Düşünüyorum ki Çeviri İspanyolca
846 parallel translation
Her gün düşünüyorum ki gutum bundan daha kötü olamaz ama her geçen gün daha da kötüleşiyor.
Cada dia creo que mi gota no puede empeorar... y siempre lo hace.
Ve düşünüyorum ki onun burda olduğunun bilinmesini istemez.
Creo que preferiría que nadie supiera que está aquí.
Arka tarafları destekledikten sonra, düşünüyorum ki...
En cuanto avancemos será más fácil.
- Düşünüyorum ki... - Yine düşünüyorsun Sam.
Creo... que piensas demasiado, Sam.
Ve düşünüyorum ki tüm bu geçen yıllardan sonra bu onun inadı için "özür dilerim" deme şekli.
Creo que después de tantos años fue su manera algo terca de decir "lo siento".
Bilmenizin iyi olduğunu düşünüyorum ki bana kendisini asla canlı yakalayamayacaklarını söylemişti.
Quizás le sirva saber que él también me dijo que nunca dejaría que lo atraparan con vida.
Neden hala beni anlayacağını düşünüyorum ki?
¿ Por qué voy a creer que me vas a entender?
Bazen Tanrı olduğunu düşünüyorum. Ve sonra düşünüyorum ki, hayır, Tanrı'nın daha derin bir sesi olurdu.
Bueno, creo que es Dios, y despues pienso que no, Dios tendria una voz mas profunda.
Ama ekselansları, Ben düşünüyorum ki...
Pero, Vuestra Alteza, yo no creo que...
Düşünüyorum ki...
Sólo pienso que...
Ama ben düşünüyorum ki biz eğer çok dingin ve sessiz başlarsa....
Pero pensaba si podíamos arrancar bien quieto y silencioso y...
- Ne düşünüyorum ki?
- ¿ Qué estoy pensando?
Düşünüyorum ki, ne de olsa bu kariyerinde büyük bir adım.
Bueno, pienso que, después de todo fue un paso importante en tu carrera. Así es.
Ne düşünüyorum ki?
¿ Qué pienso?
Düşünüyorum ki baylar bayanlar hepiniz, bu meseleyi bizden önce değerlendirme fırsatını buldunuz.
Creo que todos ustedes, mujeres y hombres han tenido tiempo para considerar el caso que tienen ante sí.
Birkaç yıl sonra gidecek... Düşünüyorum ki... bu olduğunda, ki olacak
Sé que aún faltan un par de años, pero pienso en ello como si... fuera a ocurrir mañana.
Ola ki bazı şeyler kaçınılmaz hale gelirse, o politik çarklardan çok daha güçlü silahlarım olduğunu düşünüyorum.
Si fuera inevitable, creo que tengo armas que son mucho más poderosas que cualquier maquinaria política.
Diyor ki ben dağa tırmanacak kadar iyi değilim, çünkü sadece güzel kadınları düşünüyorum.
Y él dice, que no puedo subir a ninguna montaña porque solo pienso en las mujeres bonitas.
Düşünüyorum da, bir çok İngiliz çocuk var ki...
Yo creía que había muchos niños ingleses...
O kadar gurur duyuyorum ki bazen kıskançlıktan çatladığımı düşünüyorum.
Lo estoy tanto, que a veces creo que voy a estallar.
Şunu bil ki, senin kötü biri olmadığını düşünüyorum.
Sabe, creo que no es un mal tipo.
- Düşünüyorum ki...
Los hombres han tenido un día muy cansador.
O taburede o kadar çok oturuyor ki cidden bir gün takılıp kalacağını düşünüyorum.
Pasa tanto tiempo sentada en el taburete que un día se quedará pegada.
Şimdiye kadar yaşadığım hayatı düşünüyorum da etrafta öylece emirler verip emirler almakla bir generalin oğlu olmakla ve yaptığım işlerle o kadar meşguldüm ki. Şöyle bir arkama yaslanıp aslında asıl yaşama nedenimi ciddi anlamda hiç düşünmemişim.
Sabes, estuve pensando... que toda mi vida... estuve tan ocupado... enviando órdenes, dando órdenes recibiendo órdenes... siendo hijo de general, haciendo mi trabajo... y todo eso, que nunca tuve tiempo de sentarme... y pensar cual es mi razón de vivir.
Düşünüyorum ki...
Creo que Hitler va a darnos una vida mejor.
Tabii ki öyle düşünüyorum!
No cambies de tema!
Düşünüyorum da Paris kentini ne diye bir kadın gibi gösterirler ki.
Me pregunto por qué siempre se representa París como una mujer.
Sharon, söylemeye çalışıyorum ki biraz daha büyüdüğün zaman evlenmeye kararının çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
Lo que digo es que la decisión de casarse... debe considerarse después de que vivas un poco más.
Bu, belli ki çok iyi arkadaşsınız ben bunun harika olduğunu düşünüyorum.
Obviamente, son muy buenos amigos y eso me parece maravilloso.
Şükürler olsun ki haklı, diye düşünüyorum.
Así pienso yo, gracias a Dios tiene razón.
