Kaldı ki Çeviri İspanyolca
3,121 parallel translation
O kadar paramız olsa bile kaldı ki yok, asla 1 milyondan fazlasını koymayız. Dikkatleri üzerimize çekmek istemeyiz.
Bueno, incluso si tuviéramos esa cantidad de dinero, que por cierto, no tenemos, nunca superaríamos el millón, no queremos llamar la atención más de lo debido.
Kaldı ki, bayağı ikna edici biri.
Por otra lado, es muy fuerte.
Kaldı ki, Britney Spears senin için harika bir seçimdi. Çünkü senin farklı yönlerini gösterecekti.
Pero pienso que ser Britney Spears fue una gran cosa para ti porque fue realmente un desafío, porque son tan diferentes.
Kaldı ki, Finn'in Katie'yi baştan savma kurtarma çabası onun ölümüne sebep olmamışsa.
Y eso si el chapucero intento de Finn de rescatar a Katie no ha hecho que ya esté muerta.
Kişi başına düşen hapse atılmış vatandaş sayısında,... meleklerin varlığına inanan yetişkinlerin sayısında ve listede sıradaki 26 ülkenin toplamından daha fazla harcama yaptığımız savunma konusunda,... kaldı ki bunların 25'i bizim müttefikimiz.
Número de ciudadanos encarcelados per capita número de adultos que creen que los ángeles son reales y gastos de defensa, donde gastamos más que los siguientes 26 países y 25 son aliados.
- Hişt, mankafa, deniz anası hariç hiçbir şeyden korkmam ben, kaldı ki ondan korkmam da gayet doğal.
Oye, zoquete, no le tengo miedo a nada más que a las medusas, lo cual es muy normal.
ACN'nin özellikle öğrendiğine göre, BP içindeki üst düzey yetkililer kuyuyu kapatmanın bir yolunu bulmaya uğraşmaktalar,... kaldı ki bu kuyu Körfez yüzeyinin 5,5 km altında olup günde 460,000 litre hızla denize petrol dökmekte...
ACN ha descubierto para usted en exclusiva que los altos mandos de BP se debaten para descubrir cómo el pozo que está a miles de metros bajo la superficie del Golfo y derrama petróleo a un ritmo de 17.000...
Kaldı ki, belki bu kez kimse zarar görmez.
Y quizá esta vez nadie salga herido.
Sonra da Thane'in inancını kaybetmesine sebep oldum, ki bu ücretimize mal oldu. Gus'ı da ağlattı, kaldı ki bu çok sıradan bir şey.
Luego, hice a Thane perder la fé, lo que nos costó la fianza, lo que hizo a Gus llorar, lo que no es muy extraordinario.
Kaldıramazsın ki.
No lo puedes sacar.
- Ne var ki, üç gün sonra,... hastaneye kaldırıldı ve bir daha asla oynayamadı.
Y sin embargo, tres días después, fue al hospital y no volvió a jugar.
... ki açığa alınmamın bitmesine iki ay kaldı.
Tengo aún pendientes de cumplir dos meses de mi suspensión.
Kafamı kaldırdım ve seni gördüm. 8 yaşında klasik bir parçayı o kadar rahat çalıyordun ki.
Asomé la cabeza y allí estabas tú, con ocho años, tocando algún tipo de música clásica casi sin esfuerzo.
Gelin görün ki, klip çekiminde iş birliği yapmak zorunda kaldılar.
Y sorpresa, sorpresa, cuando tuvieron que trabajar juntas, estuvieron completamente desincronizados.
Pekâlâ Michael, Darren ödevde geri planda kaldığını söyledi, ki bu daha önce de söylenmişti.
Así que, Michael, en la tarea, recibiste una corrección de Darren, acerca de que estabas un poco rígido, y esa es una corrección que te hacen constantemente.
Kalp ameliyatını kaldırabilir mi ki?
¿ Puede someterse a cirugía de corazón?
O kadar korkmuştu ki trafik ışıklarında duran bir araba gibi dondu kaldı.
Tanto miedo, se quedó parado, como un auto en un semáforo en rojo.
