Demişti ki Çeviri İspanyolca
646 parallel translation
Bir keresinde, Yen demişti ki...
Sabes, Yen una vez me dijo...
Tam üstüne basıp demişti ki...
Dio en el clavo cuando dijo...
Demişti ki...
¿ Qué dijo?
Şimdilik o kadar iyi olmayabilirim... ama Manuel demişti ki, iyiye... Manuel demişti ki...
Quizá aún no sea muy bueno pero Manuel dijo que estaba...
- Galiba demişti ki...
- Creí oírle decir que...
O da demişti ki : " Yine mi kız?
"Las mujeres no pueden ayudar en el trabajo".
Albay Haki bana demişti ki, Batum'da benimle buluşman için seni önden yollayacaktı.
" El coronel Haki me dijo que me estarías esperando cuando llegase a Batumi.
O doğmadan annesi demişti ki...
Antes de que naciera, su madre dijo...
Bana demişti ki- -
Me dijo...
Carla demişti ki -
Pero si Carla me dijo...
Bir arkadaşım demişti ki ; intihar sadece bir ölme biçimidir, ötesi değil.
Un amigo dice que el suicidio no es una acción, es una forma de morir.
Ama patron demişti ki...
Pero el jefe... dijo que exigía que...
Yıllar önce annem bana demişti ki,
Hace años, mi madre me decía :
- Bana daha önce demişti ki...
Ya me había dicho que...
Carl-Adam, yani o öküz, gülerek demişti ki :
Carl-Adam... Carl-Adam, ése animal, se rió y dijo :
Adelaide babam bir keresinde demişti ki... "Kiminle evlenirsen evlen, uyandığında kendini başkasıyla evli bulursun."
Una vez mi papá me dijo... no importa con quién te cases, te despiertas casado con otra persona.
Bir keresinde babam demişti ki, "Atina ne bir kenttir, ne de site devlet. O bir fikirdir."
Mi padre dijo una vez : " Atenas no es una ciudad ni un estado.
... demişti ki, bir gün, denizde toprağın kokusu duyulacak, fakat etrafta hiç kara olmayacak o gün Ahab kendi mezarını boylayacak, fakat tekrar canlanacak, ve bizi çağıracak ve herkes, herkes, bir kişi hariç herkes, onun peşinden gidecek.
Dijo que llegaría un día en alta mar en el que olería a tierra donde no la había. Y que ese día Ahab encontraría su muerte, pero que resurgiría, haría una señal, y después, todos, todos,
Vickie bir defasında bana demişti ki, "Bu ikisi arasında bir şeyler varsa hiç şaşırmam -"
Como me dijo Vickie una vez, no me sorprendería nada que...
.. ve demişti ki : "benden nefret etmeni sağlayacağım, delikanlı."
"Muchacho, haré que me detestes".
Bir gün birisi demişti ki bir aşk ilişkisinin başlangıcında, bir adam güvende olduğu halde geri adım atıyorsa bunda mutlaka bir anlam vardır.
En algún lado, alguien dijo... que siempre hay un momento en el comienzo de un romance... cuando un hombre puede retirarse, cuando aún está a salvo.
Çünkü O bize demişti ki :
Porque él nos dijo :...
Mayısın birinde. Ölmeden önce demişti ki :
Un poco antes de expirar dijo :
- Ama Bay Polo demişti ki...
- Pero creí que el Sr. Polo dijo que...
Bilirsin, Frank, bir keresinde kızılderililer bana demişti ki... Sözüne güvenilir kızılderililer, Frank. Demişti ki " Bir Cheyenne'li yiğit ve atı tam burada batmış ve tıpkı eski doğal görünüşleri ile yüzeye çıkmayacaklarını biliyorlarmış.
Unos indios me contaron, indios de confianza, que un valiente Cheyenne y su pony se hundieron aquí y volvieron a salir tan guapos como antes.
Daha önceki bir açıklamada ayni sözcü demişti ki tutuklu ilk fırsatta kaçacağını açıkladığı için el ve ayaklarının sürekli bağlı tutulması gerekli görülmüştür.
