English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Inanın

Inanın Çeviri Fransızca

18,754 parallel translation
İster inanın ister inanmayın ama kendisi bekardır millet!
Croyez-le, elle est célibataire, les gars!
İster inanın ister inanmayın.
Croyez ce que vous voulez.
Yani bir daha size bir şeyi yaptığımızı söylediğimizde, sözümüze inanın.
La prochaine fois qu'on vous dit qu'on a fait un truc, croyez-nous SUT parole.
Bana inanın.
C'est vrai.
Ama aynı zamanda Anayasanın, sadece beyazların temel hakları olması gerektiğini söylemediğine inanıyorum.
Mais je suis aussi d'avis que la Constitution ne dit pas que seuls les Blancs devraient jouir des droits fondamentaux.
Biz tüm insanlığın özgürlüğün nimetlerine hakkı olduğuna inanıyoruz.
Nous croyons que tous les hommes ont droit de bénéficier de la liberté. ACTE DES DROITS CIVIQUES DE 1964
" King, tanrıya inanıyor olamazsın.
" King, vous ne pouvez pas croire en Dieu.
Ben tüm insanların itibar, eşitlik ve özgürlüğe sahip olabileceğine inanıyorum.
Je veux croire que les peuples du monde entier peuvent être traités avec dignité, égalité et liberté.
Artık insanlar kendi sıkıcı, küçük cinayetlerini, inanılmaz derecede embesil olan Emniyet Teşkilatını yanıltmak için hayalet işi gibi gösteriyor.
Maintenant les gens disent que leurs meurtres sont commis par un fantôme, pour embrouiller les imbéciles de Scotland Yard.
İnanılmaz bir kadın.
Quelle femme remarquable.
Şimdiye kadar, Maham inanıyordunuz bu Altınları şehrin bakım için kullanacağına
Mais ce n'est pas le cas! En échange de cet or, Maham a traité avec les Sumériens.
Ve erkeklerin ve kadınların farklı olduğuna inanıyorlar Ve o farkta gerçek eşitlik yatıyor.
Ils croient que les hommes et les femmes sont différents et que la vraie égalité réside dans la différence.
Kendine yarattığın bu küçük peri masalı romantizmine inanıyor musun?
Tu y crois, à ce joli conte de fées que tu as fabriqué?
Sana inanıyoruz Casey Jones, yalnız sen varsın.
On a confiance en toi, Casey Jones. À toi de jouer, l'ami.
İnanılmaz düşüncelerimizin Sadece bazıları
Ce n'est qu'une de nos pensées incroyables Nos pensées incroyables
Sadece küçük düşünenler, bir zirve olduğuna inanır.
Il n'y a que les petits esprits qui pensent en terme de sommet.
İnanıyorum, ama bunu onaylayacağını söyleyecek kadar ileri gitmiyorum.
Mais j'irai pas jusqu'à dire qu'il approuve.
Tanrı'ya inanıyorsan işin sonu hep oraya gelmez mi?
Eh bien, si on croit en Dieu, n'est-ce pas à ça que ça se résume.
Ancak sürücü imzalarını kasten değiştirdiklerine inanıyoruz.
Mais nous pensons qu'ils altèrent délibérément leur signature.
Bir dolandırıcının lafına kim inanır?
Qui peut croire les paroles d'un escroc?
Ancak bunu görürse evlilik teklifinin gerçek olduğuna inanır.
Ce n'est que si elle voit cela qu'elle croira à la demande en mariage.
İnanılmazdı. Anlatacak kelime bulamıyordum.
Quelque chose de tellement incroyable qu'il n'y avait pas de mots pour le décrire.
İnanılmaz bedeni ile hayatımı kurtardı ve onun bazı güçleri var. Bugün burada olmamın tek sebebi o güçler.
Il m'a sauvé la vie avec son corps incroyable, et il a des pouvoirs, et ce sont les raisons pour lesquelles je suis encore vivant aujourd'hui,
Onlar size bir şey var inanıyorum lütfen.
Mais fais-moi confiance, elle n'a rien à t'envier.
Bayan Barlow'un vefatından sonra bunların sana inanılmaz şekilde kişisel geldiğini anlıyorum.
Je comprends que tout ça soit très personel pour vous après la perte de Mrs. Barlow.
Onun, arkadaşını öldürdüğüne inanıyor musunuz?
Vous pensez que Chico a tué son ami?
Buna inanıyorsan ahmağın tekisin.