Sadece demek istiyroum ki... Düşünüyorum da sadece Miller cinayetle suçlanmalı.
Sólo quería decirle, ya que estoy aquí que sólo Miller es culpable de homicidio.
Öncelikle bu adamın hasta biri olduğunu düşünüyorum tabii ki.
Lo primero es que se trata de un enfermo.
Tabii ki eğlenceli olduğunu düşünüyorum.
- Creo que eres gracioso.
Efendim söylememe müsade edin ki, bu arabanın size çok uygun olacağını düşünüyorum.
Permítame decirle, señor, que creo que este auto cuadra muy bien con Ud. Sí, sí, desde luego.
İnanıyorum ki... aralıksız onu düşünüyorum.
Creo... Creo que Io hace bajo una influencia temporal.
Ölüm haberimi aldığında sevindiğini düşünüyorum, ama... Kabul et ki, benimle hayatın çok rahattı.
Creo que Ia noticia de mi muerte no Ie había afligido a usted, pero... reconozca que siempre Ie ha sido fácil vivir a mi lado.
Cuma ve cumartesi işten kaytarıp iskambil ya da poker oynamak yerine ki çok mühim şeyler olduğunu düşünüyorum bence mıntıkada dolaşmaya çıkan birileri gidip kilise iyi bir muhitte mi yoksa kötü bir muhitte mi bakmalı rahiple görüşmeli. Ve bir sorun yaşayacaksanız bunu vakitlice görüp bize bildirmeli ki yeni bir kilise bulabilelim.
En vez de viernes y sábado hacer el vago o jugar al póker, que también es muy importante creo que alguien en su zona debería ir a ver si es buen barrio o uno de mala muerte, hablar con el cura y si prevéis problemas, advertirlo a tiempo para buscar otra Iglesia.
Ama mesele şu ki onu iteklemek istemiyorum çünkü çocuklara ne olur diye düşünüyorum ben.
Yo no quiero presionarla porque es para los niños.
Ama, biliyorsunuz ki, efendim, bu köyün bir zamanlar varolan, huzurunu ve sıcaklığını kaybettiğini düşünüyorum.
Pero sabe, señor, siento esta aldea a perdido la cordialidad de otros tiempos y también su tranquilidad. - Tienes razón. Es como si esta habitación...
Son birkaç saat içinde o kadar çok şey yaşadım ki yaşam sanatı üzerine bilimsel bir inceleme yazabileceğimi düşünüyorum.
Después de lo ocurrido en estas pocas horas, he sufrido y he meditado tanto, que creo hubiera podido escribir y legar a mis descendientes todo un tratado sobre el arte de vivir...
İşimi sevmeme rağmen bazen ben de senin gibi düşünüyorum artık şiddet öyle bir hale geldi ki insanları tanyamıyorum.
Especialmente respecto al escepticismo. Las únicas dos emociones humanas que los policías se permiten. son la ambigüedad y el ridículo.
Yani, demek istiyorum ki, size danışılmadan yapıldığını düşünüyorum, ve...
Sé que lo hizo sin consultarle y...
Ama bu durumda, ki sanırım Temyiz Mahkemesi beni destekleyecektir... ciddi olarak bir işkence odası kurdurmayı düşünüyorum!
Pero en este caso, y creo que el Tribunal Supremo me respaldará, ¡ estoy considerando seriamente poner una cámara de tortura!
Senin yaşında olsaydım düşünüyorum da, popomda cehennemi bir patlama olsa da eminim ki küçük asil bir çabanın içine daha çok girerdim, sana...
Si tuviera su edad, haría lo que fuera por dedicarme a algo más digno.
Bu tünelin sonunu göremiyorum ama şunu söylemeliyim ki bir yıl öncesine göre daha karanlık olduğunu değil hatta bazı yönlerden daha aydınlık göründüğünü düşünüyorum.
No vemos el final del túnel, pero debo decir... que no creo que esté más oscuro que hace un año,... en algunos aspectos es más luminoso. ¿ Sí?
Seninle aklın için evleniyorum hayatım, aşkın için değil ki zaten, sende bana karşı pek aşk olmadığını düşünüyorum.
Me caso contigo por tu cabeza, no por tu corazón del que sospecho tienes muy poco. Muy bien.
Ne yazık ki geminizde olanları kontrol edemediğinizi düşünüyorum, daha da kötüsü, bunları yolcularınızla dalga geçmek için yapıyorsunuz.
Sólo alcanzo a suponer que usted no está al tanto de las actividades de su barco, o lo que es peor, que ha tomado parte en la burla a sus pasajeros.
Tabii ki, kazanacağımı düşünüyorum.
Obviamente, creo que voy a ganar.
O kadar çok kaygı duyuyorum ki, buna değer diye düşünüyorum.
Sólo sé que me importa demasiado. Creo que merece la pena.
Dedim ki "Eğer bu olursa, mükemmel olacağını düşünüyorum."
Yo dije... que sería maravilloso si pasara.
# Evimi düşündüğüm zaman # # bir yer düşünüyorum # # ki sevginin havada süzüldüğü #
# que nadie puede cambiar # # el sendero que debes seguir #