En una declaración precedente, había dicho que debido a la intención manifiesta de huir a la primera oportunidad, se creyó necesario tener al prisionero atado de pies y manos en todo momento.
Hocamız demişti ki ; O bambuyu eline aldığın gün... Ölüm günü olacaktır!
El Maestro juró que el día que vieras la vara de bambú... sería el último día de tu vida.
Hanımım demişti ki :
La señora me decía :...
- Ama Şef, Muriel Everett demişti ki...
- Pero Muriel Everett ha dicho...
Bir keresinde "Clarke Kapısı" nda buluşmuştuk. Demişti ki...
Bueno, estábamos en Clarke's Point... y ella dijo- -
Demişti ki : "Ne zaman bir şey öğrenirseniz, önceleri sanki bir şeyi yitirmiş gibi olursunuz."
Dijo que cuando aprendes algo, al principio parece como si hubieras perdido algo.
Bana bir kere demişti ki, "Eğer çok ekmeğin varsa,"
Si Ud. tiene una lonja de pan, él hubiera dicho,
Ama daha dün demişti ki -
Pero apenas ayer dijo...
Evet, bazıları da demişti ki filmim 2001 : A Space Odyssey Stanley Kubrick'inkine benziyormuş.
También han dicho que mi película "2001, Odisea del espacio"... se parecía a la de Stanley Kubrick.
Dur biraz. Bayan az önce demişti ki...
Pero si la chica recién dijo...
Ölmeden önce babam demişti ki :
Antes que muriera, mi padre dijo :
Bir gün annem, ilk çağdan beri tüm annelerin yaptığı gibi, bana demişti ki Anlatacak güzel bir şeyim yoksa, o değerli küçük çenemi kapalı tutmalıymışım.
Mi madre me dijo, como las madres han hecho desde el inicio de los tiempos, que si no tenía nada bonito para decir, mantuviera mi preciosa boca cerrada.
Roosevelt, büyük vatansever, demişti ki...
Son palabras de ese gran patriota Theodore Roosevelt.
Roger bize demişti ki... Bayan Astor bu oymalı şemsiyeyi ona vermiş...
Roger nos contó que Lady Astor le había regalado una sombrilla tallada...
Babam bana demişti ki, yıldızlar iyi insanların tozlarıdır.
Mi padre me decía que las estrellas son el polvo de las personas buenas.
Demişti ki :
Lo que él dijo fue :
- Demişti ki...
- Gracias, Watson, - Gracias.
Demişti ki :
Era buen chico pero no era un ángel.
İyi kalpli çiftçi demişti ki :
¡ Señor!
Babam tekrar eski varlığımıza kavuştuğumuzda... ki o gün de yakında gelecek demişti... aç olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmamalısın demişti.
Mi padre dijo que cuando volviéramos a tener suficiente y que eso sucedería, dijo que no debía olvidar lo que es tener hambre.
Bana şöyle demişti, "Beni kaybedersen bil ki seni seveceğim ve sevmeye devam edeceğim."
Dijo : "Si me pierdes, sabrás que te amo y que quería seguir amándote".
Bana demişti ki...
Él me dijo que...
Demişti ki "Barış içinde bufalo avlayıp, kendi işleriyle uğraştıklarını..."
Para él.
Gerçekten ismini bilmediğim birisi gelip dedi ki, sanırım Chip demişti onu da yaşı geçkin karısı doğurmuştu da bu beni düşündürmüştü. Vay!
Se me olvidó el nombre del tipo que Chip dijo que su mujer tuvo un bebito.
Bilirsin, William, sen bana Taşduvar Jackson'u anımsatıyorsun. O personelinden birini kovmak zorunda kaldığında şöyle demişti : İşte önderlikten öyle nasibi olmayan bir adam ki, bir çocuk gibi elinden tutularak götürülmedikçe hiçbir şey başaramaz.
Sabe, William me recuerda a una historia sobre Stonewall Jackson cuando tuvo que despedir a un incompetente de su grupo, y dijo "He aquí un hombre tan carente de liderazgo que no puede llevar nada a cabo a menos que sea llevado de la mano como a un niño."
Gel gör ki "evet" demişti.
Para mi gran asombro, ella aceptó.