Fakat işe bak ki, şerefsizin teki dairesine gizlice girip Hannah hakkındaki tüm belgeleri ortadan kaldırmış.
Pero, imagínate, algún capullo entró en su apartamento y todos los archivos sobre Hannah han desaparecido.
Ve ben, aynı maç yaptığın zamanlarda ki gibi seni savunmak zorunda kaldım.
Y tuve que defenderte como cuando jugabas al béisbol.
İçeriden kalp masajı yapmak ve kalp içi epinefrin vermek zorunda kaldık. Neyse ki onu canlandırmayı başardık.
Tuvimos que empezar de nuevo el masaje cardíaco interno, administrarle epinefrina intracardíaca, y afortunadamente, pudimos resucitarla.
Üç oturumun ilkinden kaldınız, evet. Bu demektir ki sonraki iki oturumdan tam puan almak zorundasınız.
La primera de las tres sesiones, sí, lo que significa que necesita una puntuación perfecta en las otras dos.
Yemin billah ederim ki Quinn'in senden bir dolu para kaldıran bir striptizci olduğunu arkadaşlarımıza söylemeyeceğim.
"juro solemnemente no contar a nuestros amigos que Quinn es una stripper" que te estafó un monton de dinero.
Üçünüzün bir araya toplanmasını bekledi ki hepinizi birden ortadan kaldırabilsin.
Él esperó por la oportunidad que los tres estuvieran juntos... para eliminarlos al mismo tiempo.
Belli ki iş senle bana kaldı Sellers.
Parece que seremos tú y yo, Sellers.
Belli ki vücudun kaldıramamış ve babanla durumun her neyse beynin ve sinir sistemin bilgiyi hazmedememiş. Bu da cildinden ve midenden çıkmış.
Bueno, claramente, tu cuerpo no estaba preparado para aceptarlo todo y sea lo que sea lo que pasa con tu padre, es demasiado para que lo acepte tu consciente real y tu sistema nervioso, y por eso lo expulsa por tu piel y tu estómago.
Ama serbest kaldıysa niye kendi çocuğunu almak için öldürdü ki?
Pero si fue liberada, ¿ por qué matar para recuperar a tu propio bebé?
Ama sana garanti edebilirim ki Büro'daki itibarın bozulmadan kaldı.
Pero puedo asegurarte que tu reputación en la oficina permaneció intacta.
Masamın önünde konuşmaya başladığınız vakit kişisel bir meselenin ortasında kaldım diye endişelenmiştim, ama görünen o ki endişem boşunaymış.
Cuando su discusión empezó frente a mi escritorio temí que iba a terminar involucrado. Es personal y veo que me preocupé por nada.
Şöyle ki, doktorun emrettiği gibi iki hafta St. Lucia'da kaldın.
Dos semanas en Santa Lucía fue lo que te recetó el doctor.
Aklında tut ki Whit klastrofobik, agorafobik ve yalnız kalma fobisi var. Bu yüzden kendinden 6 metre uzakta veya yakında kimsenin olmasını kaldıramıyor.
Ten en cuenta que Whitney es claustrofóbica, agorafóbica, pero también tiene problemas de abandono por lo que no puede soportar si las personas están más o menos a seis metros de distancia.
O kadar büyüdü ki destek yapmak zorunda kaldı.
Creció tanto que necesitaba soporte.
Belli ki Dave'de kaldığın için böyle giyindin... Ve onun kıyafetlerini giymeyi seviyorsun, ki bu da gayriresminin tam tersi.
Obviamente vas vestida así porque has dormido en casa de Dave, y te gusta vestir su ropa, que es lo contrario de informal.
Koltuğun şeklini alan götünü kaldırıp ne zaman maraton koştun ki sen?
Sí, bueno, ¿ cuando corrió una maratón tu gran trasero?
Onları geldikleri yere geri göndermek için, bir yol buluncaya kadar yok edilmemeleri çok önemli. Sanıyorum ki onlarla tıkılı kaldık.
Son demasiado importantes como para destruirlos, y hasta que tengamos la oportunidad de devolverlos a dónde pertenecen, creo que estamos atrapados con ellos.
