Allá Çeviri Fransızca
410 parallel translation
Trina ise odasını McTeague'ye bırakıp August ile yatacaktı.
Trina laissa sa chambre à McTeague et alla se coucher chez Auguste. F. N.
Haftalar geçmiş, şubat geride kalmış mart ayı ise getirdiği yoğun yağmurla tüm pikniklerine ve pazar gezilerine bir nokta koymuştu.
Les semaines passèrent, février s'en alla mars arriva très pluvieux, mettant un terme à tous les pique-niques et excursions du dimanche.
Saat 8 olduğundaysa, Trina kafasına eşarbı bağlayıp Heise'yi görmeye gitti.
À vingt heures, elle couvrit sa tête d'un châle et alla voir Heise. F. N.
Heise yan taraftaki bara girmiş ama pek de kesin haberlerle dönmemişti.
Heise alla dans la salle du bar d'à côté et retourna sans nouvelles précises. F. N.
Sonraki gün, McTeague amca Oelbermann'ın dükkanına Trina'yı sormaya gitmişti.
Le lendemain, McTeague alla au magasin de l'oncle Oelbermann, et demanda des nouvelles de Trina.
Cribbens'in tüfeğini aldı ve karanlık gecede harekete geçti.
Il prit le fusil de Cribbens, et alla s'asseoir seul dans la nuit. - --puis le soleil jeta un œil par-dessus l'épaule du monde.-- -
Onlar ısınırlarken, odun getirmek için müsaade istedi.
Elles se réchauffaient, il alla chercher du bois.
Kalktı, ve eğer giderse onu tekrar asla göremeyeceğimi biliyordum. Bu yüzden tabancayı ele geçirdim ve ateşledim.
Quand il s'en alla, pour toujours, je le savais, je saisis le revolver et fis feu.
Evlendikten kısa bir süre sonra Victor Çekoslovakya'ya geri döndü.
Peu après notre mariage, Victor alla en Tchécoslovaquie.
En fazla bu kadar doğuya gidebilmişlerdi.
Elle n'alla pas plus loin.
sonra gidip kendini astı ve kaldı geriye hiç.
"Alors il alla se pendre, " et... il n'en resta... plus... aucun. "
Bir küçük kızılderili oğlan kaldı bir başına, gitti ve kendini astı ve kaldı geriye hiç.
"Un petit indien se retrouva seul, qui alla se pendre " et il n'en resta plus aucun. "
Bir gece bir ses duymuş, ve bakmaya gitmiş.
Une nuit, ayant entendu du bruit, il alla voir.
Sonunda, uyumaya gitti.
Enfin, on alla se coucher.
Öğleden sonra, talihsiz bir kaç kuşu daha katletmek için dışarı çıktık. - Dinleyin.
Après le lunch, on alla de nouveau massacrer les oiseaux.
Dördüncü atlı da yola çıktığında Cochise ile gerçekten gurur duyuyordum.
Quand le 4ème alla et revint, je ne me sentais plus de joie.
Bir kez 70 sente kadar yükseldiler ve elime geçen tek nakit bu oldu.
La somme alla jusqu ; à 70 cents, ce fut l ; unique fois où je reçus du liquide.
Stig, kanyak almak için kalktı ve sonra dönerken Marta'nın arkasından geçti.
Il alla chercher le cognac. En revenant, il vint tout près de Martha.
Bir zamanlar, küçük bir köyde genç bir ev kadını, annesiyle birlikte nehre giderek bir çocuğu olması için yalvardı.
Il était une fois dans un petit village... une femme qui alla au fleuve avec sa mère... y prier pour avoir un enfant.
Sonra genç eş, bir çocukla kutsanmak için... annesiyle beraber nehre dua etmeye gitti.
Et la jeune femme alla au fleuve avec sa mère... pour demander un enfant.
" Prens, gelinini bıraksın diye cadıya gitmiş.
" Le prince alla prier la sorcière de libérer son épouse.
Sesi bir hayalet gibi ruhumun derinliklerine işliyordu.
Il chantait tristement... Sa voix m'alla droit au cœur.
Bir gün, gizlice kayınpederine gidip onu Moraldino'yla tanıştırdı. Kahve ateşte.
Et un jour, en cachette, elle alla chez son beau-père, pour lui présenter l'enfant.
" Tavşan Peter kötü bir tavşandı ve bu yüzden yatağa aç gönderildi.
Jeannot Lapin qui avait été méchant alla au lit sans dîner.
Bir iki sezon için ayrıldık bile.
On alla jusqu'à se séparer.
Kendisi özellikle Saltimbocca alla Romana düşkünüdür.
Il apprécie particulièrement la "saltimbocca alla Romana".
