Diyeceğim şu ki Çeviri İspanyolca
183 parallel translation
# Yine de diyeceğim şu ki... # Hiç oralı olmam.
Sigo diciendo que me da igual.
Yine diyeceğim şu ki burnumu sokmak istemem, ama...
- Diría que no es de mi incumbencia...
Diyeceğim şu ki ; o kesinlikle Tracy değildi, Bay Kittredge.
Verá, en realidad no fue Tracy, Sr. Kittredge.
Lakin sizi tanıma şerefine nail olamadığıma göre bütün diyeceğim şu ki :...
Pero como no tengo el honor de conocerle, lo único que puedo decir es :
Diyeceğim şu ki... Bunu size söyleme cüretinde bulunmadan önce, ben- - Acaba diyorum, siz o göl kenarındaki büyük bahçede kaç yıl beraber oynadığımız aynı ağabeyim misiniz hala?
He venido a deciros que... pero antes de que me atreva a hacerlo... mi hermano... como cuando éramos pequeños y jugábamos en el viejo jardín de...
Diyeceğim şu ki, daha önce hiç kahve yapmadın, değil mi?
Lo que quiero decir es que, nunca antes habías hecho café.
Diyeceğim şu ki, ihtiyacımız olan şey artık elimizde :
Quiero decir, que tenemos lo que necesitábamos :
- Lane. Sadece diyeceğim şu ki, kocası asla karısını geri alamadı.
Solamente iba a decir que el marido jamás recuperó a su mujer.
Diyeceğim şu ki problem ne olursa olsun...
Quiero decirte que sea cual sea el problema...
Ancak diyeceğim şu ki bana çok keyif verdin.
Admito que me proporcionaste mucho placer.
Diyeceğim şu ki, ihtiyacımız olan şey artık elimizde :
Resumiendo, tenemos hoy lo que siempre hemos necesitado :
Sana diyeceğim şu ki ; şu an orta yol diye bir şey yok!
Ya es tarde para eso.
Diyeceğim şu ki... bana bir şey olursa, patronunun kızı için hiç de iyi olmaz.
Debo advertirte que si algo me pasara, no le irá bien a la hija de tu jefe.
Diyeceğim şu ki, DuBois, General yaveri olmanın iyi ve kötü yanları var.
Te lo aseguro, Dubois... ser el ayudante de un general tiene su aspecto positivo y negativo.
- Ne? Diyeceğim şu ki, düşüncelerinize katılıyorum ve normalde asla yanılamayacağınıza inanıyorum.
Digo que, al fin, estoy de su lado, y no puede Vd. no tener razón.
Crosby, sana diyeceğim şu ki... bu küçük robot bozuntusu tepemi iyiden iyiye attırdı.
Crosby, se lo digo ahora... ese pedito de robot comienza a inflamarme el culo.
İlk olarak diyeceğim şu ki, kötü hissetmemek gerek.
Bueno, lo primero que diría es no sentirse mal si no es inmediata e intuitivamente obvio.
Sana diyeceğim şu ki Reebok'ın aynı şekilde düşüneceğini sanmıyorum.
Pues te digo una cosa. Reebok no me va a decir eso.
Diyeceğim şu ki, fazla orman kalmadı!
¡ Si no me hacéis caso, me voy a enfadar!
Yine de diyeceğim şu ki ; Gerçekten yakalanmak istiyorsun.
Aun así creo que... realmente querías que te atraparan.
Diyeceğim şu ki kardeşim biraz kendini beğenmiş gibi görünse de inanın bana, kendisi en zevk sahibi insanlardan biridir.
Como decía, aunque quizá a veces mi hermano pueda parecer pedante... es una de las personas más refinadas que conozco.
Diyeceğim şu ki boş zamanlarımızda... öğrenebiliriz.
Entonces supongo que sólo tendrá que aprender... como el resto de nosotros.
Pekala, siz ikinizi yalnız bırakacağım. Çünkü ben... Diyeceğim şu ki ateşte bir şey unuttun.
Ahora los dejo solos sé que tienen algo entre manos.
Diyeceğim şu ki senden hoşlanıyorum.
La cosa es que me gustas.
Ama diyeceğim şu ki... cevap için içinize bakmaya başlayın.
Pero voy a decir esto... empiecen a buscar dentro de las respuestas.
Diyeceğim şu ki, bir de bakmışsın, piyasa'nın tam ortasına dalmışsın.
Lo único que digo es que te metes hasta dentro sin darte cuenta.
Diyeceğim şu ki, onlara karşı hiç şansımız var mı?
La pregunta es, ¿ realmente es una oportunidad?
Diyeceğim şu ki... kocan tarafından sevilme fikri... hayatta yeterli.
Todo lo que tengo es la idea de que ser adorada por tu marido es suficiente en la vida.
Ben... diyeceğim şu ki... şey, üzgünüm.
Sólo quería decir ya sabe, que lo lamento.
