English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ G ] / Gır

Gır Çeviri Fransızca

70,744 parallel translation
Mullins Carter'a yardım ettiğimi biliyor. Yetkilerimi elimden aldı ve bu işi nasıl yaptığımı anladığı anda beni kovacaktır.
Il m'a retiré mon habilitation, et il va me virer dès qu'il aura trouvé un moyen.
Savunma Bakanlığı konumunuza uyarısız füze saldırısı düzenleyecek.
Le ministère de la Défense va lancer un raid aérien là où vous êtes.
Belki de elinden severek yaptığı işi aldığınızda geriye yapacak başka bir şeyi kalmamıştır.
Oui, il n'a peut-être plus rien à perdre depuis que vous lui avez pris son job.
Savunma Bakanlı'ğı uyarı ateşi olmadan saldırı düzenleyecek.
Le ministère de la Défense va lancer un raid aérien là où vous êtes.
Hayır, bu adam işe aldığım savaşçılardan biriydi.
Non, cet homme était un mercenaire que j'ai recruté.
Hayır, bu adam işe aldığım bir savaşçı sadece.
Non, c'est un combattant que j'ai recruté.
Buraya başladığın işi bitirmeye geldim ve seni hayal kırıklığına uğrattım.
Je suis venu finir ce que vous avez commencé et... J'ai échoué.
Paranın yarısı oraya vardığımızda hazır olacak.
La moitié de l'argent sera prêt pour nous quand nous y serons.
Seni hayal kırıklığına uğrattım.
J'ai échoué.
Düşman çok sıktır Bir savaşla nasıl savaştığınızı belirleyen, Amerikan hayatlarını kurtarmanın en iyi yolu.
C'est assez souvent l'ennemi qui décide comment une guerre se déroule, comment sauver au mieux des vies américaines.
Bir sistem ayırma taraması çalıştırıyorum ve buldum Açıklayamadığım bir şey.
J'étais en train de lancer un scan d'allocation et j'ai trouvé quelque chose que je ne peux pas expliquer.
Anlaştığımız gibi verdiğin adrese yanlız gelmeye hazırım.
J'arrive vers vous, seul, comme convenu.
Anlaştığımız gibi de, uydu beslemesini almak için ben de hazırım.
Et comme convenu, je suis prêt à recevoir la vue satellite.
Belki de büyük resim... sivillerin on yıl boyunca bomba tehdidiyle yaşadığıdır.
- Peut-être que la vision d'ensemble c'est que dans les régions frontalières, les civils vivent sous la menace de ces frappes aériennes depuis dix ans.
Yapılmadığı tek şey, onunla senin arasında seçim yapmamı sağlamaktır.
il ne m'a jamais forcé à choisir entre vous deux.
Vali günler önce buradan gitti, Adayı tekrar ele geçirme girişimlerinde hayal kırıklığına uğradı.
Le gouverneur était reparti, frustré de n'avoir pas pu reconquérir l'île.
Ama yarın onun yaptıkları çığır açıcı gözükebilir.
Demain, ils pourraient paraître révolutionnaires.
Nomi, dünyanın en iyi kod kırıcı beyinlerinden biriyle şirketin açığını arıyor.
Nomi a un des meilleurs experts en décryptage. On cherche la moindre faille.
Yoksa aylar önce ayrıldığımız bir adadaymışız gibi davranıp seni mi kandırıyorum?
Ou j'ai fait semblant... pour vous faire croire qu'on est sur une île qu'on a quittée?
Ancak gözlem yeteneklerinin keskinliği bir şeyi gözden kaçırıyor burada yaptığımız şey, senden de benden de uzun zamandır var ve benim tarafımdakiler işlerini biliyorlar.
Mais ce que tes pouvoirs d'observation n'ont pas réussi à saisir, c'est que notre travail est plus vieux que toi et moi... et les gens de mon côté savent ce qui se passe.
Dinleyin, Melekler biraz hayal kırıklığı oldu ama yeni filmi düşünmeye başladım ve rol için harika fikirlerim var.
Les entrées de Même les anges ont été décevantes, mais je pense déjà au prochain film et j'ai des super idées.
