Bodrumdayken bir ses duydum, yukarı çıktım ve herifi bu şekilde buldum.
I was in the basement, I heard a noise, I came up here, and I found him like this.
- Hayır, zamanlaman doğruysa, bodrumdayken ses duyup hemen yukarı çıktıysan Jones hâlâ boğuluyor olurdu.
- No, if your timeline was true, if you were in the basement and you heard a noise and you came up right away, Jones would still be alive, choking to death.
Yukarıda birkaç kırmızı tişörtlüyle bırakılmak aklımda yoktu.
Leaving me upstairs with a couple of red shirts is not what I had in mind.
Tamam çocuklar, yukarı çıkıp ödevlerinizi yapın.
All right, kiddos, upstairs, do your homework.
Baş parmak yukarı.
Thumbs-up.
Yukarı çıkın.
Head upstairs.
Buradan yukarıda.
From here on up.
Aşağı yukarı.
More or less.
"Sıfır" yukarı demek, "bir" aşağı.
"Zero" means up, "one" means down. It's not easy.
Sonra yukarıdan bir ses duydum, kontrol etmeye gittim. Yerde yatar halde buldum.
Then I heard something upstairs, so I went to check on it, and I found him, lying on the floor...
Arada bir penguenlerden birisi gök yüzüne fırlıyor. 15 metre yukarıya, inanılır gibi değil.
Now and then you just get a penguin that gets catapulted 15 metres in the air - it's totally ludicrous.
Tamam, kameralar yukarıya.
Okay, cameras up.
- Hadi. Yukarı, yukarı.
Come on.
Momentumun korunması ilkesi der ki, taş suya girip aşağı doğru baskı yaparsa yukarı doğru çıkmaya zorlanır.
Conservation of momentum dictates that as the stone enters the water and pushes it downwards, the stone is forced upwards.
yukari 32
yukarıda 424
yukarı bak 74
yukarıya 106
yukarıdayım 26
yukarıdan 22
yukarı ve aşağı 20
yukarı çek 30
yukarı gel 146
yukarı çık 160
yukarıda 424
yukarı bak 74
yukarıya 106
yukarıdayım 26
yukarıdan 22
yukarı ve aşağı 20
yukarı çek 30
yukarı gel 146
yukarı çık 160