English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Işin gerçeği

Işin gerçeği Çeviri Fransızca

485 parallel translation
Ama işin gerçeği, fikrimi değiştirdim.
Mais j'ai changé d'avis.
Aslında işin gerçeği, ben de sizinle geliyorum.
La vérité est que je vais avec vous.
Fransız. işin gerçeği, senden hoşlandım.
Français. Pour de vrai, comme vous.
Ama işin gerçeği, bir tarafım da seninle gelmek istiyor.
Mais il est vrai qu'une partie de moi veut partir avec vous.
Angie'yi tanırım, işin gerçeği bu.
Je connais Angie, ce n'est pas un tueur.
Ama işin gerçeği, ne kadar büyük olsa da her teori,... zamanla yerine oturacak önemli ve gizli tanımlamalar içerir.
Mais le fait est que chaque théorie, même majestueuse, cache des prétentions, que le temps rendra nécessaire de la remplacer.
Ancak işin gerçeği Barberini, papa olarak barok bir tarza sahipti.
Mais en fait, Barberini comme pape s'est avéré être purement baroque.
Sanırım işin gerçeği bana gelip dayanıyor, ve...
Je suis sous le choc de la réalité...
O dahi biri değil ama işin gerçeği, Turner beyazları öldürüyor ve bu sadece bir hikaye değil.
Elle n'est pas très intelligente... mais le fait est que ce Nat Turner est en train de tuer les blancs. Et ce n'est pas une histoire, c'est la vérité.
Çünkü işin gerçeği bu.
Parce que c'est la vérité.
Ama işin gerçeği şu ki, personelin yarısı uyuşturucu satıyor.
Mais le fait est qu'on découvre que la moitié du personnel vend de la came.
Ama işin gerçeği ölen benim, yaşayanlarsa onlar.
Mais en vérité, c'est moi qui suis mort et eux qui vivent.
Çünkü işin gerçeği, bugün programım biraz aksadı.
Parce que j'ai pas mal de boulot.
İşin gerçeği, benim tek başıma bırakılmam doğru değil.
Surtout quand je suis seul.
- Şey, ben... İşin gerçeği bu da pek fark yaratmayacak.
Aucune importance, je demandais en passant.
İşin gerçeği, Tommy Gray'in yardımıyla... bir takım ziynet eşyasını altına... sonra hisse senetlerine, sonra da tekrardan inciye dönüştürebildim.
Avec l'aide de Tommy Gray, j'ai changé une babiole en or, puis en actions, puis à nouveau en perles.
İşin gerçeği Keyes, o anda ne balıkları ne kaskoyu, ne de bay Dietrichson ve kızı Lola'yı düşünüyordum.
Mais je peux te dire que je me foutais des poissons rouges, des polices auto, ou de Dietrichson et sa fille.
İşin gerçeği, okumadım.
Non, pas du tout.
İşin gerçeği, çoktan bedelini ödemeye başladı bile.
D'ailleurs, il a déjà commencé à payer.
İşin gerçeği, gümrükçülerin gözü üzerimde. Beni kaçakçı sanıyorlar.
Les douaniers me soupçonnent d'être contrebandier.
İşin gerçeği, son olaylardan sonra seni vurma riskim hiç kalmadı.
Vu les derniers événements, je ne risque pas de tirer sur toi?
İşin gerçeği ahlaksızın biri.
Sa conduite est indécente.
İşin gerçeği, nereye gidersem orada.
Où que j'aille, je le croise.
Anne, neden her şeyi fiyatıyla değerlendiriyorsun? İşin gerçeği, daha ucuz da olsa bir yüzüğü tercih ederdim.
J'aurais préféré que ça coûte moins cher et que ce soit une bague.
İşin gerçeği, bazen biraz yavaş kalıyorum...
En fait, je suis un peu lent quelquefois et... - Bonjour, monsieur. - Bonjour.
İşin gerçeği sazan zıpladı.
Eh bien, la vérité, c'est que la carpe a sauté.
