Duydum ki Çeviri İspanyolca
1,353 parallel translation
- ve duydum ki bir tanesi milimetrelerle bir kurşunu kaçırmış.
Y oí que a uno le pasó una bala a pocos centímetros.
Duydum ki terapideymiş.
Supe que ahora está en AA.
Duydum ki o okula girmek çok zormuş.
Vaya, conseguir cupo ahi es dificil.
- Duydum ki bankadan borç almışsınız. - Öyle mi?
- Supe que pidió un préstamo al banco.
- Duydum ki eleman arıyorlarmış.
- Hay una vacante.
- Duydum ki fabrikamı gezecekmişsiniz.
- ¿ Visitarán mi planta? - Con la escuela.
Ve duydum ki... sen ve Ajan Doggett sıkıymışsınız.
Escuché que, eh, tú y John Doggett están en apuros.
Geniah'dan duydum ki siz savaş lordları çok meşgul oluyorsunuz.
Genia me ha dicho que estás en el negocio de los guerreros.
- Oh, ayrıca, duydum ki... - Greba... Git buradan.
- Greba vete
Duydum ki otobanda ağzına kadar erkek dolu bir kamyon devrilmiş. Eğer acele edersen onlardan birini belki....... şaşkınlıklarını üstlerinden atamadan yakalayabilirsin.
escuché que hay una camión con acoplado lleno de hombres solteros doblando justo por la autopista si te apuras, puede que consigas alguno mientras todavia esté aturdido
Duydum ki... Five Points'teki fakirler, tüm kapıları tek tek çalarak yakındaki kavgalarına destekçiler arıyormuş. Katılmaya istekli kim varsa pencere önlerine bir mum yakıp bırakıyormuş.
Dicen que los pobres están yendo de puerta en puerta, en los 5 Puntos pidiendo a los partidarios de más disturbios que pongan una vela prendida en la ventana.
Birçok kez duydum ki, çok ama çok önceleri Aziz Rita küçük kasabamızı son bir kez daha kutsamış.
He oído y he contado esa historia muchas veces pero fue mucho antes de que Santa Rita bendijera nuestro pueblo una vez más.
" Duydum ki iyi bir şarkı söylüyormuş
" I heard he sang a good song
" Duydum ki bir stili varmış
" I heard he had a style
Duydum ki, yeni teğmenlerimden biri henüz baba olmuş.
Dicen que ha sido padre uno de mis nuevos tenientes.
- Evet duydum ki ona benzeyen biri varmış
Si. Oí que anoche vino un hombre que se le parecía.
Duydum ki, baban, büyük önderin dişlerindeki solucanları öldürmüş.
He oído que tu padre mató los gusanos de los dientes de un gran jefe.
Duydum ki oğluda polis olmuş...
Oí que su hijo se hizo policía también...
- Duydum ki Waltherlar biraz tepiyormuş.
¿ Y quién ofrece el botín? Un jugador del Lado Oeste llamado Marlo.
Duydum ki bayan Tsuşima'ya "aptal" diyormuşsun?
He oído que llamaste a la señorita Tsushima "estúpida"
Duydum ki kızın da babası kadar cesurmuş.
He oído que tu hija es tan valiente como su padre.
Tanrı bilir, o çarpık yer hakkında o kadar çok şey duydum ki ziyaret vaktim geldi.
He oído mucho sobre ese lugar.
Aziz sevgilin olduğunu biliyorum, ve duydum ki tüm o zor anlarda, onun yanından asla ayrılmamışsın, bir kez bile.
Sé que era tu amada y oí que durante nuestra pequeña dificultad nunca te fuiste de su lado. Ni siquiera una sola vez.
Şimdi duydum ki ayrılıyormuşsun.
He oido que te vas...
Duydum ki... O'Reily'lerin anneleri misin?
Supe supe que era la mamá de O'Reily.
Duydum ki Pamela Amerika'ya geri dönmüş.
Sé que Pamela volvió a EE. UU.
Duydum ki, müzikli ve yemekli bir seçim öncesi partisi verecekmiş.
Dicen que hará una fiesta con banda y agasajos.
Sözü açılmışken, duydum ki senin de kişisel bir kavgan varmış.
Hablando de batallas, oí que tienes la tuya propia.
Duydum ki siz ve Clark iyi dostsunuz.
Entiendo que tú y Clark son buenos amigos.
Duydum ki Chloe'yle kavga etmişsin.
Supe que tú y Chloe pelearon.
Duydum ki Clark'la sorunlarınız varmış.
Supe que usted y Clark han tenido problemas.
Duydum ki Gurur Haftası aktivitelerinin yaratıcısı senmişsin.
Entiendo que Ud. es la visionaria detrás de la Semana Cívica.
- Duydum ki o...
- Es muy...
Duydum ki Lex Luthor da bu projeyle ilgileniyormuş.
Sé que Lex Luthor invirtió en este proyecto.
. Çünkü duydum ki yeni Tetra radyo sinyalleri varm- -...
He oído que hay unas nuevas radio frecuencias TETRA.
Tamam, Eric. Jackie'den duydum ki...
Bueno, Eric Jackie me acaba de decir...
Duydum ki Olimpik-boyutunda cankurtaranlı bir jimnastik salonu varmış.
Hay un gimnasio con un salvavidas de tamaño olímpico.
Duydum ki nehre doğru gidiyormuş, yanında bir ayıyla.
Dicen que va río abajo, con un oso.
- Kalmadım ki, ben sadece kendi hızımda çalışma ihtiyacı duydum.
No reprobé. Simplemente... necesitaba trabajar a mi propio ritmo.
Tam öbür tarafa geçmek üzereydim ki... bir meleğin beni çağırdığını duydum.
Estaba a punto de cruzar al otro lado cuando oí la voz de un ángel.
Hayır. Ancak bu silahla yaşadıklarını duydum ve ben.. .. söylemeliyim ki bunun için size hayranlık duydum.
Pero conozco el incidente que tuvo con este arma... y debo decir que admiro su coraje.
Kızları yatağa yatırıyordum ki kapının çaldığını duydum.
Estaba acostando a las niñas y golpearon la puerta.
Şey, bir ses bir sestir, değil mi? Yani diyorum ki, bir şey duydum.
Un sonido es un sonido.
Evet, tabii ki ona olanları duydum.
Sí, ya lo creo que supe.
Şansınız varmış ki sizi duydum, yoksa dışarıda kalırdınız.
Suerte de que les oí o no habrían podido entrar.
O kontratları satmak için telefonu kaldırdığını görmüyorum, ve eminim ki senin babanın geldiğini ve ödemeni kestiğini duydum, o yüzden biraz şaşırdım.
sabes, es gracioso... no te veo levantando el telefono para vender esos contratos, y estoy muy seguro que acabo de oir a tu papa venir y cortar su concesion, asi que estoy un poco sorprendido.
Daha bu sabah Müslümanlar bir Hindu köyünü yakmışlar. Duydum ki Hindular acısını çıkartacaklarmış.
Sólo esta mañana los musulmanes han incendiado una aldea hindú.
İyi ki uğrayıp çığlıklarını duydum.
Menos mal que pasaba por aquí y oí gritos.
- Tabii ki duydum.
- Por supuesto que sí.
Duydum ki sızıntı varmış.
Tenemos una gotera.
Yemin ederim ki, bir ses duydum- -
Te juro que escuché algo.