Öyle ki Çeviri İspanyolca
24,211 parallel translation
Lakin doğudan, Beytüllahim'in tozlu sokaklarından esen yeni bir rüzgar var. Öyle ki ahiren Sezar'ın gözü alabildiğine uzanan evine, şu an güvenli gözüken tuğla ve kandan yapılma sarayına göz dikecek.
Pero del oriente sopla una nueva brisa desde las polvorientas calles de Belén que pronto desafiarán el vasto imperio del César construido con ladrillo y sangre, y que ahora aparenta ser tan firme.
Öyle ki kapitalizmin inkarını açık açık ifade ediyor ve kendi yıkımını finanse etmek için dahil olabilir.
Como tal, expresa las contradicciones del capitalismo y puede ser utilizado para financiar su propia destrucción.
Öyle Kilise ve Camiler var ki, gözlerine inanamazsın.
Hay iglesias y mezquitas que no podrías imaginar.
- Ne bekliyordu ki zaten öyle değil mi?
¿ Y qué esperaba?
Eğer benimle bir daha bu şekilde konuşursan sana öyle bir tokat atarım ki götünden şarkı söylemeye başlarsın.
Y si vuelves a hablarme así, te pegaré tan fuerte, que cantarás con el culo.
Öyle bir müzik yapacağız ki dünyayı değiştireceğiz.
Será una música que cambiará el mundo.
- Sabahları öyle bir fırçalarım ki.
En la mañana me cepillo bien.
Öyle görünüyor ki çocuk sizin için değerli?
Evidentemente el chico tiene valor para usted.
Hem de öyle bir yedik ki!
Doble ración de mierda.
Yani bana diyorsun ki biz ikisi de bakir olan yabancı çocuklarız öyle mi?
Así que me lo confirmas. Tenemos dos chavalos extranjeros quienes estan ambos vígenes?
Öyle bir koku bıraktı ki hayvanlar bile kalamadı.
Pillo tal pedo que el ganado no quería quedarse.
Öyle bir üyelik ki...
Oye, que tal si... tuvieras el tipo de tarjeta de socio que te permitiera...
Arı ayçiçeğine öyle bir konuyor ki...
Mira esa abeja. Esa abeja alcanza el girasol como...
Tabii ki, ben öyle düşünmüyorum
Claro, no lo creo
Ama sonra diyorum ki, belki bir gün, eğer farklı radyolarda çalışıyor olsak yani, belki öyle bir şey olabilir.
Pero luego pienso que quizá un día, si trabajásemos en distintas radios, podríamos hacerlo funcionar.
Evet, öyle. Halledildi ve... Düşündüm ki, bunu hallettiğime ve dizinin bitmesini engellediğime göre, belki sen de bana bir iyilik yapar ve şuna...
Sí, lo resolví y pensé que quizá, como colaboré contigo y ayudé a que no se suspendiera el programa, quizá me harías un favor y mirarías este...
Bana öyle geliyor ki...
Es que... Siento que...
Tabii ki öyle söyledi.
No lo dudo.
Sikin öyle kalkıyor ki.
Te creo. Tienes erecciones. Ahí está.
Eskiden olduğumuz kişiler hakkında konuşmayalım artık, belli ki sen artık öyle değilsin?
Mira, vamos a no hablar de la la gente que solía ser, porque usted es claramente No esa persona, o bien, ¿ de acuerdo?
Tabii ki öyle.
Por supuesto que sí.
O kadar barıştan söz ettin ki artık aramızda barış yapmanın vakti geldi, sence de öyle değil mi?
Pasas tanto tiempo hablando de paz, que creo que es el momento de hacer las paces, ¿ no lo crees?
Maalesef öyle görünüyor ki Ark'ta yapılan 12 istasyonda da bulunmamış.
Desafortunadamente, parece que ella no estaba en ninguna de las 12 estaciones que formaban El Arca.
- Neden öyle demiyorsun ki?
Oh! Oh, ¿ por qué no lo dijistes antes?
yüzümün yan tarafına öyle sert vuruldu ki, altıma doldurdum.
de costado, tan fuerte que me cagué encima.
