English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Iyi değil

Iyi değil Çeviri Fransızca

26,134 parallel translation
Açık konuşsak daha iyi değil mi?
Autant le rendre publique, non?
Duygusal olarak o kadar iyi değil.
Mais émotionnellement, pas vraiment.
Haftalardır iyi değil zaten.
Il ne va pas bien depuis des semaines.
İkisi de iyi değil.
Aucune des deux n'étant bonne.
Hayır. Hiç de iyi değil.
Non, vraiment pas.
Bu yeterince iyi değil Bay Blake.
Ça ne suffit pas, M. Blake.
Yeterince iyi değil.
Ça ne suffit pas.
Yeterince iyi değil mi Sheila?
Ça ne suffit pas, Sheila?
Ve görünüşe göre isabet yetenekleri burada da pek iyi değil.
Et pour ce que ça en a l'air, leur but n'est pas génial ici non plus.
Bu iyi değil. - Ne?
Ce n'est pas bon.
- Ama hayır iyi değil.
Mais, elle ne va pas bien.
Kardeşin iyi değil.
Ton frère ne va pas bien.
Baban iyi değil.
Ton père ne va pas bien.
Daha iyi değil.
Ça va pas mieux.
Bu hiç iyi değil.
C'est pas bon.
- Bu iyi bir fikir değil.
- C'est pas une bonne idée!
Yüzüne vuran güneş iyi hissettiriyor değil mi?
C'est bon de sentir le soleil sur son visage, n'est-ce pas?
Bak Castle. Açıkça görülüyor ki burada olman iyi bir fikir değil.
Écoute Castle, manifestement ce n'est pas bon, que tu sois là.
Tanıyor musun? Çok iyi adam, değil mi?
Non.
Biliyorum ama güven bana, şimdi iyi bir zaman değil.
Je sais, mais crois-moi, ce n'est pas le bon moment.
Bana sorarsan, şu Müfettiş Bucket işini pek de iyi yapamıyor, değil mi?
Si tu veux mon avis, cet inspecteur Bucket ne doit pas être doué dans son job.
Sen ve ben, fahişe için iyi eşleriz değil mi Compeyson?
On rivalise avec la catin, n'est-ce pas, Compeyson, toi et moi?
Yani uzun vadeli bir çözüm değil ama daha iyi bir şey aklıma gelene kadar işe yaramak zorunda.
Je sais que ce n'est pas une solution à long terme, mais je devais faire quelque chose avant d'avoir une meilleure idée.
Quantico'ya gitmene David Englander ile arayı iyi tutmak için izin verdim. Kapattığı davaları çözmen için değil. Yani politikayı gerçeğe tercih mi ediyorsun?
Je vous ai laissé aller à Quantico pour montrer de la bonne volonté à David Englander, pas pour résoudres ses affaires.
İyi bir durumda değil miydiniz?
Tu n'étais pas très bien?
Bu iyi bir fikir değil.
Ce n'est pas une bonne idée.
Sanırım kemoterapi ve ameliyat programları iyi bir ikili değil.
J'imagine que la chimiothérapie et le planning d'un chirurgien ne fait pas très bon ménage.
- Bu iyi bir şey değil mi?
C'est bien ça, non?
Ha ha! Kardeşimi çok iyi taklit ediyorum, değil mi?
J'imite plutôt bien mon frère, non?
İyi geceler. Bu Hope Diamond değil.
Ce n'est pas le diamant Hope.
İyi olduğumu biliyorsun, değil mi?
Tu sais que je vais bien?
Zach Miller çok iyi bir adam değil mi?
Ce Zach Miller, il est assez charmant.
Bence iyi olacaklar, değil mi?
Je crois qu'ils seront bien, ici.
Etrafta birkaç iyi insan var, değil mi.
Elle était très sympa.
Evet. İyi görünüyor, değil mi?
Ça s'annonce bien.
Görünüşümün iyi olmasının seni koridordan yürüteceğini umardım ama bu da olur, sorun değil.
J'espérais que ce soit mes traits rudes qui t'aient attiré mais, je vais prendre ça.
O iyi olacak, ama speckrum bozukluğu ile birlikte... kendine zarar verme durumu, korkarım ki burada donanımlı olduğumuz bir durum değil.
Elle ira bien, mais... couplée à son trouble du spectre, j'ai bien peur que l'automutilation n'est pas quelque chose pour laquelle nous sommes équipés.
İyi bir satış konuşması değil.
Ce n'est pas un super argument.
Bu kimin daha iyi olduğuyla ilgili değil.
Le problème n'est pas de savoir qui est le meilleur.
- Bu iyi bir fikir değil.
- Ce n'est pas une bonne idée.
Hisselerin önceki durumunun iyi olması umurumda değil çünkü şu an düşüşteler.
Je me fiche d'hier. Aujourd'hui, l'action implose.
- Çocuklara iyi olmalarını söylüyorsun, değil mi?
- Tu dis à tes élèves d'être bon, non?
Bilmemeleri senin için daha iyi olurdu değil mi?
C'est tout ce qui te gêne? Qu'est-ce que tu racontes?
Çıkan bu bilgiler, bizim için iyi, değil mi?
Ces informations qui sont diffusées, c'est bien pour nous, non?
Sadece iş bu dostum, iyi bile değil.
C'est qu'un boulot, et pas très bon.
Seni iyi hissettirmek için elimden gelen her şeyi yapmak isterim ama bence çözüm seks değil.
Si tu peux aller mieux, mais je ne crois pas que le sexe t'aidera.
İyi değil.
Elle ne va pas bien.
İyi hissettirdi, değil mi?
On se sent bien, non?
Uzun süreli esaretlerde kaçıranlarla iyi anlaşmak için görülmemiş bir şey değil. - Onları nasıl bulacağız?
Ce n'est pas rare pour les captifs à long terme les aligner avec leurs ravisseurs.
- İyi değil.
Pas bien, vraiment.
İyi veya kötü değil.
Ce n'est ni bon ni mauvais.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]