English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ H ] / Hâyâl

Hâyâl Çeviri İspanyolca

97 parallel translation
-... hâyâl ürünü de olabilir.
imaginaria.
Bilmen için söylüyorum, o gecelerde seni memnun etmek için hâyâl gücümü kullanmak durumunda kaldım.
Déjame recordarte... ¡ fue necesario mucha imaginación para atender tus necesidades!
Birbiri ardına hâyâl kırıklığı yaşamamın nedeni, daha az hâyâl gücü müydü sanıyorsun?
¿ Crees que no necesité mucha imaginación para vivir frustrada?
Beni hâyâl kırıklığına uğrattınız.
¡ Me han decepcionado!
Bunlara da "uçanlar" diyelim. Uçanların balinalardan da büyük, şehir büyüklüğünde kilometrelerce genişlikte canlılar olduğunu hâyâl edelim.
Esos seres serán los flotadores de kilómetros de diámetro más grandes que la mayor de las ballenas seres del tamaño de ciudades.
Uçanların balinalardan da büyük, şehir büyüklüğünde kilometrelerce genişlikte canlılar olduğunu hâyâl edelim.
Muy antigua para haber desovado sólo unas pocas generaciones de estrellas ordinarias. Todo lo que vemos en el viaje por la Vía Láctea son etapas en el ciclo vital de las estrellas.
Hadi, Georgie oğlum, hâyâl gücünü kullan.
Vamos, George, usa tu imaginación.
Onlar hâyâl edebileceğin en mutlu ve neşeli bir aile.
Son una familia de lo mas feliz y alegre.
Ayrılmışken, o saçmalıklardan birine daha sırıtarak karşılık vereceğimi sanıyorsan,... çok ciddi hâyâl kırıklığına uğrayacaksın.
Si crees que seguiré sufriendo tus idioteces... ahora que hemos terminado, te vas a desilusionar mucho, carajo.
Seni böyle ansızın görmeyi hiç ummuyordum bir an için hâyâl görüyorum sandım.
No esperaba verte así, de repente. Creía que estaba soñando... como todos estos años.
Bud'ın neden buradan ayrılmak istediğini hâyâl bile edemiyorum.
Caramba, no imagino por que Bud no quiere vivir aquí.
Bukalemunlar, kısa zamanda, ağaçlarda avlanmaya adapte olmuşlar. Öyle ki, başka bir çevrede yaşamalarını hâyâl etmek bile çok zor.
En pocas palabras, los camaleones están tan bien adaptados a una vida de caza en los árboles que es difícil imaginar cómo podrían vivir en cualquier otra parte.
Yeterli miyim bilmiyorum, savaşı farklı hâyâl etmiştim.
No es lo que esperaba. Imaginaba otra cosa :
O zamanı hâyâl bile edemiyorum.
Ni siquiera puedo imaginar un número como ese.
McCann'ın yapacağı şeylere 30 saat göz yumarsak, bir hâyâl uğruna Sefton B dolaylarında Cumhuriyetçi bir örgüt tarafından saldırıya uğrarız.
Si hacemos la vista gorda a las actividades de McCann las próximas 30 horas, estaremos cambiando un ataque seguro de una célula republicana, por una fantasía sobre Sefton B.
Senin için hâyâl edilebilecek birşey bu, Harry.
Muy imaginativo por tu parte, Harry.
Bu sayfanın hâyâl ötesi bir gücün yolunu gösterdiğine inanıyormuş.
Creía que esta página le revelaría el camino hacia un poder inimaginable.
Ayrıca, dört yıllık hâyâl kurmadan sonra beklentileri karşılayabileceğini sanmıyorum.
Además, después de estar imaginando una cosa por 4 años... Se que la vida no fue cómo yo esperaba.
Ömür boyu burada durmayı hâyâl edebilirsiniz ama şu anda, yukarıdan size bakarken, ben... Bu acayip dâhiyane! Çok teşekkür ederim!
Ustedes pueden soñar que estár aquí arriba... toda su vida, pero ahora... mirando a todos ustedes... yo sólo... solo se que esto es totalmente genial!
- Beni gerçekten hâyâl kırıklığına uğrattınız.
- Usted me decepciona.
Annem büyük bir hâyâl aleminde yaşıyordu.
Mamá vivía en un poderoso mundo de fantasía.
Yıllar önce babam bana burayı bıraktığında, bu kızları hâyâl ederdim. Her gece, hayaller, onlarla ilgili her türden hayaller kurardım.
Cuando mi padre me dio la tienda años atrás solía soñar con estas chicas todas las noches sueños de todo tipo sobre ellas.
Biz hâyâl ediyorken, Simon onları yapıyordu.
Si se nos ocurría, Simon lo hacía.
Yunuslar, farklı durumlara farklı tepkiler gösterirler. İnsanlarla ilişki kurarlar,... farklı şekillerde, hâyâl güçlerini kullanıp hareket ederler.
