Şanslıymış Çeviri İngilizce
602 parallel translation
Şanslıymış.
- Yes. He's lucky.
Oliver yine şanslıymış.
Oliver got lucky again.
Şanslıymışım.
I was lucky.
Şanslıymışım ki kendini toparladın.
Lucky for me you snapped out of it.
- Şanslıymışsın ki silahın varmış.
- Lucky you had that revolver.
Yağmur başlamadan döndüğüm için şanslıymışım.
Lucky I got back before the rain started.
- Barrow şanslıymış ki ciddi değil.
- Well, lucky for Barrow it isn't serious.
Kadınları bakımından ne şanslıymış!
He certainly has a lot of luck with his women, doesn't he?
Şanslıymış.
He's lucky.
Jeanne D'arc şanslıymış ki sesler duydu!
Joan of Arc was lucky... she heard voices!
- Yaşadığı için şanslıymış.
- He's lucky to be alive.
Çok şanslıymışım!
Lucky me!
Şey, şanslıymış.
Well, lucky for him.
Doktorun yanında tentürdiyot olduğu için şanslıymış.
Ain't it lucky you brought the iodine, Doc?
Pirinç hasadının iyi olduğu bir yılda doğduğu için şanslıymış..
She was lucky to be born in a year when the rice crop was good.
- Şanslıymışım.
- Lucky for me.
Şanslıymış.
She's lucky.
# Kar düştüğü için şanslıymış
On the day of her journey to Narayama
Şanslıymışım ki buralardaymışsınız.
THAT'S ALL RIGHT. I WAS LUCKY YOU WERE AROUND.
Evet. " Fella çok şanslıymış.
Yeah. " Boy, that Fella was lucky.
- Şanslıymış!
- Lucky her!
Siz örnek bir babaysanız çok şanslıymışım. Kendi babamı görmediğim için.
If you're a typical father, I realise how grateful I am never to have seen my own.
Geçmiş olsun bay Harmon, gene de şanslıymışsınız.
I know it's rough, Mr. Harmon, but maybe you're lucky.
Karın çok şanslıymış.
Your wife's lucky.
Daha şanslıymışım.
I have been more fortunate.
Şanslıymışım ki evdeydim.
Lucky I was home.
- Neden şanslıymış?
Why "lucky"?
Hava konusunda şanslıymışız. Harika bir gün.
We were lucky with the weather.
Şanslıymış.
That was lucky.
- Şanslıymışım.
I had a clear run.
Ortaya çıkışın gösterişliydi, çocukça bir cesaret. Şanslıymışsınız.
Your debut showed great dash, and an almost childish boldness.
Çok şanslıymışım. Ben şeylerdendim...
I'm one of the lucky ones.
Doğru. Şanslıymış, hala yaşıyor.
- That's right, Doctor She's lucky she's still alive
Şanslıymış gibi geliyor.
Hmm. Sounds as if, uh, she could be lucky.
- Şanslıymış.
- He's lucky.
Şanslıymış... Paçasını zor kurtardı... Benim hatam değildi...
... was lucky narrow escape not my fault...
Oradan sağ salim kurtulduğu için şanslıymış.
He was lucky to get out of there alive. You know that?
Şanslıymışız.
Lucky, we're lucky!
Şanslıymış.
He sure was lucky.
- Şanslıymış!
No, that cat's lucky, Jack.
Şanslıymış.
He was lucky.
Öyle mi? Amma da şanslıymışım.
Oh, yeah, ain't I the lucky one?
O şanslıymış.
She's lucky.
Şanslıymışım ki Naval dış sahacısı da üçüncü meydancının kellesini istiyor ve sonradan kazanma koşusu olan bu iki vahşi atışla bunları evlerine gönderebildim.
Fortunately for me, the Navy outfielder's throw was also wild, over the third baseman's head, and with those two wild throws, I was able to dash around the bases into home... with what turned out to be the winning run.
Çok şanslıymış.
My God, was he lucky.
Çok şanslıymış.
Very lucky.
Kadın şanslıymış derdim.
I'd say the lady was lucky.
Geldiğim için şanslıymışım.
He said it was lucky I showed up.
Çok şanslıymış.
He had a lot of luck.
Şanslıymışım.
- Different?
Evet, Hayatta kaldığı için şanslıymış.
Yes. She was lucky to stay alive.
şanslıymışsın 22
şanslı 131
şanslısın 256
şanslıyım 72
şanslısınız 85
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16
şanslı 131
şanslısın 256
şanslıyım 72
şanslısınız 85
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16