Aklımı kaçırıp kaçırmadığımı anlamak için geri geldim ve onu buldum.
Je suis revenu pour voir si je perdais la tête, et je l'ai trouvée.
- Üzgünüm, sizi hayal kırıklığına uğrattım.
Désolé de t'avoir laissé tomber.
Peki ya gerçek, insanların mutsuz olmasına, hayal kırıklığına uğramasına... ya da incinmesine sebep olacaksa?
Et si cette vérité est quelque chose qui peut rendre les gens malheureux ou déçus ou... tristes?
Umut keşfedilmemiş hayal kırıklığıdır.
L'espoir est une déception dissimulée.
Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım, ve bir şeye ihtiyacın olursa...
Je ne te décevrai pas, et si t'as besoin...
Onlar bizleri sığır arabalarına koyarken sen Walden'da saklanıyordun.
Tu te terres pendant qu'on nous entasse dans des wagons à bestiaux.
Kalabalığın içindesin. "Van Damn!" diye bağırıyorlar.
Dans la foule, tout le monde criait : "Van Damn!"
Sanırım migrenimin tutup korkaklığıma yakışır şekilde kaçmamın zamanıdır.
Je devrais avoir la migraine et me débiner comme une lâche.
Biliyorum, büyük hayal kırıklığı.
Oui, c'est désolant. Lito est parfait.
Hayır, bugün umursadığım şey bu değil.
En effet, aujourd'hui, je me moque de tout cela!
Öyleyse aşağı in ve Üzerinde çalıştığım şeyi gör Son iki buçuk yıldır.
Viens donc avec moi au sous-sol, et je te montrerai ce que je fabrique depuis deux ans et demi.
Bebek yemiş köpek balığı gibi karnını deşmeye hazır olduğunu söyledi.
Elle dit qu'elle est prête à t'étriper comme un requin qui a bouffé un bébé.
Bana gece oldukça güçlü bir aşk ısırığı vermişsin.
Tu m'as fait un suçon, hier soir.
İlk görgü tanığınızı çağırın.
Appelez votre 1er témoin.
H.G. seni yıllardır tanıyorum.
H.G., on se connait depuis des années.
Hayır, bu aradığım üçüncü hastane.
Non, c'est le troisième hôpital que j'appelle.
Ayrıca derinden hayal kırıklığına uğradım.
Je suis aussi profondément déçu.
Hayır, sen Karındeşen Jack'sin. insanlığın yüz karası.
Non, vous êtes Jack l'éventreur, un nuage sombre sans visage sur l'humanité.
Kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır.
Quand le chat n'est pas là, les souris dansent.
Seni hayal kırıklığına uğrattım, Michael.
Je t'ai laissé tomber, Michael.
Beni hayal kırıklığına falan uğratmadın.
Tu ne m'as pas laissé tomber.
Çok ama çok uzun zamandır hiçbirimizin tadamadığı o özgürlükten.
Le genre de liberté qu'aucun de nous n'a connu depuis bien longtemps.
Büyük hayal kırıklığı.
Je suis déçue.
Şimdi hayal kırıklığı mı oldum?
C'est toi qui es déçue?
Ama ben inanırım ki zalim yaşadığı müddetçe kurbanı özgür yaşayamazmış.
Mais je pense qu'on ne peut être libres si l'oppresseur vit encore.
Çok pis bir ısırığın var.
Ta morsure est néfaste.
Çıkardığım zaman uyanacaktır.
Quand que je l'aurai retirée, il devrait se réveiller.
Trikru zayıf ve düşmeye hazır ve Skaikru'dan hiç olmadığı kadar nefret ediliyor.
Trikru est faible et prêt à tomber, et Skaikru est plus détesté que jamais.
Dört duvar arasında kır çiçeklerinin açtığını bilmezdim.
Je ne pensais pas qu'une fleur des champs pouvait éclore à l'intérieur.
Uykuları kaçmıyor. İnsanların da sığır gibi harcanabileceğine inanıyor.
Il dort sur ses deux oreilles, persuadé que les hommes sont remplaçables comme des bœufs.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]