İşin gerçeği bize söyledikleriniz General de Gaulle'in Eisenhower'a... söylediklerinin aynısıydı.
Vous nous avez dit la même chose que de Gaulle à Eisenhower.
Eğer Delores Purdy işin içine girmeseydi, gerçeği asla bulamazdım.
Sans Delores, je n'aurais jamais trouvé.
İşin gerçeği, bu aletlerin birçoğu bize yabancı ama kesinlikle bizimkine eşit bir kültüre işaret ediyor.
En effet, le fait que beaucoup de ces outils nous soient inconnus suggère une culture qui, par certains côtés, est égale à la nôtre.
İşin gerçeği, Onunla sık sık beraber oluyorum.
Ce n'est pas la première fois.
İşin gerçeği bu.
C'est comme ça.
İşin gerçeği bu.
C'est vrai.
İşin gerçeği, hep beraber mutlu olarak yaşayamayacaksak sokaklarda yürümeye korkacaksak birilerine gülümsemekten korkacaksak...
Si nous sommes incapables de vivre heureux ensemble... Si nous avons peur dans la rue... Peur de sourire à quelqu'un... est-ce une manière de vivre?
İşin gerçeği, insanın yükseliş macerasında paralel giden,... iki teori geleneği vardır.
Le fait est qu'il y a deux traditions d'explication qui marchent côte à côte dans l ´ ascension de l'homme.
İşin gerçeği şu ki, ben White'in size çalıştığını biliyordum, ve sizin gelmek isteyebileceğinizi düşündüm. Ve sonra yardımcı olabileceğinizi düşündüm.
Comme il travaillait pour vous, je pensais que vous vouliez venir et que vous pourriez m'aider.
Ama işin gerçeği şu ki, onun bir sürü sevgilisi var.
Mais en fait, elle a beaucoup d'amants.
İşin gerçeği, onlar da benim istediğimi istiyor.
La vérité, je vais vous la dire. : Elles veulent la même chose que moi.
İşin gerçeği, bir süre sonra öğrenmekten kaçınır olduk sanki.
La vérité, c'est qu'à force, on évitait de les connaître.
İşin gerçeği siz bunu anlayamayacak kadar kalın kafalı ve aptalsınız.
Que tu sois trop con pour le voir, ça t'ôte un point.
İşin gerçeği buraya gelişim, usullere aykırı.
En fait, ma présence ici n'est pas très orthodoxe.
Bu havuzda bir dostumun mutlaka alması gereken bir şey var. İşin gerçeği, kullanmak isteyen birkaç kişiyiz.
Il y a quelque chose dans votre piscine dont plusieurs de nos copains auraient bien besoin.
"İşin gerçeği, denge kendiliğinden sağlanmaktadır, "... çünkü içerdeki yükün,
Nous avons assimilé Treblinka... en un clin d'oeil.
İşin gerçeği, kıza ilk vuruşu senin yapmanı istedim tamamen yıpranmadan önce, çünkü kız harika, adamım.
Je voulais te donner la chance en premier, avant qu'elle ne soit usée. Car elle est vraiment superbe, mec.
İşin gerçeği öyle.
En vérité, oui.
İşin gerçeği, bu kuşatmanın sebebi benim.
C'est moi la cause de ce siège.
İşin gerçeği şu : muhasebemizden hiç çakmam.
Vous voulez la vérité? J'ignore combien il était payé.
İşin gerçeği ne?
Affranchissez-moi.
İşin gerçeği buradaki hiç kimse seni sevmiyor.
La vérité c'est qu'il n'y en a pas un qui vous aime ici.
İşin gerçeği bu. Joy, bak, eğer benim yapabileceğim bir şey varsa...
Si je peux faire quelque chose
İşin gerçeği şu, Teşkilatta bir dostum var.
j'ai un ami fonctionnaire.
İşin gerçeği, o beni etkilemiyor.
Où est le bouton? Chéri, c'est une vraie.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]