Si tu crois ça, t'es bien bête.
- İnanın bana.
- Vous avez ma parole.
Daha önce söylediğim gibi inanılmazsın.
Comme je te l'ai dit, tu es extraordinaire.
Tanıdık bir şekilde sunulursa aklın kabul edebilecekleri inanılmaz.
C'est incroyable ce que l'esprit peut accepter si c'est présenté dans un emballage familier.
Üzerine alınıyor ve sana cephe almışım gibi düşünüyorsun ama inan öyle değil.
{ \ 1cH00ffff } Tu vas en faire une affaire personnelle. Mais c'est pas le cas.
- İnanın bana, bu adam...
{ \ 1cH00ffff } Je vous jure.
İnanılmazdın. Mutlu musun?
{ \ 1cH00ffff } Tu es contente?
Asıl amacının, Jindra'yı sakinleştirmek olduğuna inanıyorum.
Son but est de calmer les nerfs de Jindra.
İnanın, ben de öyleyim.
Je le suis aussi.
İnanılmaz bir yemek hazırlamışsın.
Vous avez préparé un repas fabuleux.
İnanın bana, Şeytanlar gerçek.
Je vous assure que ces démons sont réels.
Kilomu ve düzenli marijuana içicisi olmadığımı göz önünde bulundurursak soluma olayının etkilerinin geçtiğine inanıyorum.
Si on prend en considération ma masse corporelle et le fait que je ne sois pas une fumeuse de marijuana régulière, Je crois pouvoir affirmer que les effets de l'accident de l'inhalation se sont dissipé.
Ve akademiden sınıf birinciliğiyle... mezun olacağına inanıyordum.
Et il y a tout lieu de croire qu'elle aurait été diplômée première de sa classe à l'académie.
Sayın Yargıç, Dedektif Fuhrman'ın davada çok küçük bir rolü var ama duruşmaya çağrıldığında geçen 15 yılda yapmadığı şeylerle suçlanıp gereksiz ve alakasız sorular sorulacağına inanıyoruz.
M. le Juge, l'Inspecteur Fuhram ne va jouer qu'un petit rôle dans cette affaire, mais nous pensons que lorsqu'il sera appelé à la barre, nous serons forcés de remonter 15 ans en arrière pour le questionner sur des dépositions totalement hors-propos que des personnes jurent qu'il a faites.
Bay Darden'ın bugünkü görüşleri 32 yıllık hukuk kariyerimde duyduğum şüphesiz en inanılmaz görüşlerdi.
Les remarques de M. Darden cet après-midi sont peut-être les plus incroyables que j'ai entendues dans un tribunal durant mes 32 années de carrière.
Afroamerikalıların % 76'sı Darden'ın iyi bir iş çıkarmadığına inanıyor... aynı zamanda sık sık, engelli amerikalılar yasanına başvuruyor.
"76 % des Afro-Américains pensent " Darden faisait un bon travail, et ce même s'il comparait parfois l'assistant du procureur à l'Oncle Tom? "
İnanın bana, ben de sizinle aynı durumdayım.
Je suis dans le même bateau que vous.
İnanın bana. Köleliğe dair yaşadığım geçmiş tecrübelerim bana o kurumun dehşetini öğretti.
Croyez-moi, je sais d'expérience que l'esclavage est une horreur.
Tanrıların onun adına sıradan halka hilmiyet dağıtacağına inanıyorum.
Les Dieux inciteront sans doute le peuple à la ménager.
Demir Donanma'nın Köle Körfezi'ne indiğini söyledi. Ben de inanıyorum açıkçası.
Il dit que la flotte fer-née est dans la baie des Serfs.
İnanın bana, Şeytanlar gerçek.
Permettez-moi de vous assurer, ces démons sont réels.
Buna cidden inanıyor olamazsın.
Tu n'y crois pas sérieusement.
İnanıyorum ki sıradaki Druid sen olacaksın, Bandon.
Je crois que tu seras le prochain Druide, Bandon.
Bak, delice geldiğini biliyorum ama benim gördüklerimin yarısını görseydin bana inanırdın.
Je sais que ça peut paraître dingue mais si vous aviez vu la moitié de ce que j'ai vu, vous me croiriez.
Balıkçılların ölenlerin ruhlarını sakladıklarını gittikleri yere yanlarında götürdüklerine inanılır.
On dit que le héron garde les âmes des défunts, qu'il peut transporter là où ils doivent aller.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]