English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Ben mark

Ben mark Çeviri Fransızca

539 parallel translation
Ben Mark Elliott.
Je suis Mark Elliott.
Ben Mark Trevor. Sizlere... patlamayan roket bombasının mahallinden sesleniyorum.
Ici Mark Trevor, à l'endroit même où se trouve la roquette non explosée.
Ben Mark'ın ölümünden sonra nasılsam o da öyleydi.
On aurait dit moi après la mort de Mark.
- Sizinle tanışmadık sanırım, Bayan Strutt. Ben Mark Rutland.
Nous ne connaissions pas Mme Strutt.
Ben Mark. Gordon'un kardeşiyim.
Je suis Mark, le frère de Gordon.
Doktor, ben Mark Garrison.
Mark Garrison.
- Ben Mark Lester.
Je suis Mark Lester.
- Mike, ben Mark.
- Mike, c'est Mark.
Albay Lynch, ben Mark.
Lynch, c'est Mark.
Ben Mark Shermin, DDCA'dan, Dünya Dışı...
Je suis Mark Shermin, recherche d'intelligence extraterrestre.
- Ben sana inanıyorum, Mark.
- Je te crois, Mark.
Ben yaptım, Mark. Sanki tetiği kendim çekmişim gibi ben yaptım.
Comme si j'avais appuyé sur la détente.
- Ben Mark Lamphere. - Nasılsınız?
Arthur a craqué après douze bourbons.
- Ben Carol.
Je suis Caroline. Carrie, la sœur de Mark.
- Hayır Celia, lütfen. Mark, ben senin eşinim.
Je suis ta femme!
- Evet Mark, görmeyi çok isterim. Onları ayırmak için buna mecbursun Mark. Ben de diğerlerini oyuna alayım.
Il faut faire des groupes.
Ben... Mark bana yalan söylemez.
Il ne me mentirait pas.
- Evet. Mark'a Eleanor'u ben seçtim.
J'ai choisi Eleanor pour lui.
Mark, artık benim odalarıma gelmeyeceksen seninkilere ben geleceğim.
Si tu ne viens plus me voir, je viens te voir.
Oh, Mark, ben... bana ne olduğunu bilmiyorum.
Je ne comprends pas ce qui m'arrive.
Mark gitti, ve ben ise burada, hastanedeki yerimi kaybettim.
Mark est parti et j'ai perdu ma situation à l'hôpital.
- Ben iyiyim. Merhaba, Mark.
Non ça va, merci...
- Mark ve ben bir çıkar yol bulacağız.
- Mark et moi allons nous débrouiller.
Mark ve ben savaştan çok önce oraya gittik.
Mark et moi y allions souvent avant la guerre.
Mark ve ben üç ay önce Londra'da tanıştık.
Mark et moi nous sommes connus il y a trois mois à Londres.
Beni dinle, Mark. Ben diğer insanlar gibi değilim!
Je ne suis pas une fille comme les autres.
- Memnun oldum. - Ben Lil Mainwaring, Mark'ın baldızıyım.
Je suis Lil, la belle-soeur de Mark.
Mark ben şimdi ne yapacağım?
Que vais-je faire?
- Tamam Mark. Ben götürürüm.
Je vais prendre les commandes.
Bir dakika, Mark Garrison! Sen hayatımda gördüğüm en bencil, düşüncesiz... ben mi bencilim? !
Tu es l'homme le plus égoïste, indélicat, désobligeant et ingrat que je connaisse!
Ben hepsini toplarım... eğer nereden başladığını bulabilirsem. Mark!
Attention!
Fran, Ben...
Ne t'en fais pas, Mark.
Bakın Bay Garrison, siz iyi insanlarsınız, ama ben buna katlanamam.
- Qu'y a-t-il, Mark? Vous êtes de braves gens, mais là, c'est le bouquet.
hayır, Mark, ben üzgünüm...
Non, Mark, c'est moi. Pour tout.
Artık Mark'ın işi benim işim ve ben iş hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Les affaires de Mark sont les miennes, et je n'y connais rien en affaires.
Peki ben sana kilosu 60 mark'tan değil de... 80 mark'tan sattığını söylesem?
Mais si je te disais que tu as vendu le kilo 80 pfennigs... et pas 60?
Kahvaltıyla birlikte 50 Mark, ben daha ödemedim bile.
50 marks, avec le petit déjeuner. Même quand je suis en retard pour payer.
Cidden, sevgilim Ben-ben-ben geçen iki haftadır Beauty Mark'ın stoklarının azaldığını gözlüyordum. Şimdi...
Sérieusement, j'ai vu que les actions de Beauty Mark avaient chuté ces deux derniers mois.
Ben bu hafta 210 mark kazandım, sen de 236.5 mark.
J'ai gagné 210 marks cette semaine.
Tek bir sözüne bakarak neden sana 30 bin mark verdim ben?
Dites-moi, pourquoi je vous ai donné 30 mille marks en vous faisant confiance?
Mark, ben içeri girip, yerleri ayırtayım.
Je vais au club réserver une table.
- 30.000 mark duydum. - Ben pek emin değilim.
Pas génial.
Mark Twain geçirdiği en soğuk kışın San Francisco yazı olduğunu yazmış. Ben...
Mark Twain a écrit que l'hiver le plus rude qu'il a passé, était un été à San Francisco.
- Margie, ben Mark.
- Margie, c'est Mark.
Ve ben de Mark'ı seviyorum.
Et j'aime Mark.
- Hepimiz öyle değil miyiz? - Ama ben biraz araştırdım ve Mark'ın bir türlü hastalığa yakalanmış olabileceğini öğrendim.
- J'ai fait des recherches, je pense que Mark a contracté une maladie.
Ben, Mark Forman.
Mark Forman.
Ben, Mark Louis Forman, sen,
Moi, Mark Louis Forman, je te prends, Rachel Louise Samstat, pour épouse.
Ben, Rachel Louise Samstat, sen, Mark Louis Forman'ı, kocalığa kabul ediyor, şu andan itibaren, seni koruyacağıma, sevip sayacağıma söz veriyorum, ölüm bizi ayırana dek.
Moi, Rachel Louise Samstat, je te prends, Mark Louis Forman, pour époux... Je t'aimerai et te chérirai, et te garderai à mon côté, à dater de ce jour jusqu'à ce que la mort nous sépare.
Mark ve Rachel evlenme isteklerini belirttiler, ve ne olursa olsun birbirlerini seveceklerine ve sadık kalacaklarına söz verdiler, sözlerinin bir simgesi olarak yüzüklerini birbirlerine verdiler, ben de onları karı koca ilan ediyorum.
Mark et Rachel ont décidé de s'unir et se sont jurés amour et fidélité, quelque épreuve que la vie puisse leur apporter. Ils ont échangé les anneaux qui en témoignent. Je les déclare donc mari et femme.
Ben hastanedeyken Mark'ın doğum günü hediyesi aldığını tahmin ettim.
Mark m'a acheté un cadeau d'anniversaire quand j'étais à l'hôpital.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]