Diye Çeviri İspanyolca
154,520 parallel translation
Kafalarını eritebilesin diye mi?
Vale, esta reunión se acabó.
Jack diye bir adam tanırdım.
Conocía a un tipo llamado Jack.
Onu değiştirebilir misin diye bakmak için.
Para ver si podías cambiarlo.
Yıllarımı, kendimi nasıl affederim diye bulmak için harcadım.
Pasé años tratando de aprender a perdonarme.
Mesele şu ki Syd başından beri yanlış yol mu izledik acaba diye endişelenmeye başladım.
Esta es la cuestión, Sid. Comencé a preguntarme si estamos siguiendo el camino equivocado.
Sıkılmayasın diye sana oynayacak bir şey getirdim.
Te traje algo para que juegues para que no te aburras.
- Biraz daha genç gösterirsen beni sübyancı diye hapse atarlar.
- Te ves tan joven que deberán meterme en la cárcel por asalta cunas.
Kasaba toplantısından beri burada sabah akşam bir işaret gelsin diye dua ediyoruz.
Desde la asamblea popular, hemos estado aquí día y noche rezando por una señal.
... siz de özenip aynısını yaparsınız diye endişeleniyorlar.
... quizá se sientan tentados de hacer lo mismo.
Dümen yekesi diye bir şey.
Se llama caña del timón.
Tekneyi Josephine teyzeyi alıp herkese planını anlatsın diye çaldık.
Robamos ese barco para buscar a la tía Josephine, y que ella le contara a todos sobre su plan.
Aylaklık edin diye sakız ödemiyorum size!
¡ No os pago con chicles para estar de cháchara!
Biri ayağıma uzanmama yardım ederse işe dönebilirim diye düşünüyorum.
Si puede ayudarme alguien a ponerme en pie, estoy seguro de que seré capaz de volver al trabajo.
İşi sen üstlenesin de artık bana ihtiyacın kalmasın diye mi?
¿ Para hacerte con el control y no volver a necesitarme?
Belki de çocukken size ortalıkta "yangın" diye bağırmamanızı söylemişlerdir.
Te habrán dicho que nunca grites "fuego" en un lugar público.
Yangın yokken "yangın" diye bağırmak ortalığı karıştırır.
Cuando gritas "fuego" y no hay, provocará caos.
Yangın varken "yangın" diye bağırmak da ortalığı karıştırır ama can da kurtarır.
Desde luego, cuando gritas "fuego" y lo hay, provocará caos, pero salvará vidas.
Ancak bazen yangın yokken "yangın" diye bağırmak yine can kurtarır.
Aun así, a veces, si gritas "fuego" salvará vidas aunque no haya ningún fuego.
"Yangın" diye bağırmak, fark edilmeden kaçmanızı sağlayacak kargaşayı çıkaracaktır.
Gritar "fuego" originará el tipo de caos que te permita escapar sin ser visto.
Tabii "yangın" diye bağırmanın elzem olduğu bir an vardır, o da gerçekten yangın varsa.
Aunque el momento más importante para gritar "fuego", es cuando lo hay.
Bazen "yangın" diye bağırmak dahi tüm canları kurtaramaz.
Pero en ocasiones, aun gritando "fuego" no podemos salvar todas las vidas.
Her şey yolunda mı diye uğramıştım, iyi ki de uğramışım.
Quería comprobar que no hubiese problemas. Menos mal que vine.
Cesur ve dürüst iki ebeveyn Yaşlanana kadar güzelce yaşar Diye düşünebilirsiniz
* Pensarás que sus padres, tan valientes y sinceros * * vivirán muchos años *
Onun yerinde biz olsak "Kolum!" diye bağırırız.
Mientras los demás diríamos : "¡ Mi brazo!".
Hannah'ya sahip olana kadar aile seni aptallaştırır diye düşünürdüm.
Hasta que tuve a Hannah, pensaba que la familia solo te hacía ser un tonto.
İlk kim gelir diye merak ediyordum.
Me estaba preguntando quién vendría a verme primero.
Sürekli "Titan nerede?" diye soruyorsun.
Sigues preguntando : "¿ Dónde está Titan?".
Kardeşin ve anneni unutup adama odaklanayım diye bu hikâyeyi uydurmuştunuz.
Así que inventaron una historia para que me enfocara en él y no en tu hermano ni en tu mamá.
"Çoğunluğun iyiliği" diye bir şey duydun mu hiç?
¿ Has escuchado la expresión : "El bien común"?
Bu hikâyeler iyi olalım diye uydurulmuştu. Beni sadece kötü biri olmaktan sakındırdılar.
