Diyorsunuz ki Çeviri İspanyolca
368 parallel translation
Diyorsunuz ki ; sıradan insanlar yasalara uymalı, çünkü adı üstünde, onlar sıradan.
Los hombres corrientes, dice, deben obedecer Ia ley porque, bueno, porque son corrientes.
Diyorsunuz ki yargıç Thatcher Jean bana aşık oldu.
¿ Está diciendo, Juez Thatcher, que Jean se enamoró de mí?
- Yani diyorsunuz ki... - Aslında tekne alabora olmamış.
¿ Usted insinúa que el barco nunca se volteó?
Diyorsunuz ki kediler...
Decía que los gatos...
Oysa siz diyorsunuz ki, "Vurun ki sesi çıkmasın!" "Ezin ki patlamasın!"
Y usted dice : golpeadla, machacadla, ¡ nunca explotará!
Yani siz şimdi diyorsunuz ki bu sendika şubesinde her yıl 65.500 dolar toplanıyor ve mali kayıt tutulmuyor.
¿ Pretende sentarse ahí y decirme que su sección ingresa... 65.500 dólares al año... y que no lleva registros financieros?
Diyorsunuz ki "Gelecekteki savaşlarda, askerler uçaktan paraşütle... atlayarak istila yapabilecekler."
Usted dice aquí que en el futuro los soldados invadirán tierras pacíficas saltando en paracaídas desde aviones en el cielo.
Burada ise diyorsunuz ki "Ordu, hava saldırılarından korunmak için, alarm sistemlerini ve de sığınakları da içeren bazı metotlar geliştirmelidir."
Afirma que los Ejércitos deberían investigar métodos de protección contra ataques aéreos, incluyendo señales de alarma y refugios.
Diyorsunuz ki, " Orada bulunan ordu ve donanma güçleri.... kaza dairesinin sorularından endişeliler.
Usted decía... Cito : "Los mandos del Ejército y la Marina están preocupados..."
Diyorsunuz ki Edward ağabeyinizin oğlu bizce de öyle, ama ağabeyinizin eşinden olma değil.
Decís que Eduardo es el hijo de vuestro hermano. Así lo creemos nosotros, mas no de su legítima esposa.
Gidip geliyorsunuz ve ben hiç duymuyorum, bana diyorsunuz ki...
Sale, entra, nunca lo escucho, me dice que...
Şimdi, Kontes, diyorsunuz ki, tabancayı bizim bulduğumuz, yere bıraktınız...
Condesa, dice que tiró Ia pistola al suelo,... donde Ia encontramos.
Diyorsunuz ki...
Quiere decir que esto...
- Yani diyorsunuz ki, o kahpe...
¿ Creen ustedes que esa vulgar?
Vay size kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki :
¡ Ay de vosotros, guías ciegos!
Peygamberlere mezar yapar, adil kişilerin türbelerini donatırsınız. Diyorsunuz ki ;
Porque construís sepulcros para los profetas, y adornáis las tumbas de los santos exclamando :
Diyorsunuz ki, sen molla mısın.
Decís que no soy vuestro mulá.
Şimdi... bir buçuk yıldır burada gördüğüm zarardan sonra, bana dönüp diyorsunuz ki'eğer hapse dönmem gerekirse'...
Ahora... después de un año y medio de ser dañado, me dices que si regresara a la prisión... - ¿ Al baño?
Bana diyorsunuz ki yarın veya bugün geri dönebilirim,
Me dices que tal vez volvería aquí esta noche o mañana,
Diyorsunuz ki, "Bir gelişme görene kadar,"... Her seferinde "Bir gelişme görene kadar,"
Me dices, "Hasta que te veas mejor," sin embargo cada vez que me decías "Hasta que te veas mejor,"
Yani, diyorsunuz ki, Harold Potter sıradan bir İngiliz'di ve İskoç olma eğilimi hiç yoktu.
Entiendo. Según usted, Harold Potter era inglés... perfectamente corriente sin ninguna tendencia a ser escocés.
- Diyorsunuz ki...
- Usted dijo...
Ve şimdi diyorsunuz ki, onu bulamıyoruz.
¿ Y ahora no lo encuentran?
Diyorsunuz ki, Casey Brown kendi geçimini sağlamıyor, öyle mi?
Ustedes dicen, Casey Brown no paga a su manera, verdad?
Şimdi, siz diyorsunuz ki, petrol istasyonuna gitmek yedi dakika sürüyor.
Dice que toma siete minutos llegar a la estación de gasolina.
