Onu yap Çeviri Fransızca
5,322 parallel translation
Buraya ilk geldiğinde canı ne isterse onu yapıyordu.
Quand il est arrivé ici, il faisait tout ce qu'il voulait.
- Ne hissediyorsan onu yap.
- Fais ce qui te semble bon. - Oui.
- Ne isterseniz onu yapın.
Mais faites comme vous voulez.
Kadınlar neler yapıyorsa o da onu yapıyordu galiba.
La vie que mènent les femmes de nos jours.
Hem onu yapıp hem de istediğimiz ebeveyn olamayacağımızı biliyorduk.
Nous ne pensions pas pouvoir conjuguer nos ambitions et le rôle de parents.
Yapılması gereken neyse onu yaptım.
J'ai fait ce qu'il fallait.
onu yapıyorum ben de!
Moi aussi!
Bugün Pazar günü bile olsa her gün burada ne yapıyorsak onu yapacağız Louie.
C'est Dimanche, mais ce dont nous parlons se pratique tous les jours, Louie.
Normalde ne yapıyorsam onu yaptım.
J'ai fait tout ce que je fais d'habitude.
Ne istiyorsa onu yapıyor.
Ce qu'elle veut.
Doktorlar ne yapmanı söylüyorsa onu yap.
Fais ce que le médecin te dit.
Ne istersen onu yap.
Fais ce que tu veux.
Yalnızca benimle ne yapıyorsan onu yap.
Exactement pareil qu'avec moi.
Alışayım diye eve götürebileceğimi söylediler. Ben de normalde ne yapıyorsam yine onu yapacağım. Gazeteleri düzenlemek... çörek yemek, banyoya gitmek falan gibi.
Ils ont dit que je pouvais l'emmener à la maison pour le faire pendant 2 semaines, alors je vais juste faire les trucs que je fais normalement à la maison comme trier mes journaux et manger des muffins, et aller aux toilettes,
En fazla "Havai gitmiş mi?" derim ve hiç bir şey olmamış gibi, ne yapıyorsam onu yapmaya devam ederim.
Je serais : "Oh, Hawaï a disparu", puis je retournerais directement faire ce que je faisais comme si rien ne s'était passé.
Şu anda onu yapıyorum.
Je m'en occupe immédiatement.
Unutma yakında dur, ne diyorsam onu yap ve çeneni kapat.
Souviens-toi, reste près de moi, Fais ce que je dis, et ferme ta gueule.
Şimdi ne diyorsam onu yap.
- Fais ce que j'ai dit.
Ne yapmak isterseniz, onu yapın.
Quoi que vous voulez faire, faites le.
Ruslar onu teslim etmemiz için dört yıldır bize baskı yapıyorlar.
Les Russes nous ont mis la pression pendant 4 ans pour qu'on le leur livre.
Günün birinde patronu kumarda hile yapıp onu kazıkladı. Babam da herife dava açtı.
Un jour, son patron l'a arnaqué sur son salaire, et il est allé porter plainte.
Bu onu 10 kat daha kötü yapıyor.
Tout est dix fois pire.
Hep ne yapıyorsak onu.
La même chose que d'habitude.
Onu sokak pantomimcisi yapıyor.
C'est un mime de rue.
Merhum babam kardeşimin kopyası olan bir İnbot yapıp onu canlandırabileceğini söyleyen bir adama gönderdi.
Mon défunt père en avait fait... une copie hubot et l'a envoyée à cet homme qui... disait pouvoir la ramener à la vie.
- Ne yapıyorlar? Onu nereye götürüyorlar?
Que font-ils?
Neden geldiyseniz yapın onu hadi.
Faites ce pourquoi vous êtes là.
Onu daha entelektüel yapıyormuş gibi olduğunu söyledi.
Il dit que ça fait plus distingué.
Onu da yaptı ama bence, sevdiğinden yapıyor.
Il le fait, mais avec amour.
Yanlış yapıyormuşum gibi geliyor, sanki onu aldatıyormuşum gibi.
Ça semble faux, sale, comme si je le trompais.
- Şaka yapıyorum. - Onu demek istemedim.
- Je ne dis pas ça.
Bu yüzden her sabah ama her sabah kalkıyorsun ve ibadetini yapıyorsun. İbadetini onun için yapıyorsun, çünkü onu oraya götüren sensin.
Alors... tous les matins, en vous réveillant, priez pour elle, c'est vous qui l'avez entraînée là-bas.
Kocası, onu ağlatacak ne yapıyor?
Que fait-il pour la faire pleurer?
Oğlunuzun başına gelenler için çok üzgünüz. Onu bulmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Nous sommes navrés pour votre fils, mais nous faisons tout pour le retrouver.
Parka git. Onu orada görmüşler mi, ne yapıyormuş, nerelerdeymiş öğren.
Allez au parc, demandez à ceux qui l'y ont vu ce qu'il faisait.
Maç bitince onu da yap.
Tu t'y mets dès que le match est terminé.
Bana nasıl iş yapılacağını öğretirken onu dinle.
Écoute-la essayer de me dire comment gérer mes affaires.
Ne yaparsanız yapın, onu orada bulamazsınız.
Tu le trouvera pas là dedans, quoi que tu fasses.
- Ben de aynen onu yapıyorum.
C'est exactement ce que je suis entrain de faire.
- İnsanlar hala yapıyor mu onu?
Des gens font-ils toujours ça?
Onu sevdiğim için yapıyorum bunu.
Je le fais parce que je l'aime.
- Tanrım. Gördüğün üzere Harold, eğer yapman gerekeni yapıp onu tutuklasaydın şimdi elimizde en azından bir adres olurdu.
- Voyez-vous, Harold, si vous l'aviez arrêté, comme vous le deviez, on aurait au moins une adresse.
Onu harika biri yap.
Fais-en quelqu'un de bien.
Bunun onu etkileyeceğinden emin misin? Bunu 7 yıldır yapıyorum.
T'es sûr que ça va l'impressionner?
Bırak onu. Bunu bize niye yapıyorsunuz?
Pourquoi vous faites ça?
O cadı kadınlar onu kaçırmışsa ve sonra onu gelin yapıp zorla bir çadırda yaşamaya zorladıysalar?
Et si cette secte l'a kidnappé, et qu'elles en ont fait une soeur et qu'elles l'obligent à vivre dans une tente.
Bıçağın sana güç veya sakinlik her neyse onu vermesine de seviniyorum ama Dean söylemeliyim ki bu bıçak sana başka bir şey daha yapıyor.
Mais il faut que je te dise... Je commence à penser que la Lame a d'autres effets.
Onu korumak için elinden geleni yap, ancak yarın sabah Gabriel'i Londra'da istiyorum.
Faites votre possible pour le protéger, mais je veux Gabriel à Londres au matin.
Onu yakalamak için ne yapıyoruz?
On a quoi sur lui?
Ne onu politika uzmanı yapıyor bilmiyorum.
Qu'est-ce qui fait de lui un expert en politique?
Ne yapıyorum? Onu diline koyun.
Sur sa langue.
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yapıyor 33
yaptım 350
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yaparsın 77
yaptı 88
yaptın 100
yapıyor 33
yaptım 350
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yaparsın 77
yapacağız 90
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapamıyorum 389
yapmış 19
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapamıyorum 389
yapmış 19
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yaptılar 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yapacak 54
yaptık 46
yapacak bir şey yok 96
yapar 46
yapmak istemiyorum 51
yapmak istiyorum 29
yaptılar 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yapacak 54
yaptık 46
yapacak bir şey yok 96
yapar 46
yapmak istemiyorum 51