- Alla Romana.
- Alla Romana.
Alla Romana. Ya favori şarabı?
"Alla Romana." Et son vin favori?
Şey, biliyorum delilik bu ama Saltimbocca alla Romana'yı çok severim.
Je sais que c'est un peu fou... mais j'adorerais un "saltimbocca alla Romana." Excellent!
Mükemmel! Saltimbocca alla Romana benim de favorim.
Le saltimbocca alla Romana est mon plat préféré.
" Kabil oradan ayrıldı.
" ll alla habiter
Doğrudan Tokyo'ya gitti.
Il alla directement à Tokyo.
- " İbrahim sabah erkenden kalktı yanına oğlu İshak'ı aldı, yakmalık sunu için odun yardıktan sonra Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.
Il emmena son fils Isaac, "fendit du bois pour l'holocauste " et alla vers l'endroit désigné.
Moab düzlüklerinden dağlara çıktı ve Tanrı ona Ürdün nehrinin ardındaki ülkeyi gösterdi.
Et il alla des plaines de Moab jusqu'aux Montagne et le Seigneur lui montra tout le pays qui se trouvait de l'autre côté du fleuve du Jourdain.
Antlaşmayı imzalamaya giderken sokaklar onu onurlandırmak isteyenlerle doldu taştı.
Quand il alla signer le traité. les rues étaient pleines de gens venus lui faire honneur.
Ve delikanlıyı uyandırmaya gitti.
Puis il alla réveiller l'enfant.
Delikanlı aşağıya inmedi.
L'enfant n'y alla pas.
Savaş çıkana ve Alman işgaline dek her şey bizim için iyiydi.
" Tout alla bien pour nous jusqu'à l'occupation de la Hollande.
Bundan üç gün sonra da sanki onu kovalarmış gibi Miho da hayatını kaybetti.
Miho ne dura pas plus. Elle alla rejoindre son fils trois jours plus tard.
Kendi rızasıyla ona gitti.
Elle alla à lui de son propre chef
Adı çıkmış Molly'nin yanından ayrılır ayrılmaz Molly'nin bir o kadar adı çıkmış olan babası Black George'a katıldı ki kendisi Squire Allworthy'nin de av bekçisiydi.
Dés qu'il eut quitté la peu honorable Molly, il alla rejoindre son aussi peu honorable pére, Black George, le garde-chasse du sire Allworthy.
Ona karşı çıkmak mümkün değildir.
Mon père n'aurait jamais admis qu'on discutât ses ordres. Aussi il alla seul.
Hiç merhametleri yoktu.
Ton pauvre père alla vivre dans les bas-fonds.
O da, "gitmem" demiş. Ama sonra pişman olup gitmiş.
"Oui, Seigneur", mais il n'y alla pas.
Hangisi babasının isteğini yapmış oldu?
Mais, pris de remords, il y alla. Qui a fait la volonté du père?
Bir gün farenin karnı iyice şişti sarışın adamın evine gidip şişen karnını öne çıkarıp gösterdi "bana baksana" dedi.
Un jour, la souris se mit à enfler. Elle alla chez Blondin, dévoila son enflure... et lui dit, "Regarde-moi!"
Sessiz gülüşüyle... dişlerini göstererek ayrıldı.
Il s'en alla, son rire intérieur dévoila ses crocs.
Gençliğinden beri onu yönlendiren şey, elinden geldiğince bütün iyi orgcuları dinleyebilme arzusuydu, bu yüzden daha öğrenciyken sık sık yürüyerek Lüneburg'dan Hamburg'a giderdi.
Dès sa jeunesse, un penchant particulièrement fort l'avait porté à entendre autant de bons organistes qu'il lui était possible, de sorte que de Lüneburg, quand il était encore au collège, il alla maintes fois à pied à Hambourg.
Sebastian Friedemann'la birlikte tekrar Berlin Potsdam'a gitti...
Et comme Sa Majesté le roi de Prusse avait plusieurs fois demandé pourquoi il ne venait pas, il alla à Potsdam.
Onunla konuşmaya başlar. Birden yanında çakı olduğu aklına gelir.
" Il alla au lycée Komatsugawa,
İçlerinden, köyde akrabaları olan biri yardım getirmek için gitmiş.
L'un d'entre eux qui avait de la famille au village, alla chercher de l'aide.
allah rahmet eylesin 22
allah 1043
allan 68
allah belanı versin 77
allah razı olsun 22
allah korusun 42
allah kahretsin 591
allahım 187
allah allah 96
allah belanızı versin 22
allah 1043
allan 68
allah belanı versin 77
allah razı olsun 22
allah korusun 42
allah kahretsin 591
allahım 187
allah allah 96
allah belanızı versin 22