Tüm bildiğim bu Çeviri İspanyolca
423 parallel translation
Tüm bildiğim bu...
Es todo lo que sé.
Tüm bildiğim bu konuda bir şey yapmak istiyor olduğum.
Sólo sé que quiero hacer algo al respecto.
Onun hakkında tüm bildiğim bu, çünkü konuklarımızın işine burnumuzu sokmayız.
NO CREO QUE DEBAMOS DESAPROVECHAR ESA INVERSIÓN.
Tüm bildiğim bu kadar, Bob.
Ésa es la única oración que sé, Bob.
Williamsburg Köprüsü civarlarında küçük bir dairesi vardı. Tüm bildiğim bu.
Tenía un cuartucho hacia el puente de Williamsburg.
O gerçek bir erkek, tüm bildiğim bu. Gerçek bir savaş adamı.
Todo lo que sé es que es un hombre de verdad.
Tüm bildiğim bu.
Es todo lo que sé.
Hakkında tüm bildiğim bu.
Yo únicamente la vi en el antro.
Onun hakkında tüm bildiğim bu Bay Smith.
Esto es todo lo que sé sobre él, Sr. Smith.
Eğer eski rotası 140'a dönmekte bu kadar ısrarcı olmasaydı, bize çoktan "hoşça kalın" diyerek geçip gitmişti. Tüm bildiğim bu.
Si no estuviera tan obcecado en seguir con rumbo 140, nos habría volado hace mucho tiempo.
Tüm bildiğim bu, bu kadarı bana yetiyor.
En fin, es todo lo que sé y siempre me ha bastado.
Tüm bildiğim bu dostum.
Eso es lo que sé, tío. Eso es lo que sé.
Tüm bildiğim bu.
Es todo Io que sé.
Tam ayrılmak üzereydim ki aniden beni geri çağırdılar. Tüm bildiğim bu.
Yo tenía licencia y me llamaron.
Tüm bildiğim bu.
Es lo único que sé.
Adrian, tüm bildiğim bu.
- Adrian, es todo lo que sé hacer.
Sana tüm anlatacaklarım bu kadar,... çünkü tüm bildiğim bu.
Y eso es todo lo que te cuento, porque eso es todo lo que sé.
Tüm bildiğim bu.
Eso es todo.
Tüm bildiğim bu.
Esto es lo que sé.
Omzunda bir dövmesi varmış. Tüm bildiğim bu.
Sólo sé que lleva un tatuaje en el hombro.
Tüm bildiğim bu.
Eso es todo lo que se.
- Bak, tüm bildiğim bu.
- Mire, es todo lo que sé.
Jesse, Tüm bildiğim bu.
Jessy ya es tarde.
- Tüm bildiğim bu, yemin ederim.
- No sé nada más, Io juro.
Kimse cesedini sahiplenmeye gelmeyince onu gömmüşler, tüm bildiğim bu.
Lo único que sé es que fueron enterrados porque nadie reivindica su cuerpo.
Tüm bildiğim bu Baba.
Eso es todo lo que sé.
Tüm bildiğim bu. Mavi bir Nova kullanıyordu.
Es todo lo que yo sé, excepto que conduce un Nova azul.
- Tüm bildiğim bu kadar.
- Eso es todo lo que sé.
İki güne bir gelip bana patates satardı. Tüm bildiğim bu.
Cada dos o tres días me vende patatas.
Tüm bildiğim bu yemin ederim.
Es todo lo que sé. Lo juro.
Tüm bildiğim bu, gerçekten.
Es lo único que sé, en serio.
- Hiçbirşey. Tüm bildiğim bu.
No, eso es todo.
Tüm bildiğim bu!
Eso es lo único que sé!
Tüm bildiğim bu.
Es todo lo que se.
Bugün federal ajanlar bana bir sürü sorular sormaya başladılar... ve yarın buldozerlerle geliyorlar, tüm bildiğim bu.
Hoy vinieron muchos federales a hacerme preguntas y mañana traerán topadoras. Eso es todo lo que sé.
O yaşıyor, Joe, tüm bildiğim bu.
- Ella está viva. Es todo lo que sé.
Tüm bildiğim bu.
Ha desaparecido.
Tüm bildiğim üç gün ve sonra bu gemide kimsenin hayatını kurtarmaya uğraşmayacağım.
Solo sé que dentro de tres días no podré responder de la vida de nadie a bordo.
tüm bildiğim bu.
es todo lo que sé.
Tüm bildiğim onun yapmış olduğu. Bu bilgi yeterli benim için.
Se que lo hizo y eso me basta.
Tüm bildiğim, bu sabah kafama vurduğu.
Lo qué se es que Kyle, se enfadó conmigo esta mañana.
Tüm bildiğim, kanından meydana gelmiş bu çiçek kaderinin nabız atışını paylaşıyor.
Lo único que sé es que esa flor está hecha con su sangre, que está unida a los síncopes de su destino.
Yardıma ihtiyacımız var, tüm bildiğim bu.
Keely?
Tüm bildiğim, bu ikisinin de adlarının baş harflerinin aynı olması.
Por lo que sé, podría ser porque sus nombres empiezan con las mismas iniciales.
Tüm bildigim bu.
Eso es todo lo que sé.
Bu hafta, bildiğim tüm kadınlarla dışarı çıktım.
Esta semana me han salido con todas las mujeres que conozco.
Bu Ozone'a zor çalışmalar sonucunda Ozone'a tüm bildiğim hareketleri öğrettim.
Es el reconocimiento de mis compañeros que hace que los días difíciles de enseñarle a Ozono todo lo que sé- -
Ben, tüm bilimsel yeteneğimi ve bilgimi şeytanı amaçlar için kullanılacağını bildiğim bu projeye adadım.
Dediqué todo mi conocimiento y habilidades científicas, en proyectos que yo sabía que podrían ser utilizados para fines maléficos.
Kullandığım tüm yöntemler, bildiğim tüm numaralar, işleri yapma şekillerim, bu filmin finalini bağlamak için işe yaramıyor.
Ninguna de mis herramientas, ninguno de mis trucos... FINAL - ATAQUE AÉREO... ninguna de mis maneras de trabajar, funciona para este final.
Lwaxana, bu benim tüm yaşamım boyunca bildiğim ve kabul ettiğim... bir gelenek.
Lwaxana, es una costumbre que he conocido y aceptado toda mi vida.
Tüm bildiğim, kentteki tek ses bu.
Lo único que sé es que es el único sonido.