Diyorsunuz ki...
Quiere decir...
Tanrım! Önce diyorsunuz ki,
Dios, es decir, ustedes dicen :
- Diyorsunuz ki... oraya gidip kendinizi havaya uçurmak için gönüllü olacaksınız?
- Sí. ¿ Se está ofreciendo a ir voluntario y volar allí con ese loco?
Yani diyorsunuz ki, elimizde katilin kimi öldürdüğünü düşündüğüne bağlı olarak iki olası kurban ve iki farklı şüpheli var. Durun bir dakika.
Un momento.
Siz ve diğerleri, Siyah Bilinçliliğinden bahsederken diyorsunuz ki, "Bizim asıl liderlerimiz cezalandırıldılar ve Robben Adası'nda hapse mahkum edildiler."
Cuando hablan usted y otros de Conciencia Negra hablan, dicen : "Nuestros verdaderos líderes han sido encarcelados en Robben Island".
Diyorsunuz ki burada 2000 yaşında bir mumya vardı, değil mi?
Dice que aquí había una momia de hace dos mil años, ¿ no?
Yani siz diyorsunuz ki, sizin bildiğiniz kadarıyla, bu... CIA'e bir bağış olacaktı?
¿ Se iba a tratar de una donación a la cia de su parte?
Dünya. Siz ne diyorsunuz ki?
Tierra. ¿ Cómo lo llama usted?
Diyorsunuz ki o...
Bueno, usted dijo que el...
- Diyorsunuz ki o üst katta?
- ¿ Usted dice que está arriba?
Şimdi diyorsunuz ki...
Bueno, Ud. dice...
Derek'de, siz bizzat kendiniz diyorsunuz ki ayrıntılı bir teoriye dayanan davalarda diğer teoriler bir anlam ifade etmiyorsa söz konusu teori kabul edilir.
En Derek, usted mismo dijo que un caso basado en circunstancias, en lugar de hechos, sólo es válido si las demás teorías no tienen sentido.
- Yani bana diyorsunuz ki... Yunanistanlı Hintli Japon bir Yahudi ile evlenmem lazım?
¿ Tengo que casarme con un griego indio japonés judío?
Yani diyorsunuz ki...
¿ Entonces qué piensa?
Diyorsunuz ki biz şeytanla aynı yoldayız?
¿ Usted está diciendo que todos nosotros estamos ligados con el Diablo?
- Basitçe, bana diyorsunuz ki... hepiniz o salgıya bulandınız!
- Basicamente, lo que me estás diciendo... es que todos ustedes estaban embarrados!
Hayır, siz diyorsunuz ki belki de, belki Neil Daemon'ı sevdiği için ben onu bıraktım, ama belki, o beni terk etti?
No, usted dice que quizas, quizas yo no la deje porque le gustaba Neil Daemon, sino que quizas, ella me dejo?
İngiliz aslanına böyle cesurca hırlayan... bu çirkin, küçük vahşi kim ki diyorsunuz?
¿ Quién es este pequeño y feo salvaje... que gruñe con fiereza al león inglés?
Size bu kötü haberleri verdiğim için çok üzgünüm. Ne diyorsunuz? Aslında, düşünecek birşey yok, başka seçeneğimiz var mı ki?
Siento haberos hecho venir hasta aquí... para daros esta mala noticia, pero tengo que saber vuestra opinión.
İyi ama parmakların yapısına ne diyorsunuz, belli ki karasal yaşama uygun?
¿ Y cómo explicas la estructura de los dedos, obviamente terrestre?
Madem ki orada bir açıklama olmalı diyorsunuz.Muhtemelen...
Tiene razón, debe haber una explicación.
Yine diyorsunuz ki ; sunak üzerine ant içenin andı sayılmaz.
También decís :
Şu haydut... şu Tunga Han ki, siz öyle diyorsunuz, bizleri rahatsız etmeye cesaret edemez.
Ese bandido... ese Tunga Khan, como usted le llama, no se atreverá a molestarnos.
Madem ki öyle diyorsunuz, sanırım, ikimiz de aynı frekanstan konuşuyoruz.
Ahora que lo menciona supongo que estamos en la misma onda.
Ne.. ne diyorsunuz... sormak istedim ki... ama..
Qué... qué te parece... solo quise preguntar... pero..
Yürüyeceğiz diyorsunuz ama bu Grand Hotel nerede ki?
Usted dice que va a ir a pie, ¿ pero dónde está el Grand Hotel?