Gerçek şu ki, mahkemeye iki haftadan az bir süre kaldı ve şu anda McClaren'i beyaz şövalye gibi göstermeye çalışıyor.
El hecho es, que el juicio está a menos de dos semanas, y ahora ella está haciendo a McClaren lucir como un maldito caballero blanco.
- Erica, Acil'e kaldırılmış. - Ne olmuş ki?
¿ Qué ha pasado?
İşte, sevgilim ya da neyse artık... Önemsediğim biri Acil'e kaldırıldı ve kocam tarafından tedavi edildi ki o da önemsediğim biri.
Bueno, mi novio o lo que sea por quien me preocupo, fue llevado a emergencias.
Toplantıya başlamak istiyorum ama öyle görünüyor ki Carl'ın kız kardeşi gelip onu almak için geç kaldı.
Bueno, me gustaría empezar la reunión, pero, por lo visto la hermana de Carl llega tarde a recogerle.
Bu suikast açıkça gösterdi ki zar-zor ateş edebilen bir serseri eline silahı alıp umudu ve bütün barış sürecini ortadan kaldırabilirdi.
Nos demostró claramente que un matón cualquiera con un arma y una puntería mediocre pudo destruir nuestras esperanzas.
Tabii ki, elbette yaptığım işi midenin kaldırmayacağını düşünüyorsun.
Siempre que, evidentemente, no seas capaz de soportar lo que hago.
Nasıl tek parça kaldık ki?
Como puede haberse perdido?
Belediye başkanıyla aynı barda kafaları çekmiyoruz ki. Dedektifsin! Kıçını kaldır da dedektiflik yap!
El alcalde y yo no bebemos en los mismos bares. ¡ Eres un detective!
Herkesi aynı anda ortadan kaldıracağız ki birbirlerini uyaramasınlar.
Cosi'come a todos antes de tiene tiempo para hacerse sentir.
Başkan'ın da bu sabah Oval Ofis'ten açıkladığı gibi Amerikan hava ve kara ekipleri üç farklı kıtada altı tane eş zamanlı operasyon yaparak terörist ağının üst düzeylerini ortadan kaldırdı ki bunlar Langley saldırısının azmettiricileriydi.
Tal como se anunció esta mañana El presidente de la Oficina Oval, el suelo estadounidense y las fuerzas aéreas, en una serie de seis ataques coordinada en tres continentes diferentes, han eliminado las plantas superiores la red terrorista que hizo el ataque en Langley.
Sonra düşündüm ki, belki saklanmak için ayaklarını kaldırmışlardı.
Pensé : Tal vez estaba arriba de las tazas, tratando de ocultarse.
Sayın başkan, bilmelisiniz ki en iyi günleriniz geçmişte kaldı.
Sr. Alcalde, tiene que saber que sus mejores días ya pasaron.
Şunu da söylemeliyim ki, her hafta kendini geliştirdin ve yapman gereken tek bir şey kaldı : Direksiyonu eline almak ve yeteneğini bu doğrultuda, her hafta daha da yukarı taşımak.
Y hay algo que debo decir Michael, has mejorado cada semana, y una cosa que ha funcionado para ti es la habilidad de solicitar dirección.
Siz iki ezik nasıl hayatta kaldınız ki?
- ¿ Cómo podéis ser tan perdedores?
Gevrekçiler beş kadını birden istememi kaldıramıyorlarsa demek ki aradıkları ben değilim.
Si esta gente de los cereales no puede aceptar el hecho de que me gusten mis cinco mujeres a la vez, entonces, quizás yo no sea su hombre.
Ama sonra fark ettim ki daha yeni uyanmış gibiydin ki bu da uyuya kaldığını gösterir.
Pero entonces me fijé tu pelo tan aplastado, lo que significa que estabas durmiendo.
Tam Coco Chanel'in yanına gelmeye çalışıyordum ki beni ısırdı bu yüzden burada iki diş izi kaldı ve bu yüzden foni köpeklerinden korkar oldum.
La cosa es que extendí el brazo para intentar acariciar a Coco Chanel y entonces me mordió, de ahí las dos marcas de mordisco que tengo justo aquí y el por qué... - ¿ Estás haciendo terapia con un perro?