Öyle eğlenceli ki.
Es muy divertido.
Seni öyle mi diye sormak için aramıştım ama kendi söylediklerimi duyunca anladım ki bu farklı. Sağ ol.
Por eso te llamé, para que me dijeras si era lo mismo, pero ahora me oigo y sé que es diferente.
Arya ile öyle iyi dost olduk ki.
Arya y yo somos buenas amigas.
- Neden merak ettin ki? - Öyle değil...
¿ Por que tienes tanta curiosidad?
Öyle bir CEO olmalı ki ben yokken bile şirketimi iyi şekilde idare edebilsin.
Pueda hacerse cargo de mi empresa ¿ Yo? Creo que soy muy pequeña para eso
Neden yalan söylediğini anlatacaksın yoksa kafanı öyle bir sıkıştırırım ki o boktan bıyığın kafandan fırlayıp gider.
Me dirás por qué mientes, o te apretaré tanto la cabeza que el maldito bigote se te saldrá.
Öyle bir durumdaydık ki taşaklarımız kumlara sürtünüp duruyordu.
Entonces allí estábamos, metidos hasta las axilas en el arenero.
Öyle şeyler yapıyorsun ki dehşete düşüyorum.
Puedes hacer cosas que simplemente me aterran.
Öyle korkuyorsun ki, kendi prensiplerine bile sadık kalamıyorsun.
Estás tan asustada que ni puedes atenerte a tus principios.
Adamcağızın kızının durumundan öyle etkilenmiş ki kız için ulaşım aracı ve tıbbi tedavi ayarlamış.
Estaba tan conmovido por el problema de la hija de ese hombre que proveyó transporte y cuidados médicos para ella.
Ona öyle bir saldıracağım ki hiçbir para kurtaramayacak.
Y lo lastimaré de tal manera que no podrá comprar su salida de esto.
" Öyle bir güç isterdim ki, bu savaşı durdursun.
" Quisiera ver que alguna potencia del mundo destruyera a esta raza.
Öyle tahmin ediyorum ki, hikayenizi takip eden tüm insanlar bunu izliyorlar akıllarındaki ilk soru'Nasılsınız? 'dır.
Entonces, supongo que para toda la gente que ha seguido su historia y está mirando esta noche, la primera pregunta obvia tiene que ser : ¿ cómo están?
Size yardım etmesinin sebebi, sizin girişimci biri olduğunuzu düşünmesi, ki kendi de öyle.
La razón por la que lo está ayudando es porque siente que eres un hombre de acción, como él.
Daha fazla laf sokacağından değil ama ki götünün öyle olmadığını biliyorum.
No es que estés insinuando nada más, porque que sé que no es así.
Neden öyle dedin ki?
¿ Por qué dices eso?
- Aktörlerin hayatında öyle bir an gelir ki ufak ekranlardan uzaklaşmak gerekir.
- Llega un momento en que un actor tiene que alejarse de la pantalla chica.
Eğer haddini aşarsa Lincoln ve Ben ona öyle sert vururuz ki bir daha ayağa kalkamaz.
Si se sale de los límites de cualquier forma... Lincoln y yo acabaremos con él con tanta fuerza, que no volverá a levantarse.
Niye öyle düşünüyorlar ki?
¿ Pero por qué creen eso?
- Ve, görünen o ki, hala da öyle.
- Y todavía en ello, aparentemente.
- Aynen öyle. - Tabii ki.
- Eso es justo lo que quería decir.
Belli ki sen de öyle.
Como tú, aparentemente.
Öyle bir hediye ki annenin kıçı resmen tavana vuracak.
Un regalo que va a hacer que se le caigan las bragas.
Baba, öyle bir anlattın ki gerçekten gözümde canlandı.
Papá, esa es una imagen muy interesante.
- Tabii ki öyle!
De seguro lo hará.
Eğer Gyan'ın oğlu olmasaydın seni öyle bir ayarlardım ki, sonsuza dek isteyemezdin.
Si no fueras el hijo de Gyan.. .. hoy, ahora, aquí, allí, arriba, abajo, te habría ajustado por completo.