Los delfines pueden entender cómo manipular situaciones cómo identificarse con la gente cómo crear con innovación, producto de su propia imaginación.
İtiraf etmeliyim : Bizi bu şekilde çok hâyâl etmiştim.
Debo admitir que por mucho tiempo he imaginado que salíamos juntos.
Vay canına. Cümleni nasıl bitireceğini kafamda.. ... hâyâl ediyordum ama portakal renkli penis pek aklıma gelmemişti.
Trataba de imaginar como terminaría lo que estabas diciendo pero lo del pene anaranjado no es lo que esperaba.
Kadınların memelerinden bira geldiğini hâyâl etsene.
Imagínate si la cerveza saliera de las tetas.
Aslında, hâlâ muhtemelen beni hâyâl ediyordur.
En efecto, probablemente estará todavía hablando de mi.
Geri kalan herşey tamamen hâyâl gücünüze bağlı.
El resto queda a criterio de vuestra imaginación.
Hâyâl gücünüzü kullanın.
- Ok. Usen su imaginación.
Sonunun iyi biteceği bir durum hâyâl etmeye çalışıyorum ama bir türlü bulamıyorum.
Intento buscar una forma para que todo termine bien, pero no consigo encontrar ninguna.
Senin birisine bağırdığını hâyâl bile edemiyorum. Bağırırım.
Bueno, no opuedo imaginarte gritándole a nadie.
Bak, annem her zaman benim için mütevazi bir evlilik hâyâl etmişti. Ki, bu artık bir rüya.
Mira, mi madre tiene esta visión de mi vida, en la que estoy casada y soy respetable y... todo eso se ha ido al infierno.
Ama Clare'yi hâyâl edebileceğinden daha fazla önemsiyorum, yani takma kafana.
Pero quiero a Clare más de lo que te imaginas, no te preocupes.
Sevdiklerinizin hayatlarının geri kalanını mutlu, mesut ve keyifli bir şekilde yaşadıklarını hâyâl edin.
Imagine a sus seres queridos viviendo el resto de sus vidas en un mundo donde están siempre felices y satisfechos y en donde siempre los cuidan.
Sarah'yı kaybetsem ne hâle düşerdim, hâyâl bile edemiyorum.
Simplemente no puedo imaginar lo que sería perder a Sara.
Benimle dalga geçmeye başladı. Alay edip, hiçbir zaman, hâyâl ettiğim yerlere gelemeyeceğimi söyleyip durdu.
Entonces ella empieza a insultarme insinuando que yo no tengo lo que toma estar en las grandes ligas.
- Beni hâyâl kırıklığına uğrattın. Sürekli fazla terlediğini düşünüyorsun, kirlilik fobin var ve annenle sorunlar yaşıyorsun.
Crees que sudas demasiado, tienes una pequeña fobia al polvo y tienes problemas con tu mamá.
Onu Dave Grohl'ın kardeşi olduğuma inandırdığım sürece onunla bir gelecek hâyâl edebiliyorum.
Es decir, realmente puedo verme estando con ella durante todo el tiempo que pueda seguir haciendole creer que soy el hermano de Dave Grohl.
Hâyâl ettiğimden daha cılızsın.
Eres más flacucho de lo que me imaginé.
Oranın nasıl olduğunu hâyâl edemiyorum ki çok şey hâyâl edebilirim.
No puedo ni imaginar cómo es estar allí... y puedo imaginar muchas cosas.
- Anlaman gerekir. Donmuş gülümsememi yüzüme yerleştirmiştim bile. Tam bir bekâr evi hâyâl etmiştim.
- Tienes que entender que tenía esta falsa sonrisa preparada porque esperaba un picadero.
O hâlde seni hâyâl kırıklığına uğratayım.
Bueno, déjame detallarlo para ti.
Bir hâyâl diyelim. Otistik çocuklar için bir yaz kampı açmak istiyorum.
Un sueño quiero abrir un campamento de verano para niños autistas.
Ne saçma bir hâyâl ama, değil mi?
Un sueño imposible, ¿ no?
Bence harika bir hâyâl.
Es un sueño perfecto.
Onu nasıl hâyâl ediyorsunuz, hangi şekilde, ne tür bir görüntüde?
¿ En qué os hace pensar, como representación?
"Mütevazi ama aynı zamanda işlevsel olarak hâyâl dünyasını sömürüyorlar".
"Están modestamente, pero funcionalmente absorviendo el mundo de la imaginería."
Dün gece başka bir kadınlayken seni hâyâl ettim.
He soñado anoche contigo mientras dormía con otra.
Daha fazlasını hâyâl et dostum.
Sigue soñando, amigo.
Kocanın ne düşüneceğini hâyâl etsene.
Imagina qué pensaría tú marido.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]