Esas historias tenían el propósito de asustarnos para que nos portáramos bien, solo que a mí me hicieron portarme mal.
Yaptığım tüm kötülükleri onu korumak için yaptım. Bu pisliklere bulaşmasın diye.
Todas las cosas malas que hice, las hice por él, para protegerlo, para alejarlo de toda esta mierda.
Öldürmek zorunda kalmasın diye öldürdüm.
Yo maté para que él no tuviera que hacerlo.
Bir şey yiyebilsin diye çaldım.
Robé para que pudiera comer.
Tuzak var mı diye bakıp kontrol ederim.
Averiguaré de qué se trata. Veo si es una trampa.
Biraz uyursun diye düşünmüştüm Dr. Railly.
Pensé que iba a irse a descansar, Dra. Railly.
- Ramse'yi beni öldürsün diye yolladın.
Mandaste a Ramse a matarme.
Tanık'ı öldürsün diye yolladım.
Lo mandé a matar al Testigo.
Her şeyi batırsın diye mi?
¿ De que arruine todo?
Her gün, gerçek bir aile gibi olsak nasıl olurdu diye merak ederek uyanıyorum.
Todos los días despierto preguntándome... cómo habría sido nuestra familia si hubiéramos tenido la oportunidad de ser una.
Birkaç yıl önce bu lanet makinayi mükemmel yapmaya çalışırken.. ... peşpeşe başarısızlıkla karşılaşıyordum. İlham versin diye Nobel odüllü fizikçi Dr. Jameson'ın yanına gittim.
Hace unos años, cuando peleaba por perfeccionar esa maldita máquina y me enfrentaba a fracaso tras fracaso, me dirigí al físico premio Nóbel, el Dr. Jameson, para inspirarme.
İşte, unutursan diye.
Toma... En caso de que te olvides.
Kötü diye mi?
¿ Porque es malo?
Keşke bir tedavisi olsaydı diye sızlanıp duruyor.
Quejándose de que desearía tener una cura...
Kafası karışırsa diye Major'a adımı ve kim olduğumu yazdım ve mesaj yok, muhtemelen iyidir.
Le he dejado a Major mi nombre, mi número y quién soy por si está confuso, y no hay mensajes nuevos, así que estará bien.
Birkaç hafta önce ne olur ne olmaz diye Major'a bir tane şırınga vermiştim.
Hace unas semanas, le di una jeringuilla a Major, por si acaso.
Bu sefer seni kaybettik diye çok endişelendik.
Pensábamos de verdad que esta vez te habíamos perdido.
Hayır, bu gibi durumlarda daha çok otorite sağlasın diye yapıştırmıştım.
No, me lo he pegado para tener más autoridad en situaciones como esta.
Susamışsındır diye düşündüm.
Pensé que tendrías sed.
20 dakika içinde falan diye tahmin ediyorum.
Creo que en unos 20 minutos.
"yangın" diye bağırmak ortalığı karıştırıp can kurtarır.
despertaría a todos de un estado de complaciencia inducido por la hipnosis, gritar "fuego" provocaría caos y salvaría vidas.
Her güzel kadının çantasında bir şişe viski, turta ve pantolonunuza bir şey batmasın diye bir battaniye var.
Cada una de estas señoritas encantadoras tiene una cesta y una botella de whisky... - ¡ Sí! - Un pastel de nueces...
diyeceğim 131
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyecekler 55
diyeceksin 119
diyen 31
diyeceğim şu ki 17
diye sordu 116
diyebilir 25
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyecekler 55
diyeceksin 119
diyen 31
diyeceğim şu ki 17
diye sordu 116
diyebilir 25
diye soruyor 47
diyebilirsin 75
diyecektim ki 23
diyebiliriz 36
diye sordum 119
diyebilir miyim 22
diyeceğim ki 17
diyeceksiniz 34
diye sorar 20
diye bir şey yok 27
diyebilirsin 75
diyecektim ki 23
diyebiliriz 36
diye sordum 119
diyebilir miyim 22
diyeceğim ki 17
diyeceksiniz 34
diye sorar 20
diye bir şey yok 27
diyelim 115
diyebilirim 52
diyebilirsiniz 30
diyemem 38
diyeceğiz 40
diyebilir misin 32
diyebilirim ki 46
diye düşündü 47
diye düşünüyordum 22
diye düşündüm 144
diyebilirim 52
diyebilirsiniz 30
diyemem 38
diyeceğiz 40
diyebilir misin 32
diyebilirim ki 46
diye düşündü 47
diye düşünüyordum 22
diye düşündüm 144