Mac Çeviri İspanyolca
23,555 parallel translation
Bence Josh ara sıra bana şu Mac bilgisayarımda yardımcı olsa iyi olur.
Creo que sería bueno si Josh se toma unos minutos para ayudarme con esa Macintosh.
- Sakinleş Mac.
Eh, relájate, Mac.
- Mac.
- ¿ Mac?
- Bebeğim, sana zarar verdi mi?
- Cielo, ¿ te ha hecho daño? - Mac...
- Mac... - Sana zarar verdi mi?
- ¿ Te ha hecho daño?
Komisyoncu, Karl ya da her kimse. Ben Mac. Yani Quarry.
Bróker o Karl o alguien, soy Mac, soy... soy Quarry.
- Umarım parayı toplamışsındır Mac.
Espero que reúnas todo el dinero, Mac.
Neden peşimden geldiniz Mac?
¿ Por qué vinisteis a por mí, Mac?
Adı Mac Conway.
Se llama Mac Conway.
- Mac, sen misin?
Mac, ¿ eres tú?
Bana ne, Mac?
¿ Si me qué, Mac?
Eşyalarımı almalıyım Mac.
Mac, tengo que recoger mis cosas, ¿ vale?
- Bana biraz daha zaman ver... - Eşyalarımı alacağım Mac!
- Solo tienes que darme un poco más de tiempo... - ¡ Voy a por mis cosas, Mac!
Ve sen orada ülkemiz için savaşırken, benim cesur ve inanılmaz kocam Mac Conway, bu benim senin için doldurduğum ilk kaset.
Y esta es la primera cinta de audio que te grabo, a mi valiente e increíble marido, Mac Conway, mientras estás ahí afuera luchando por nuestro país.
Seni çok özlüyorum, Mac.
Oh, te echo mucho de menos, Mac.
Lütfen Mac.
¿ Podemos, por favor...? Mac.
Bazı iş görüşmeleri için araba Mac'e lazımdı.
Mac necesitaba el coche para algunas entrevistas de trabajo.
Ben hala ikiniz, Mac dönmeden önce
Sigo pensando que ambos deberíais haber salido juntos
- takılmalıydınız diye düşünüyorum.
- antes de que Mac volviera.
- İçeri girsene.
- ¿ Mac? - Ruth.
Mac'le bu konuda konuştuklarına göre en azından bir şeyler yapıyorlar.
Bueno, han hablado con Mac sobre ello, al menos están haciendo algo.
Kusura bakma. Mac?
Lo siento. ¿ Mac?
- Evet?
- ¿ Mac? - ¿ Sí?
Müsade edersen, Mac, Evin işleriyle meşgul olmam gerekiyor.
Si me disculpas, Mac, tengo que encargarme de algunas cosas de la casa.
Mac.
Mac.
Lloyd McKinnon Conway Jr. kısaca Mac.
Lloyd McKinnon Conway, Jr., pero lo llaman Mac.
Mac, Sunnyside Motel'inden beri bir ay oldu ve ondan tek bir kelime dâhi duymadık.
Mac, ha pasado un mes de lo del Motel Sunnyside y no hemos tenido noticias suyas.
Mac, bu... vuracaklarından bir kişi... daha azalması demek.
Mac, eso es... una persona menos... que tendrías que matar.
- Mac.
- Mac.
Mac, bu çok saçma, tamam mı?
Mac, eso es ridículo, ¿ vale?
- Mac, lütfen, ben...
- Mac, por favor, yo...
Hayır be dostum, hokey maçına geçiş yapabilmeyi öğrenmek istiyorum.
No, solo quiero saber si puedo poner el jóquey.
İki saat önce çocukları futbol maçından aldım.
Tengo dos horas antes de que recoja a los chicos de fútbol.
"Müşterilerinizin talimatıyla... "... Meclis üyeleri için seyahat, lüks konaklama maç biletleri gibi menfaatler ayarladınız mı? "
"¿ Organizó beneficios tales como viajes hospedaje de lujo, y entradas a eventos deportivos para miembros del Congreso a pedido de sus clientes?"
"Müşterilerinizin talimatıyla, Meclis üyeleri için seyahat, lüks konaklama, maç biletleri gibi..."
"¿ Organizó beneficios tales como viajes hospedaje de lujo, y entradas a eventos deportivos"...
Malzemeleri getirteceğim, etkinlikleri düzenleyeceğim. Kolej ligi maç izleme etkinliği, izci kız kurabiye sezonu gibi etkinlikler.
Haré cosas como pedir material, organizar reuniones del personal como las apuestas de la March Madness y la temporada de galletas de las Girls Scout.
Evet, mesaj attığım gruptakilere bu hafta sonu buz hokeyi maçı için müsaitler mi diye sormak istedim.
Sí, sí, no, solamente le preguntaba al grupo que le escribía si estaban listos para ir a un partido de hockey este fin de semana.
Kusura bakmayın. Kulağa aptalca gelebilir ama ne zaman hokey maçı izlesem aklıma Casey Jones gelir.
Esto puede sonar estúpido, pero cada vez que veo hockey, pienso en Casey Jones.
Güzel maç ama.
- Buen partido. - Sí.
Bilmiyorum, maç ortalaması 37 sayı...
No sé, un promedio de 37 puntos por juego...
Maçı mahvettiğin için sağ ol.
Gracias por arruinarme el partido, idiota.
Maç başlamak üzere.
El partido está a punto de empezar.
Maç nasıldı?
¿ Cómo fue el partido?
Babamla East'teki tenis kortunda kaç set maç yaptığınızı hatırlarım.
Me acuerdo de ti y mi padre intercambiando sets en la pista de tenis del este.
Bu bir savaş değil Sadece hazırlık maçı
Esto no es una guerra. Es solo una batalla.
Bu hafta sonu çocuğumun maçı var.
Yo tengo el partido de mi hijo.
Dün gece maçı izlediniz mi?
¿ Vieron el partido anoche?
Dün gece maç yoktu.
Anoche no hubo partido.
Eldivensiz boks maçında, Elvis her seferinde Bullwinkle'ı yerle bir eder.
En una pelea, Elvis destrozaría a Bullwinkle siempre.
- Yapma Mac...
- Oye, Mac, tú...
- Mac Conway?
¿ Mac Conway?