Belki zorbaların sana saldırmasını engelleyemezsin. Seni olduğundan başka biri yaparlarsa işte o zaman kazanırlar. Sana diyeceğim şu ki, bırak kendilerini daha da batırsınlar.
Tal vez usted no puede dejar de los matones de atacar a usted, pero la única manera de ganar es si el cambio quién es usted, y te diré algo.
Diyeceğim şu ki : "ölmek istemene neden olacak o kısmı bir kere aşarsan aslında gerçekten iyi biridir."
Pero te digo, cuando superas el momento en que quieres morir es una gran persona.
Diyeceğim şu ki Memphis ; bu herif beni bile korkutuyor.
Y debo decirte, Memphis, que este sujeto... incluso a mí me mata del miedo.
Diyeceğim şu ki ; bundan sonra yaya geçidini kullanmazsan dur levhasını es geçersen, bir deodorantı kullanma talimatının dışında kullanırsan... Umrumda değil. Bir kere kayarsan, seni sonsuza dek esir ederim.
Si cruzas la calle fuera de la línea de peatones, si te pasas un alto... si usas una lata de aerosol sin seguir las instrucciones- - quiero decir, no me importa, si cometes un error... te meteré a la cárcel para siempre.
Diyeceğim şu ki... Biraz şansla en az bulunanlara yönelelim.
Concentrémonos en los más raros... y esperemos tener suerte.
Daniel burada olsa "kapa çeneni Jones" derdi ve haklı olurdu tabii, tek diyeceğim şu ki sevgili Daniel, seni çok özleyeceğim.
Daniel diría en este momento : "Cállate, Jones". Y tendría razón porque lo único que necesito decir es :
Diyeceğim şu ki hukuk sisteminde bütün mesele bu.
L'M diciendo en el sistema judicial, eso es todo lo que importa.
Diyeceğim şu ki ; ya bunların hepsini çek ve şu lanet halk şarkılarındaki gibi yaşa veyahut Gracie'i al ve git.
Sólo estoy diciendo que puedes sobrellevar esto y vivir como si estuvieras dentro de una puta canción del viejo oeste o te llevas a la niña, te llevas a Gracie, y te vas.
Ve insan hakları örgütlerinin yöneticilerine... diyeceğim şu ki meydana gelebilecek herhangi bir şiddet olayının sorumluluğu kesinlikle ve tamamen size ait olacaktır.
Gracias. DERRY Asociación de derechos civiles. A los líderes de la organización pro derechos civiles les anuncio que de haber violencia la responsabilidad caerá firme y definitivamente sobre ustedes.
Diyeceğim şu ki, onlar...
Asunto mío, no tenían que...
Diyeceğim şu ki,
Ahora te estoy diciendo,
Bu yüzden, diyeceğim şu ki,
Por eso te lo estoy diciendo,
Diyeceğim şu ki, Lucas Scott gerçekten bu takımla oynamaya hazır.
¿ Saben qué? Lucas Scott empieza a congeniar con el equipo.
Dinle Herb. Diyeceğim şu ki. Takımındaki bu gençler Çekoslovakya karşısında öyle bir başarı kazandılar ki, ülkenin buna ihtiyacı vardı.
Escucha, Herb, el tema es que, tus chicos, reventaron al equipo de Checoslovaquia, y esto es algo para lo que este país está preparado.
Diyeceğim şu ki :
Bueno.
Bu onun tarzi degil. Ama bak sana ne diyecegim. Eger onun yaninda olursan kesinlikle eminim ki ögrenecektir.
No es su estilo, pero te digo una cosa, apostaría cualquier cosa a que si te quedas con él, aprenderá.
Şuraya bir bakar bakmaz diyeceğim ki : "Sam, çek arabanı buradan....... şu kameralara bir görün".
Cuando vean este pelo, dirán : "Sam, ven aquí. Ponte ante las cámaras".
- Diyeceğim şu ki...
Sólo quiero decir...
sana diyeceğim... şu ki, um... burada birileri onu geri istiyor.
El tema es... que, uhm... alguien aquí quiere que ella vuelva.
Ama şu var ki... - Bak ne diyeceğim.
Es sólo que...
Şimdi, Zantar... eğer o büyük, şişko, semiz, yuvarlak, bir su aygırı dev hayvanını görürsem... ona diyeceğim ki... onun ne kadar harika bir adam olduğunu.
Ahora, Zantar si alguna vez veo a ese gordo, cochino, bestial e inmenso voy a- - Voy a decirle lo gran tipo que es.
- Ray beni tanıtacak ve çıkıp birkaç espri yapacağım, sonra diyeceğim ki "İş hayatında vurdumduymaz olmalısınız. " Çaycı da yönetici de olsanız, insanlar havanızı bozmak isteyecek.
Ray me presentará, haré unos cuantos gags, y entonces diré : "En los negocios hay que tener la piel dura, sean el chico de los cafés o el jefe, la gente intentará minar su espíritu y confianza".